Gönderen Konu: 5 bin et ırkı hayvanı Kars'a salsan, 10 yılda 1 milyon sürü çıkar, et de ucuzlar  (Okunma sayısı 8350 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0-
  • Kilometre: 317000
  • Model Yılı: '94
  • 14 kere teşekkür etti
  • 33 kere teşekkür edildi
Bırakalım domuzu momuzu, yesinler sevenler. Balık yeter bize. Toyota'yı yapan Japonlar da sağlıklarını-akıllarını balığa borçlular.
Fe... :-)

Toyota Club Türkiye


Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Resim gençliğimden (42 yaşımdayken)
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • 15 kere teşekkür etti
  • 84 kere teşekkür edildi
Balık gibisi yok ya, hem  sağlıklı, besleyici falan, hemde yanında iyi bir salatayla ok nefis gidiyor, tek sorun bende rakı tetiklemesi yapması, sanki mecburmuşum gibi nerede ne zaman balık olsa yanında canım rakı istiyor, tamamen psikolojik
Hindiyi hiç s
evmezdim, nadiren yılbaşında falan denk gelincede kokusundan yiyemezdim, ama o da değimiş, artık şimdiki zemane hindileri kokmuyor, heralde onlarda yapay beslendikleri , hormonla büyütüldükleri için olsa gerek..
izmirde ikea diye bi isveç mağazası açıldı, restoranında hindi tandır yapıyorlar, çok uyumlu bir sos ve haşlanmış sebzelerde oluyor yanında, ... tam sevmeye başlamıştım, menüden çıkardılar adiler, ewde deneyeyim dedim tutturamadım

ne yapsam acaba ülkenin geleceği için domuz yemeyemi başlasam

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Achtung! Adolf Hakkı ohne Toyota Yaris Twin-Turbo
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: B+
  • 17 kere teşekkür etti
  • 41 kere teşekkür edildi
Arkadaşlar, biliyorsunuz geçen günlerde alınan bir kararla et ithalatının önü açılmıştı. Konuyu yıllardır çok yakından takip eden ve bu başlığın ilk mesajında da 9 Aralık 2009 tarihli yazısını paylaştığım Referans Gazetesi yazarlarından Noyan Doğan'ın bugünkü yazısını yeni bir başlık açmak yerine buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Et fiyatlarını ithalatla terbiye etmenin dayanılmaz yanlışlığı
28.04.2010 | Noyan Doğan |


Spekülasyon yapılıyor gibi yanlış bir düşünceyle et fiyatlarını ithalatla terbiye etmek doğru olmayacağı gibi sürdürülebilir bir politika da olamaz. Sürekli de ithalat yapılamayacağına göre belirli bir zaman sonra fiyatlar yeniden artacaktır. Önemli olan, sorunun kaynağını görüp önlem almaktır.
 
Aslını isterseniz son dönemde et fiyatları konusunda izlenen politikaya pek fazla akıl sır ermiyor. Söylenenlerle uygulamalar birbirini tutmuyor. Anlayacağınız, tam bir karmaşa yaşanıyor.
Daha iki ay öncesine kadar Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, et fiyatlarındaki artışın arkasında spekülatörlerin bulunduğunu belirterek Türkiye'de yeterince besi hayvanı olduğunu, hayvan sayısında bir problem olmadığını söylüyordu. Mehdi Eker, hiçbir şekilde et ithalatının düşünülmediğini de o dönem açıklıyordu.
Şimdi ise et ithalatı konuşuluyor. Hatta, Et ve Balık Kurumu'na canlı hayvan ve et ithalatı yapabilmesi için gerekli izin veriliyor. Peki, iki aydan daha kısa sürede ne değişti de "et ithalatı yapılmayacak" denilirken birdenbire ithalata karar veriliyor.
Çok iyi hatırlıyorum; Mehdi Eker'in, şubat ayının ortalarında yaptığı bu açıklama üzerine, "Mehdi Eker'e göre et fiyatı şimdilik dengede, peki ya sonrası" başlıklı bir yazı yazmıştım. Ve yazımda da fiyatların kısa zaman sonra yeniden artacağını belirterek "Çünkü sorunun özüne yönelik çözüm üretilmiyor" demiştim. Bugün gelinen noktada, söylediklerimin doğru olduğu ortaya çıktı. Halen et fiyatları önlenemez bir şekilde artıyor.
O nedenle de tespiti iyi yapıp, açıklamaları da iyi yorumlamak gerekiyor. Öncelikle şunu belirteyim: Söylendiği gibi Türkiye'de yeterli düzeyde besi hayvanı bulunmamakta. Gidin bugün Doğu ve Güneydoğu'ya yatırımcılar, gerçekten de hayvan bulmakta zorluk çekiyor. Açıklanan hayvan sayıları ile sahadaki mevcut potansiyel birbiriyle örtüşmüyor.
 
Üç ayda, üç sayım olur mu
Nitekim, Mehdi Eker'in geçenlerde yaptığı açıklamaya dikkatinizi çekerim. Mehdi Eker, Kurban Bayramı sonrasında besi sayımı yaptırdıklarını ve hayvan sayısının 1 milyon 700 bine çıktığını belirterek ardından şubat ayında bir sayım daha yaptırdıklarını, bu sefer sayının 2 milyon 600 bin olduğunu ve geçenlerde bir sayım daha yaptırdıklarını bu sefer de sayının 2 milyon 200 bin olduğunu söylüyor.
Olaya bakın siz... Bakanlık üç-dört ay içinde tamı tamına üç kez sayım yaptırmış. Üçünde de sayı farklı çıkmış. Elde doğru dürüst bir envanter olsa, hayvan sayımızı bilsek, neden bakanlık bu kadar kısa aralıklarla üst üste sayım yaptırsın. Demek ki, bakanlık bile mevcut hayvan sayısının tam ne olduğunu bilmiyor ve inanmıyor.
Gelelim et fiyatlarındaki artışın nedenlerine. Madde madde sıralayayım.
 
Fiyat artışlarının nedenleri
- Türkiye'de yeterli hayvan yok. 2007 yılında 11 milyona yakın olan büyükbaş hayvan sayısı, 2009 yılında 9 milyona gerilemiş durumda. Aynı şekilde küçükbaş hayvan sayısı da 29.5 milyondan 28 milyona düşmüş.
- Son üç yıldır 1.20'lerde olan TL/dolar paritesi, 1.70'lere çıktı. Hal böyle olunca da küçükbaş karkas fiyatları Arap ülkeleri açısından cazip hale geldi ve ihracat başladı. Zaten yeterli olmayan hayvan sayısı daha da azaldı. Karkas kuzu fiyatları 7 liradan 18 liraya yükseldi. Büyükbaş karkas fiyatı da 8 liralardan 15 liraya çıktı.
- Yem fiyatlarının yükselmesi nedeniyle besiciler zarar etmeye başlayınca damızlık sığırlar kesime yollandı.
- Türkiye'de hayvancılık konusunda en büyük sorun, et ırkı hayvan varlığımızın olmaması. O nedenle de sürekli süt ineklerini kesip yiyoruz.
- Bütçeden hayvancılığa ayrılan pay çok düşük. Geçen yıllarda bu pay topu topu 1 milyar liraydı, şimdilerde bu rakam 5 milyar TL'ye çıktı. Ama bu da et ırkı olmayan bir ülke için çok yetersiz bir rakam.
İşte size, et fiyatlarının artış nedenleri. Elbette bunları bir tek biz biliyor değiliz. Herkesin bildiği gerçekler.
 
Bu pazarda spekülasyon yapılmaz
Gelelim başta, Başbakan Erdoğan, ardından da Mehdi Eker olmak üzere belli kesimlerin ağızlarından düşürmediği spekülasyon konusuna. Birilerinin spekülasyon yaptığı söylenip, bu nedenle et fiyatlarının arttığı savunuluyor. Ve et ithalatı sayesinde spekülatörlerin yarattığı olumsuz etkinin ortadan kalkacağı belirtiliyor.
Hadi, Başbakan'ın ağzından bu lafları duymak beni şaşırtmıyor. Çünkü, istedikleri olmayınca ya da bir şey düzgün gitmeyince birilerine suçu atmak, artık Başbakan'ın politikası oldu. Ancak Mehdi Eker gibi tarımdan anlayan, bilgili birisinin aynı lafları söylemesi beni şaşırtıyor.
Kimse kusura bakmasın ama ne spekülasyonu... Hangi spekülasyon? Kırmızı ette, en büyük üreticinin bile toplam pazar payı yüzde 1'i bulmuyor. Daha da ötesi et piyasası o kadar dağınık bir pazar ki, kimsenin kimseden haberi olmadığı gibi, kimin ne yaptığı belli değil.
Şimdi sorarım... Üreticilerin pazardaki payının yüzde 1'i bile bulmadığı, darmadağınık bir piyasada kim, nasıl spekülasyon yapabilir. Yapmaya kalksa neyi değiştirir?
 
İthalatla nereye kadar gidilir
Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Farazi düşüncelerle gerçekleri göz ardı edip, bugün et fiyatlarını ithalatla terbiye etmek kadar yanlış bir davranış olamaz. Etseniz bile sürdürülebilir olmaz. Diyelim ki, Et Balık Kurumu ithalat yaptı. Bilmem ne kadar ton et getirdi, bunu da piyasaya sürdü. Fiyatlar da düştü. Ya sonrası? Sürekli de ithalat yapılamayacağına göre, belirli bir zaman sonra fiyatlar yeniden artacak.
O nedenle temel sorunları görüp, geç kalınmış olsa bile bir an önce önlem almak ve kalıcı bir politika uygulamak gerekiyor. Bu da et ırkı hayvan geliştirilmesinden tutun da yem fiyatlarının ucuzlatılmasına, hayvan ırkının ıslah edilmesine kadar uzanan bir politikadır.
Son olarak şunu da söyleyeyim: Tüm bunların hepsini Tarım Bakanı Mehdi Eker çok iyi biliyor.

Kaynak: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?YZR_KOD=149&HBR_KOD=139301
Folgsamkeit macht frei...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
  Gerçekten uzun dönemli yanlış politikaların eserleri bunlar. İleriye gidileceğine, geriye gidiliyor. Tarım ve yer altı kaynakları bir ülkenin en temel zenginlikleridir. Tabi Emin Ellerde ve doğru işletilirlerse.

 Sanırım bizim buluşmanında et fiyatlarının yükselmesi üzerinde etkisi olmuştur. :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Shiro (beyaz) ve ben
  • Araç: Corona
  • Kan Grubu: A+
  • 5 kere teşekkür edildi
Ben bu tür işlerde sağlık kaygıları haricinde devlet müdahalesine karşıyım. Devlet eliyle ithalata da karşıyım. Avrupa bu konuda da tek pazar olmalı. Hem herşeyde fiyat makul düzeye iner, hem israf azalır (Bir semt pazarı sonrası kalıntılara bakın, atılan sebzeleri görün) Hem de biz de tarım ürünlerimizi rahatça dışarı satar para kazanırız. Tarım alanında korumacılık aslında aleyhimize ama onlar koruyunca biz de koruyoruz mecburen.
Yoksa birkaç şirin aksesuar için, ya da uymak için sürüye,...  Binmeli mi konserve kutusuna araba diye,
Veremem üç kuruş daha diyerek yedek parçaya,...  Boyun mu eğmeli her nissan ya da honda'ya..
İstemem eksik olsun..!  
    Corona de Bergerac

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Durum: Sakin
  • Araç: Verso
  • Kan Grubu: A-
  • 22 kere teşekkür etti
  • 22 kere teşekkür edildi
Bırakalım domuzu momuzu, yesinler sevenler. Balık yeter bize. Toyota'yı yapan Japonlar da sağlıklarını-akıllarını balığa borçlular.

Japonlar önce Allah'a borçlular o akılı ve karakteri ;). Bazen farkında olmadan sebeple bağlıyoruz işi. Saygılar :)
397-393-389-385-381 yok dolacak gibi değil.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • 99 Avensis 2.0 Manuel L/B idi...
    • 2011 1.6 comfort corolla...
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • 2 kere teşekkür edildi
devletin başında sağlıklı düşünebilen aklı başında insanlar olsa ithalatla tehdit edeceklerine konu başlığını uygulamaya koyar, sorun morun kalmaz.

hoş üreticileri anlamak da mümkün değil, elimizde çok et var diyorlar, ithalat başlarsa elimizde kalır diyorlar. madem çok etimiz var niye ucuzlamıyor bu et, burda da spekülatörler var...
Eğer bir gün dünyaya ait çok büyük bir derdin olursa...
Rabbine dönüp "Benim büyük bir derdim var." deme.
Derdine dönüp "Benim çok büyük bir rabbim Var.' De....
Mevlâna                                                                                                                                                                                                        2011 1.6 comfort corolla...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • 64 kere teşekkür edildi
(26 Şubat 2010'da Ç.Ü. Ziraat Fak.den bir Profesörün yazdığı yazıya cevabımı buraya da aktarıyorum.)

Et fiyatlarındaki artışın spekülatif olduğunu düşünüyorum.

İstanbul yazarlarının yazdıkları et fiyatları buradakinin iki katından fazla. Hal böylerken Adana'da yaşayan sizin et fiyatlarını bu denli abartması hatalı diye düşünüyorum.

Öte yandan yılda iki kez yavrulayan, her batında 10-15 yavru yapan, kendi pisliği de dahil cam dışında herşeyi yiyebilen, 3-5 ayda 150-200kg olan bir hayvanının (domuz) tüketildiği Avrupa ülkeleri ile koyun ve sığır gibi üremesi yavaş, üretilmesi zahmetli hayvanları tüketen ülkemizdeki et fiyatlarının kıyaslanması ne kadar doğru olur bilemiyorum!?

Ayrıca; ülkemizde hayvancılığın ölmesindeki en büyük etkinin tarımın kötürüm hale getirilmesi olduğu inkar edilemez bir gerçektir.

Peki tarımın dumura uğramasının nedeni sadece köylünün çifti çubuğu satıp hayaller peşinden büyükşehirlere göç etmesi midir? Yoksa üniversiteler midir?

Tarımı bitiren en önemli etmenlerden biri bu denli ihtiyaç fazlası ziraat fakültesi olmasıdır. Aslına bakarsanız sanayinin de gelişememesinin bir nedeni yine üniversite fazlalığıdır.

Tarım ne kadar makinalaşsa da ağırlıklı olarak insan gücüne, emeğine dayalı bir sektördür. İşin kıyısından köşesinden tutacak kadar bilgi ve ilgisi olan insanları üretime yönelik eğiterek yerinde yöresinde verimi arttıracak, işgücünü doğru ve verimli kullanacak "yönetici-yönlendirici" yetiştirmek için açılan ziraat fakültelerinin fazlalığı nedeniyle "ırgat" kalmamış herkes "mühendis" olup çıkmıştır. (Onların kalitesi?! de ayrı bir konudur.)

Eh kendisine mühendis titri verilen her Anadolu çocuğu gibi bu ziraat mühendisleri de bir masa bir koltuk kapıp devlete kapağı atma sevdasıyla yanıp tutuşmaktadır. Bunu başaranların da ne tarım umrundadır ne de üretim.

(Ülkemizdeki tekstil müh. eğitimi verin fakülte sayısı 14'ü geçtiğinde tekstil sanayi de batmıştı. ABD'de bırakın her ili her eyalette bir tane bile yoktur bu bölüm.)

Herkes şef olmak istediğinden ortada kızılderili kalmamaktadır.

 Yakın geçmişte huhubat fiyatlarında görülen artışın nedeni yine et idi.

Mikroçiplerin yenilebilen birşey olmadığını anlayan Çinli gözünü ete dikmişti. ABD'de kişi başına 140kg olan et tüketimi Çin'de 20 kilodan ancak 30kg çıkabilmişti. Hedefleri ise önce 60 sonra 100kg idi. Bu nedenle Çin hayvancılığa ağırlık verdi. Dünya piyasasından besicilik için gerekli yem üretiminde kullanılacak arpa, mısır, buğday, çavdar ne buluyorsa aldı. Şimdi de canlı hayvan ve hazır et ithalatına başladı.

Yine yakın geçmişte tavuk etine yönelmişlerdi. Tavuk etinin kilosuna 4$ veriyorlardı. Bir ara 10$ sınırını bile geçmişti. Aynı dönemde ise bizde tavuk çiftlikleri kapanıyor, tavuklar açlığa terk ediliyordu.

Kısacası dünyanın en büyük sorunu beslenme olacaktır hatta olmaya başlamıştır.

Kurtuluş tarımdadır.

Türkiye sanayi ülkesi olacak diye tarımı batırmıştır. Şimdi ne sanayi ne tarım ülkesi olabilmiş sadece dış borçlarla ve sattığı milli değerlerle ekonomisini çevirmeye çalışan ve her alanda dışa bağımlı bir ülkeye dönmüştür.

İşin en vahimi ise bunu düzeltmeye çalışan bir yönetimden yoksundur.

Saygılarımla.
Ford Focus 3 Titanium Smart TECHNO...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Achtung! Adolf Hakkı ohne Toyota Yaris Twin-Turbo
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: B+
  • 17 kere teşekkür etti
  • 41 kere teşekkür edildi
Elleriniz dert görmesin Özer Bey :alkis:
Folgsamkeit macht frei...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Shiro (beyaz) ve ben
  • Araç: Corona
  • Kan Grubu: A+
  • 5 kere teşekkür edildi
Kızılderili benzetmesine katılıyorum. Fakat bu bağlamda "devlet şunu yapsın, bunu yapsın" demek tutarlı bir yaklaşım olmaz. Gidip bir tarla alıp tarım işine girmemiz gerekir eğer bu fikirdeysek. Yani "gelecek tarımda" sözünü samimi olarak sarfediyorsak şu anda gap bölgesinde kendimize uygun tarla arıyor olmamız gerekir. Yok "ben söyleyeyim de başkası yapsın" biçiminde yaklaşırsak bu sefer  "ben şef olayım başkası kızılderili" tuzağına biz de düşmüş oluyoruz.
"Şu kadar teşvik isterim" demeden bu işi yapabilecek olan var mı?
Bi tarla-bahçe sera alayım,  (gelecek tarımda madem) yirmi sene sonra imparatorluğumu kurarım, torunlarım
rahat eder diyen var mı?
Tarla bağ bahçe gibi şeyler Türkiye'de ucuzdur. İzmir'in kasabalarında bile ucuz. Doğuda ise yok pahasına satın alabilirsiniz. Konuya merakı olan için samimi olarak tavsiye ederim, zira her işi, onu seven kimse, o yapmalı, ama imparatorluk falan beklemeyin.
Geleceğin tarımda olması aldatıcı bir argümandır. Tarım monoton bir iştir. Kapasitesi sınırlıdır ve gelecekte daha da ağırlıklı bir biçimde makinalara bağımlı olacaktır. Makinalar da çiplerle yönetilecektir. Çinlilerin bir hata sonucu önce elektronik işine girdikleri sonradan "çiplerin yenmediğini anlayıp" elektronik işini bırakıp tarıma yöneldikleri teorisine de katılmıyorum. Benim düşünceme göre gayet planlı hareket ediyorlar. En hızlı biçimde kar getiren stratejik sanayilere yöneldiler ve şimdi de oradan tüm sektörlere saldırıyorlar. Tarım bunlardan sadece biri.
Japonlar veya koreliler zamanında "gelecek tarımda, biz bırakalım bu endüstri mendüstri gibi işleri" deselerdi şimdi ne durumda olurlardı, onun yerine ne durumda oldular takdirlerinize bırakıyorum. Toyota forumu yerine "Japon pirinci" forumunda mı buluşacaktık o zaman? Hiç sanmam..
Tarım işlerine yönelik kariyer planının yakında Asimo gibilerine kalacağını umuyorum. Daha iyi eğitim görmüş insanlar ise daha yaratıcı işlerde çalışmalılar. Geleceğin nerede olduğu zaten belli. Gelecek gelecekte.. geçmişte değil.
Yoksa birkaç şirin aksesuar için, ya da uymak için sürüye,...  Binmeli mi konserve kutusuna araba diye,
Veremem üç kuruş daha diyerek yedek parçaya,...  Boyun mu eğmeli her nissan ya da honda'ya..
İstemem eksik olsun..!  
    Corona de Bergerac

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • daihatsu yrv turbo 1.3 lt 140 hp
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • Model Yılı: '11
  • 1 kere teşekkür edildi
Bugün size 3 dolara et satanlar, herhangi bir kıtlıkta 30 dolara satacak

paylaşımın için tekrar teşekkür ederim hemşerim. bu durum bir tek ette olsa keşke. ilkokul sıralarındayken derslerde bize ''ülkemiz kendi kendine yeten sınırlı sayıda ülkeler arasında yer alıyor'' bilgisini hatırlarız. ama şimdi buğdayı rusya'dan, tohumları israilden, eti de brezilyadan ....... diye uzar. ne oldu da 15-20 yıl içerisinde direk dışarıya bağımlı hale geldik. üstümüzden ne gibi oyunlar oynanıyor. ipleri kim idare ediyor.. kurtlar vadisi gibi oldu ama zaten okullar vadiye döndü zaten.. herhalde olağanüstü bir durumda devletlerden ambargo yesek ya acımızdan ölürüz ya da silkelenip kendimize gelir ondan sonra .

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Resim gençliğimden (42 yaşımdayken)
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • 15 kere teşekkür etti
  • 84 kere teşekkür edildi
Buuu Milleeeett, isterse gemilerinin yelkenlerini atlastan, direklerini altından, halatlarını ibrişimden yaparrrr

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Resim gençliğimden (42 yaşımdayken)
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • 15 kere teşekkür etti
  • 84 kere teşekkür edildi
Japonlar önce Allah'a borçlular o akılı ve karakteri ;). Bazen farkında olmadan sebeple bağlıyoruz işi. Saygılar :)

Allahı karıştırma japon işine, Bi kere onlar budist, buda diye bi tipe tapıyorlar

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Resim gençliğimden (42 yaşımdayken)
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • 15 kere teşekkür etti
  • 84 kere teşekkür edildi
Bırakalım domuzu momuzu, yesinler sevenler. Balık yeter bize. Toyota'yı yapan Japonlar da sağlıklarını-akıllarını balığa borçlular.
Japonlar akıllı falan değil, sadece çok disiplinli ve çok çalışkanlar, önceleri  ucuz taklitlerle başlamışlardı (Çin gibi) sonra çalışkanlıkları sayesinde alıp götürdüler işi

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Durum: Sakin
  • Araç: Verso
  • Kan Grubu: A-
  • 22 kere teşekkür etti
  • 22 kere teşekkür edildi
Allahı karıştırma japon işine, Bi kere onlar budist, buda diye bi tipe tapıyorlar

Yahu bu insanları da Allah yarattı :). Onlara akılı da Allah verdi karakteri de. Başka birşeye tapmaları veya tapmamaları bunu değiştirmezki :).
397-393-389-385-381 yok dolacak gibi değil.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • daihatsu yrv turbo 1.3 lt 140 hp
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • Model Yılı: '11
  • 1 kere teşekkür edildi
Buuu Milleeeett, isterse gemilerinin yelkenlerini atlastan, direklerini altından, halatlarını ibrişimden yaparrrr
yapar ahmet hocam yapar da istemesi gerekli önce.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • 64 kere teşekkür edildi
Kızılderili benzetmesine katılıyorum. Fakat bu bağlamda "devlet şunu yapsın, bunu yapsın" demek tutarlı bir yaklaşım olmaz. Gidip bir tarla alıp tarım işine girmemiz gerekir eğer bu fikirdeysek. Yani "gelecek tarımda" sözünü samimi olarak sarfediyorsak şu anda gap bölgesinde kendimize uygun tarla arıyor olmamız gerekir. Yok "ben söyleyeyim de başkası yapsın" biçiminde yaklaşırsak bu sefer  "ben şef olayım başkası kızılderili" tuzağına biz de düşmüş oluyoruz.
"Şu kadar teşvik isterim" demeden bu işi yapabilecek olan var mı?
Bi tarla-bahçe sera alayım,  (gelecek tarımda madem) yirmi sene sonra imparatorluğumu kurarım, torunlarım
rahat eder diyen var mı?
Tarla bağ bahçe gibi şeyler Türkiye'de ucuzdur. İzmir'in kasabalarında bile ucuz. Doğuda ise yok pahasına satın alabilirsiniz. Konuya merakı olan için samimi olarak tavsiye ederim, zira her işi, onu seven kimse, o yapmalı, ama imparatorluk falan beklemeyin.
Geleceğin tarımda olması aldatıcı bir argümandır. Tarım monoton bir iştir. Kapasitesi sınırlıdır ve gelecekte daha da ağırlıklı bir biçimde makinalara bağımlı olacaktır. Makinalar da çiplerle yönetilecektir. Çinlilerin bir hata sonucu önce elektronik işine girdikleri sonradan "çiplerin yenmediğini anlayıp" elektronik işini bırakıp tarıma yöneldikleri teorisine de katılmıyorum. Benim düşünceme göre gayet planlı hareket ediyorlar. En hızlı biçimde kar getiren stratejik sanayilere yöneldiler ve şimdi de oradan tüm sektörlere saldırıyorlar. Tarım bunlardan sadece biri.
Japonlar veya koreliler zamanında "gelecek tarımda, biz bırakalım bu endüstri mendüstri gibi işleri" deselerdi şimdi ne durumda olurlardı, onun yerine ne durumda oldular takdirlerinize bırakıyorum. Toyota forumu yerine "Japon pirinci" forumunda mı buluşacaktık o zaman? Hiç sanmam..
Tarım işlerine yönelik kariyer planının yakında Asimo gibilerine kalacağını umuyorum. Daha iyi eğitim görmüş insanlar ise daha yaratıcı işlerde çalışmalılar. Geleceğin nerede olduğu zaten belli. Gelecek gelecekte.. geçmişte değil.

Yeterince açık olmamış sanırım biraz ekleme yapayım.

Çinlilerin tarıma kaydığını söylemedim. Sadece endüstriyel ürünler satıp karşılığında gıda üretiminin geleceğine yatırım yaptıklarını anlatmak istedim. Çin sanayi alanında ne kadar gelişirse  gelişsin ana hatta tek tarımı olan pirinç ekiminden bir an olsun vazgeçmedi. Bir metrekare tarım alanını fabrika arazisine çevirmedi. Bizim gibi en verimli patates tarlalarına otomobil fabrikası açmadı.

Öte yandan herkes işini gücünü bıraksın çiftçilik yapsın diyen de yok. Herkes en iyi bildiği daha önemlisi HALEN yaptığı işi yapsın dedim. Çiftçiyi, çiftçi çocuğunu alıp eğitip (üretime yönelik ara eleman) yetiştirmek yerine hepsini mühendis yapmanın gereği yok diyorum.

ABD'de sadece iki üniversitede tekstil mühendisliği kürsüsü var diye tekstil endüstrisinde geri kalmış değiller. Dünya tekstil piyasasını elinde tutuyorlar.

Diğer eleştirilere gelince; bireysel olarak koşup tarla alıp tarım yapmıyor olabilirim ama aile içinde kendi dengemizi sağlayacak bir yapılanmamız var. Elimizden geldiğince birşeyler üretip sisteme katkıda bulunuyoruz.
Eşimin işi nedeniyle şehirden ayrılamıyoruz. Ama yazın gelirseniz Tekir'deki bahçemizi görebilirsiniz. Veya yolunuz düşerse Akpınar köyündeki 25 dönüm nar bahçemizi, Düziçi'nde fıstık ve buğday tarlalarımızı gezebilirsiniz. Narı amcam (emekli polis), buğdayı eşimin amcası (emekli öğretmen), fıstık ve bağ işlerini kayınpeder (emekli öğretmen), sebze meyve bahçesini de babam (emekli öğretmen) idare ediyor. Eşimin eniştesinin (ilköğ.md.) ürettiği zeytinlerin yağını, benim Gemlik'ten getirtip imal ettiğim siyah zeytinlerin üzerine döküp, yıllardır evde yaptığımız ekmek ve et sucuklarıyla (eti öğretmen eniştem sağlıyor) kahvaltı yapıyoruz. (inanmayanlara evimiz her zaman açıktır. Şu anda mutfakta dün doldurduğum 5kg sucuk ve makinede patatesli ekmek hazır :)

Biz tarıma elimizden geldiğince katkı sağlıyoruz. En azından kendi komün hayatımızda kendi karnımızı doyurmaya katkı sağlıyoruz. Ama gördüğünüz gibi hiç birimiz ve eşleri ÇİFTÇİ DEĞİL.

Asıl ÇİFTÇİLER NERDE? Benim sorguladığım bu.
Ford Focus 3 Titanium Smart TECHNO...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Shiro (beyaz) ve ben
  • Araç: Corona
  • Kan Grubu: A+
  • 5 kere teşekkür edildi
Size imrendim doğrusu (özellikle o kahvaltıyı duyunca). Bu Çağda her halde sağlıklı beslenmenin yolu bu işlere girmekten geçiyor. :)
Bu kadar çok işsiz ziraat mühendisi yetiştirilmesi bence de gereksiz. O da devlet müdahalesinin yol açtığı bir başka israf biçimi.
Diğer konuyu ise zaten eleştiri olarak söylememiştim. Ekonomik konularda daha gerçekçi olmaya davet etmenin kolay bir yolu olarak kendi ekonomik kararlarımızdan örnek vermek istemiştim. İnsan, arı veya karınca benzeri bir yaratık olmadığı için her birey öncelikle kendisi için en yararlı olan kararlara yöneliyor ve bu nedenle tüm bireyelerin idealist olmasını gerektiren ekonomik sistemler yerine her bireyin kendi karını maksimize etmeye çalıştığını varsayan sistemler daha işlevsel oluyor.  Yani herkeste öyle aile yok :). Bu bağlamda geleceği tarımda görmek neden zordur? (Birey için ve ülke için)
Bazı gerçekler var:
1- Tarım alanı sınırlı bişeydir. Alan zaten sınırlıdır. Tarım işi ne kadar büyütürseniz büyütün bir yere gelir dayanır. Orada kalır. Elin texasdaki uçsuz bucaksız buğday tarlası ile californiyadaki mısır tarlasıyla rekabet edemezsiniz. Kendinizi beslersiniz belki ama ihracat yapamayınca ne uzar ne kısalırsınız.
2- Tarım işi kırılgandır. Mevsime iklime çok bağlıdır. Bi don olur bitersiniz.. Bir dolu olur bitersiniz.. Bir sel olur bitersiniz. Yağmur yağmaz bitersiniz.. Türkiye gibi sermaye fakiri ülkelerde riskli yatırım hoş karşılanmaz. Para zaten kıt, faizler yüksek. Herkeste bir sürü müthiş zengin olma fikri var. işgücü ucuz.. Riskli işe girmek istemezler.
3- Diyelim ki don yok, dolu yok, sel yok, herşey domates'in seveceği şekilde gelişti. Sizin de domates bahçeniz doldu taştı. Aaa o da ne.. komşunuzunki de aynı.. Onun yanındaki de öyle.. Domates fiyatı ne olacak dersiniz? Verimin çok artması da iyi olmayabilir. Pazar yeterli değilse fiyatlar dibe vurur. Toplamaya taşımaya değmez. Bu sefer dalında çürür, gübre yapılır, denize dökülür vs..
4- Toyota bugün araba satar, yarın onu ABS'li araba, öbür gün ESP'li araba olarak geliştirir tekrar satar. İsterse zam da yapar. Sizin tarımda böyle esneklikleriniz yok. (Çekirdeksiz karpuz falan gibi yenilikler var tabi ama marjinal) Zam yapmaya kalksanız Sudan'da bile buğday üretiliyor, gider oradan alırlar.
5- Dünya açlığa doğru gitse de nüfus artışı gelişmemiş ülkelerde. Ceplerinde para yok.. (Allah sonlarını hayır etsin) O yüzden iyi bir pazar değiller.

Ben yanlış eğitim politikalarının düzeltilmesi konusunda da, tarımımız için iyi şeyler yapılması konusunda da sizinle beraberim. Sadece "Gelecek tarımda" öngörüsüne karşıyım. Öncelikli olarak bilişim, elektronik, telekomünikasyon, makine, havacılık vb. bilim ve teknolojiye dayanan sektörlerin desteklenmesinden yanayım.
Bizler baş olalım onlar ayak olsun. Traktörü biz üretelim. Pamuğu Avustralya üretsin. Tersi olmasın..
Bi traktör verelim tonlarca pamuk alalım. O da birkaç dakikada bir, bir robotik bir üretim bandından çıksın..
Yoksa birkaç şirin aksesuar için, ya da uymak için sürüye,...  Binmeli mi konserve kutusuna araba diye,
Veremem üç kuruş daha diyerek yedek parçaya,...  Boyun mu eğmeli her nissan ya da honda'ya..
İstemem eksik olsun..!  
    Corona de Bergerac

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • 64 kere teşekkür edildi
Teksas'taki buğday, Kaliforniya'daki mısır tarlasıyla rekabet etmemiz mümkün değilse;
-Elektronik ıvır zıvır alanında Çinle,
-Proje, sistem tasarım, otomotiv vs alanında Japonyayla,
-Endüstriyel metalurji alanında Almanyayla,
...
...
Bunlarla nasıl rekabet edeceğiz? Veya "baş edeceğiz"?

Endüstri, sanaji ülkesi olacağız diye elimizdeki işten de olduk.

Türkiye'yi ne ülkesi olarak tanımlıyorsunuz?
Sanayi?
Endüstri?
Turizm?
Hizmet? (Bakın hizmet demişken aklıma geldi. Bütün dünya devlerinin müşteri hizmetleri merkezi Hindistan'da. Niye?)
Petrol?
Maden?
Tarım?

Bunlardan hiç biri değiliz tam olarak. Belki hepsinden birazcık.

1940'larda uçak fabrikamızı kapattırdılar,
1950'lerde haşhaş ekimini yasaklattırdılar,
1960'larda otomobil fabrikamızı kapattırdılar,
1970'lerde ise işgücümüzü alıp götürdüler,
1980'lerde düşünen, sorgulayan gençliğimizi yok ettiler,
1990'larda birlikteliğimizi, dayanışmamızı bozdular,
2000'lere neyimiz kaldı?
Ford Focus 3 Titanium Smart TECHNO...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Shiro (beyaz) ve ben
  • Araç: Corona
  • Kan Grubu: A+
  • 5 kere teşekkür edildi
Avrupa ne yapıyorsa aynısını yapacağız. Onlar da kara kara düşünüyorlar ama bizim bir avantajımız var, Çin kadar olmasa da bizim de iş gücümüz biraz ucuz.
Ne ülkesiyiz?
Herşeyden biraz var :) ama mesela İnşaat bayağı iyi, Turizm fena değil, Tersanecilik gelişiyor, Otomotiv-Elektronikte biraz montaj, biraz ara ürünler biraz yan sanayi, idare ediyoruz
 Herşeyden önemlisi sadece çalışarak başarılabilen işler var Türkiye'de. Çalışmaya ve kendini geliştirmeye aç bir sürü insan da var. Tembel-uyuşuk değiliz ama robot da değiliz, hayattan zevk almasını da biliriz, bu da bir değerdir.

"Call center"'lar hindistanda çünkü orası eskiden sömürgeydi ve herkes Ingilizce biliyor, işgücü orada ucuz ve o da uzaktan erişimle yapmaya müsait bir iş. Bize uymaz.
O fabrikalar kapandı çünkü devlet eli ile bu iş bu kadar..
Gayet açık söyleyeyim, rüşveti verirsin kapatırsın..
Siyasi baskıyı yaparsın kapatırsın.. Kapatır adam. Kendi fabrikası değil ki.. milletin fabrikası. Kendisinin bir karı yok ki..
Toyota'yı Japon devleti kurmuş olsaydı onu da kapatırlardı.
Hadi Lassa'yı kapat göreyim.. Vestel'i kapat.. Arçelik'i kapat kolaysa.. anca borsaya gider hissesini alırsın..

Momentus diye bir saat markası var. Yerli bir marka. İstanbulda bir saatçi kendi markasını yaratmak istiyor. Makinesi Japonya'dan (sanırım Casio taşeron olmuş), tasarımı italyada yaptırıyor. Marka Türk. Tahminimce hiç Türk eli değmeden yapılıyor. Markayı satıyor. Almanya başta olmak üzere yurt dışına da satıyor.
Hep biz mi sömürüleceğiz?
Biz bu oyunu oynarız.
Çatır çatır da kazanırız. Kim olduğumuzu hatırlayalım yeter.
Çin hatırladı, şimdi başkalarına hatırlatıyor.
Bizi de hatırlarlar..
Yoksa birkaç şirin aksesuar için, ya da uymak için sürüye,...  Binmeli mi konserve kutusuna araba diye,
Veremem üç kuruş daha diyerek yedek parçaya,...  Boyun mu eğmeli her nissan ya da honda'ya..
İstemem eksik olsun..!  
    Corona de Bergerac