Arkadaşlar, yorumlar ile ilgili problem yaşayan olursa ''Moderatöre rapor et'' sekmesini kullanabilir. Siyaset yapmayın derken bile siyaset yapıldığının farkında olunmalı. Siyasi yorum yapılmasa bile siyasi çıkarım elde edilebilecek konular bunlar, herkesin farkedebileceği gibi. Bu yüzden gönülden geçenden ziyade, bilimsel soru ve cevaplar ortaya konabilirse konu gerçek anlamda faydalı olur.
Atom mühendisi arkadaş var ise daha detaylı bilgiler verecektir. Nükleer enerji üretiminde kullanılan maddeler, belli işlemler ile(füzyon, fisyon) radyoaktivite sergiliyor.
Yine enerjisinin tamamını ya da büyük kısmını nükleer enerjiden sağlayan yerlere örnek verilebilirse iyi olur. Çünkü nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payı, bu santrallere sahip ülkelerde oldukça düşük diye biliyorum.
Diğer yandan enerji üretiminde çeşitlilik iyidir stratejik açıdan.
Daha önce de söylediğim gibi, insan hep daha iyisini, daha gösterişlisini, daha yenisini istiyor. Ama bunun daha net ortaya konması ile gerçekçi yorumlar yapılabilir. Bunlar olmazsa gerisi yüzeysel tartışmalardan ileri gidemez.
Örneğin;
bu teknolojide 1mw saat elektrik üretimi için ne kadar su kullanılıyor?
Elektriğin 1kw saati için maliyeti ne olacak? (kısa ve uzun dönem tahminler)
Bu santraller kaç yıl devrede kalacak, devreden çıkınca nasıl bir işleme tabi tutulacak ve bunun maliyeti ne olacak?
Çıkan atıklar nerede bertaraf edilecek?
Bu teknolojide yerli Ar-Ge ve knowhow ne düzeyde olacak, kısa ve uzun dönemde?
Mesaj Birleştirildi: Nisan 06, 2015, 09:32:49
Faydalı bir bilgi;
''Nükleer enerjinin avantajları hakkındaki fikirleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
1. Potansiyel rezervleri yüksektir. Bugünkü rezervlerin nükleer santralleri 150 yıl besleyebileceği hesaplanmıştır.
2. Hammadde hacmine göre çok yüksek miktarda enerji sağlar. 1kg kömürden 3 kWh, 1 kg petrolden 4 kWh elektrik enerjisi üretilmekteyken 1 kg uranyumdan ise 50.000 kWh elektrik enerjisi üretilmektedir (TAEK, 2000: 21).
3. Hammadde maliyet fiyatları çok düşüktür. Çünkü enerji üretiminde çok az miktarda hammadde kullanılmaktadır.
4. Nükleer santraller diğer santrallere göre daha az arazi kullanır.
5. Nükleer atıkların geri dönüşümü söz konusudur. İleri teknolojilerde yeniden işleme ile yanmış yakıtın içinde kalan fosil malzeme (uranyum, plutonyum) fisyon ürünlerinden ayrılıp yakıt üretiminde kullanılabilir.
6. Nükleer enerjide yakıtın on yıl depolanma kolaylığı vardır. Dolayısıyla dışı bağımlılığı azaltma imkanı bulunmaktadır (TAEK, 2000: X).
7. Nükleer silah üretmek için bir nükleer santrale ihtiyaç yoktur. Başka bir anlatımla Nükleer santraller nükleer silah yapımı için uygun tesisler değillerdir (TAEK, 2000: XIX).
8. Nükleer santrallerde alınan önlemler nedeniyle, insan yapısı her cihazda kaza riski olmasına karşın, kaza riski çok azdır. Reaktör ve yardımcı cihazlar kalınlığı 2.5 m olan beton dış güvenlik kabuğu içinde korunmuştur. Büyük bir kaza halinde radyoaktif buhar bu duvar içinde kalacaktır. Ayrıca reaktörün etrafında 800-1500 m yarıçaplı halkın geçmesi yasak olan bir kuşak mevcuttur. İlaveten 8 km çaplı bir alanda nüfus yoğunluğunun düşük olması gerekir. Çernobil reaktör kazası olması muhtemel kazaların en büyüğüdür. Bu kazada reaktöre 3 km mesafede bulunan 49 bin nüfuslu Pripyat kasabası halkının aldığı doz miktarı 0.1 ila 1 Sv1 olmuş, halktan hiç kimse bir akut radyasyon hastalığına bile yakalanmamıştır. Kazada ani kesin etki ile 31 ölüm ve 237 akut radyasyon hastalığı olmuştur. Ölen ve hastalananların hepsi işletme personelidir. Kazanın etkilerini araştırmak üzere oluşturulan “Uluslararası Çernobil Projesi” raporuna göre (25 ülkeden 200 bağımsız uzman tarafından hazırlanmıştır.), kazaya bağlanacak hiçbir sorun yoktur (Aybers, Bayülken, 1997: 33).
9. Nükleer santraller çevreyi korur. 1000 MW gücündeki bir kömür santrali yılda yaklaşık 3 milyon ton kömür harcayarak 7 milyon ton CO2, 140 bin ton asit ihtiva eden gazlar (sülfür ve azot oksitler), 750 bin ton kül üretir. Bu değerlere bakarak 38 yıllık geçmişi olan nükleer santraller, bu 38 yılda 5500
milyon ton daha az kömür yakılmasına neden olmuşlardır. Böylece 13 000 milyon ton CO2 ve 250 milyon ton asit gazlar ve kanser yapıcı organik yanma ürünlerinin çevreye atılması önlenmiştir. Ayrıca kömür santralleri de çevreye radyasyon yaymaktadır ve bu radyasyon oranı nükleer
santrallerinkinden çok az değildir. Buna karşılık 1000 MW gücündeki nükleer santralin bacasından çıkan değişik maddeler (günde 10 milyon Bq131, 100 milyar Bq Trityum) atmosfer ve sulara karışarak kolayca müsaade edilen yoğunluğa inerler.
Yukarıda sayılan avantajlarına karşın, nükleer enerjinin bazı dezavantajları konusunda da fikirler yok değildir. Bunlar:
1. Radyoaktivite nedeniyle gerek üretimden önce, üretim aşamasında ve gerekse atıklar nedeniyle tehlike arz eder. Atıklar zehirliliğinin %99’unu 600 yıl sonra kaybetmektedir (Cohen, 1996: 136).
2. Uranyum madeni hacimce hafif olmasına karşılık, çıkarım esnasında çok fazla arazi işlendiği için dev miktarlarda atık madde ortaya çıkar. Örnek olarak 1 ton uranyum elde edilmesinden sonra geriye 20 bin ton atık madde kalır.
3. Kullanılmış yakıtın reaktörlerden alınarak işleme tesislerine ve çıkan yüksek seviyeli atığın ise gömülmesi için taşınması gerekmektedir. Bu esnada da potansiyel tehlike söz konusudur (Cohen, 1996a: 183). Öte yandan ticari nükleer reaktör atıklarının nihai depolanması uygulamaya geçmemiştir
(Tanrıkut, 2001: 41).
4. Santralleri belirli coğrafi özellik taşıyan yerlerde kurulmak zorundadırlar. Hammaddenin yer seçiminde önemi yoktur. Bu konuda asıl önemli olan pazar ve soğutma suyuna yakınlıktır. Bu nedenle deniz ve göl kıyıları, haliçler, büyük akarsu kıyıları uygun coğrafi mekanlardır. Pazar konusunda ise sanayi bölgelerine yakınlık önemlidir (Tümertekin, Özgüç, 1999:420).
5. Nükleer santrallerde kaza riski yüksektir. Risk doğal afetlerle daha da artar. Bu nedenle deprem, heyelanlar, çığ düşmeleri gibi doğal afetler santrallerin yer seçiminde dikkate alınması gerekir. Ayrıca nükleer santraller büyük kentler ve yoğun nüfuslu bölgelerden uzak konumlara kurulmalıdırlar. Teknik arızalar nedeniyle radyoaktif kirleticiler çevreye ve havaya yayılmak suretiyle büyük zararlara yol açarlar. Bu konuda bir çok örnek bulunmaktadır. 1957 yılında İngiltere’de Vindscale Pile nükleer santralinde meydana gelen kazada, santralin yanması sonucu 200 km2 ’lik bir alan işe yaramaz hale
gelmiştir. Kuşkusuz bu kazalardan en önemlisi Çernobil nükleer santralinde meydana gelen kazadır. 1972 yılında Ukrayna’da kurulmuş santral, 25 Nisan 1986 tarihinde infilak etmiştir. Radyasyon yayılması 25 nisan-15 ağustos tarihleri arasında etkili bir şekilde devam etmiştir. Bu esnada 3200 kişi
hayatını kaybetmiş, 50 km yarıçaplı alandan 150 bin kişi uzaklara tahliye edilmiştir. Kaza İsveçli bilim adamları tarafından radyoaktivite ölçümleri ile tespit edilinceye kadar gizli tutulmuştur. Ancak radyoaktif maddelerle yüklü bulutlar çok geniş alanlara yayılmıştır. Kaza birçok ülkeyle birlikte, ülkemizi de etkilemiştir. Kazadan özellikle Karadeniz bölgesi tarımı etkilenmiştir.
6. Nükleer güç insanlık için çok büyük tehlikedir. Atom, hidrojen ve nötron bombaları sırasıyla yakıcı etkileri artacak şekilde hep bu gücün eseridir.
7. Tesisin çok büyük olacak ağırlığını çekebilecek temellere oturtulması gerekir. Dolayısıyla zemin tabiatı yer seçimini etkileyebileceği gibi, tesisin kuruluşu esnasında getirilecek parçalar için deniz ulaşımı tercih edilir (Tümertekin ve Özgüç, 1997: 456). ''
Kaynak:
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/33/823/10456.pdf