0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Aslında dinin sömürüldüğü bir ülkedeyiz.bende arabamı satarken adam pazarlık sünettir diyor.yahu ne biliyorsun karşındakinin hıristiyan olmadığını veya ateist olmadığını.Ne bencil bir toplum.herkes kendisi gibi zannediyor karşısındakini.veya öyle olmasını istiyor. istediği gibi birini buluncada öpmeye çalışıyor.Nasıl bir inanç bu yaa. artık sorgulanmalı böyle şeyler.
Herşeyin başında kolay para kazanma isteği ve tüketim toplumu değerleri sebebi ile her şeyin, sevginin, aşkın bile eskimesi diye düşünüyorum...Ve hergün insanlarla iç içe bir meslekte olan biri olarak bu gidişatın düzeleceğine de inanmıyorum.
Kısaca yazmak daha doğru galiba .bu yüzden değiştirdim.bence en büyük bencil cennet uğruna insanlığı cehenneme mahkum edendir.Bencillik yurtdışından ithal gelmiyor.Herkes kendi değerlerinin içinde bencilliği bulabilir.En büyük dejenerasyon dönemleri en muhafazakar dönemlerdir.
Cihat Bey, mesajlarınızdan birindeki son cümlenizi ben olsam şöyle ifade ederdim: Bir toplum ne kadar dejenere olursa, kadınlar (ve çocuklar, yani zayıf, kendini koruyamayacak durumda olanlar) üzerindeki baskısı da o kadar artar.
Cihat Bey, söylemleriniz Karl Marx benzeri. Karl Marx ın din adına söylediği bütün sözler, o esnada ülkesinde bulunan hristiyanlık üzerinedir. "Din afyondur" bunlardan biri.Muhafazakarlık sizce nedir? Ayrıca "cennet uğruna insanlığı cehenneme mahkum etmek" ne demek?
eğer toplumdaki gelir dağılımı eşitsiz olursa doğacak sonuçta yine dejenerasyondur.
Hakan Bey'den kimi kastettiğinizi çıkaramadım ama?
Tamam, bende polemik yapmamak için kendi düşüncelerimi yazıcam. Kimse cevap yazmasın.Bence insanlar ahiretten, hesap vermekten korktuğu için her fırsatta dine saldırmak için bahaneler ararlar.Kâh uydururlar, kâh yanlış kaynak verirler, kâh cımbızla cümle seçerler. Böylelikle önce kendilerini, sonrada diğer insanları, dinin sadece temiz bir kalpten ibaret olduğuna inandırırlar. Ama devekuşu misali gün gelir hesap vermek zorunda kalırlar.Toplumsal düzeni kanun ile başaramayız. Sonunda hesap vermeyeceğinden emin olankişi için, yakalanmamak şartı ile herşey serbesttir."Bir toplumun tamamının maddi imkanları aynı ise, suç minimum olur" diye bir düşünce var ama zengin olupta banka hortumlayan insanlar bu düşünceyi çürütüyor.Gerçek huzur, kâinatın rastgele olmadığını, düzen içinde ilerlediğini, birgün yaşantımız hakkında hesap vereceğimizi algılamaktan geçer.Bizim dediğimiz vücudumuza hakim olamazken. Örnek olarak, yemek yerken çiğniyoruz ve bir kıvama gelince ister istemez yutkunma hareketi gerçekleşiyor. Sonrasına akıl sır ermiyor. Bırakın hakimiyeti, ne nerde nasıl sindiriliyor, nereye nasıl gidiyor, nerede nasıl depolanıyor, nerede nasıl ayıklanıp vücut dışına atılıyor sorularını bile yeni yeni cevaplayabiliyoruz. Kaldıki hakim olup, benim diyemiyoruz.Mülk sahibi, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Biz neyimize hakimizki bu vücuda benim deyip, nasıl terbiye olacağımızı, yaratıcının emrettiğini yollar dışında arıyoruz?