0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Olayın iki boyutu bulunmaktadır.bunlardan birincisi; organizasyonu planlayan dernek gemiler daha limandan kalkmadan konunun hukuki boyutunu araştırmak için bir avukatlık bürosundan yardım istemiştir. avukatlık bürosu konunun uzmanları ile (üniversite görevlileri vs.) bir değerlendirme yapmış ve organizasyonun uluslar arası deniz ticaretine göre sakıncalı olduğuna, israil’ in -diğer konularda ne kadar haksız olursa olsun- gemilere her türlü yaptırımda bulunabileceğini içeren bir görüş bildirmiştir. zaten akpli dış ilişkiler komisyon başkanı milletvekili de gerek olaydan önce vermiş olduğu demeçlerde gerekse olay sonrası demeçlerinde israil’in bu gemileri hiçbir şekilde gazze’ye ulaştırmayacağını bildiklerini/tahmin ettiklerini söylemektedir. bu noktadan bakıldığında, organizasyonun temel amacının mağduriyet yaratmak olduğu, türkiye’nin ise buna resmi olarak ses çıkartmayıp, el altından destekleyerek bir nevi üç maymunu oynadığı söylenebilir. konunun ikinci boyutu ise herkesin israil’ in bu gemilere müdahale edeceğini bilmesine karşın, müdahalenin uluslararası karasularda olmuş olmasıdır. zaten işin koptuğu noktada burasıdır. israil eğer gemilere kendi karasularında müdahale etmiş olsa bu herkesin beklediği bir operasyon olacakken, (benim görüşüm) israil bilinçli bir şekilde olaya uluslar arası karasularında müdahale ederek pimi çekilmiş bombayı türkiye’ nin eline vermiştir. bu saatten sonra olay artık filistin den, insani yardımdan, hamastan çıkmış bulunmaktadır. israil neyine güvendiğini tam olarak bilmediğim bir şekilde açıkça ve bilinçli bir şekilde türkiye’ye hodri meydan demiştir. senin bayrağını taşıyan gemiye uluslar arası karasularda askeri müdahale de bulunurum, gerekirse senin vatandaşını gözümü kırpmadan öldürürüm diyerek, türkiye’ yi yaşanan savaşın içine çekmiştir. bu saatten sonra bu iş “kınıyoruz”, “insanlık ayıbı”, “siz öldürmesini çok iyi bilirsiniz” gibi laf salatası ile geçiştirilemez, bu saatten sonra bu iş, büyükelçi çekmek (ki ... bir tasarı nedeni ile abd den bile elçi çekiyoruz artık) ile veya büyükelçiyi istenmeyen adam ilan etmek ile de geçiştirilemez.bu saatten sonra bu iş, israil’ e nota ( ne notası? müzik notası mı?) vererek de geçiştirilemez.tahminimce çok kritik bir noktaya gelmiş bulunaktayız, şunu çok net bilmemiz gerekir ki bu kritik noktaya gelmemiz, israil’ in bilinçli tercihleri sonucunda olmuştur. yani karşınızdaki devlet (!) bu operasyonu rasgele, acelece, beceriksizliğinden değil, her türlü durumu düşünerek, planlayarak, olasılıkları hesaplayarak ve en önemlisi “türkiye’ nin bir tepki vermesini isteyerek” yapmaktadır. bu işin sonu nereye varacak herkes gibi bende merak ediyorum.
Olayın üstünden tam sekiz saat geçti. Açıklama gelmeyen, serbest bırakılmayan her saat için akdenize bir türk filo'su ( hemde en baba filolardan ) salınsaydı, salınsaydı da dünyada bir anda ne olup bittiğini şaşırsaydı... İsrail şöyle sağlam bi irkilseydi.... TÜRK ORDUSU GELİYOR denilseydi... İnsanlık için, barış için, kardeşlik için, YETER ARTIK HADDİNİ BİL demek için.... Ama nerede o irade?