0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
VIII ila XII yüzyıllar arası İslam aleminin altın çağı diyebiliriz. Ticaretin ve şehirleşmenin gelişmesiyle birlikte bir burjuva sınıfı yaratabilen İslam dünyası, Helen-Yunan filozoflarının eserlerini tercüme ederek akıl-bilim eksenine yönelmiş, bu sayede, bugünkü batı medeniyeti dediğimiz uygarlığın da temelini oluşturacak olan tıp, kimya, astroloji, fizik, aritmatik, optik, sosyoloji gibi bir çok konuda çok değerli kuramlar, teoriler ve teknikler geliştirmişlerdir. İbn-Sina , İbn-Rüşd, Farabi, İbn-Haldun, Harezmi, İbn- Haytem, Biruni, El-Kindi gibi İslam bilginlerinin eserleri, yine tercümeler yoluyla batı dünyasıyla buluşmuş, Rönesansla beraber Avrupa'da bilim ve sanayi devri başlamıştır. Peki ne olmuş da, XII.yüzyıldan sonra islam alemi bilimi terk etmiş ?"Geometri öğrenmek, bütün müslümanlar için farzdır." Fahrettin Razi, VIII.yüzyıl. "Geometrinin, ne dünya saadeti için, ne de ahiret hayatı için hiç bir faydası yoktur." İmam Rabbani, XVIII.yüzyıl.İslam dünyası, yukarıda yazdığım gibi, geometriyi farz kılan düşünceden, geometriyi gereksiz gören görüşe nasıl evrildi? İşte bu süreci incelerseniz, bugün içinde bulunduğumuz dünyayı, ülkemizi ve ortadoğuyu çok daha iyi anlayacağına eminim.
Hakan abi , japonya da ana cadde çökmüştü haberlere bile konu olmuştu hatırlıyorsan. İş yerinde arkadaşlarla muhabbet ediyoruz adamlarda yol çökmüş diye hemen konuşulan şu : - Kesin müteahhit Türk tür.- Çalışanların arasında Türk vardır.Bu cümleleri duyuyorum bizde ki bu kendimize karşı olan duygu nedendir acaba ?
Bir anda olmamış duraklama, bir sürecin sonucu. Yanlış yapanın sesi çok, doğru olanın az olursa sonuç bu noktaya gelir. 16. yüzyıla kadar ilim düşüncesi hakim iken, sonra suni bir yapı oluşmuş ve bundan uzaklaşılmış. Tabi devşirme kısmını da gözardı etmemek gerek. Şimdi ise beyin göçü tam tersi. Ar-Ge nerede!? Bu, tarafsızca, tüm insanlık için bir politika olmalı. Bilime yatırım yapılırsa bunun karşılığı alınır. Hepsinin başı ise kültür. Değer yargılarını bu belirliyor.Bu arada örneğin eskiden Türklerde kılıç vb ürünlerin işçiliği de gelişmiş. Şimdi bakıyorum, demir-çelik de olmamız gereken yerde değiliz.Herkesin ulaşabileceği bilim tartışma grupları oluşturulmalı, bilimsel yayınlar arttırılmalı. Ar-Ge gerçek kimliğinde kullanılmalı. Tv yayınları bilimin gelişmesine göre düzenlenmeli. Bunlara yetkin kişiler, ayrım gözetmeden desteklenmeli. Kamuda, en yüksek gelir grubu öğretmenlerin olmalı. Diğer öpretmeni de, mühendisi de, sağlıkçıyı da, iktisatçıyı da onlar eğitiyor. Öğretmenler ne kadar başarılı, bilgili ve huzurlu olursa, bu genele yayılır.Burada Tarih, Bilim konularımız var, ne kadar aktif!?
Açıkçası kendi adıma her zaman yapmışımdır, bunun şahsi olarak faydasını da gördüm, genel olarak zararını da. Çünkü doğruyu aramak ve anlatmak her zaman iyi karşılanmayabiliyor. Zaten bozuk zihinlerin en sevdiği şey cehalet ve korkaklıktır. Yukarıdaki öneri, görüş de tartışılabilecek bir şey, öğretmen değilim bu arada. Ama iyi öğretmenler olursa iyi öğretmenler olur, bilim adamları olur, sağlıkçısı, hukukçusu olur. Bilgi olmadan fikir beyanı gerçekten sakıncalı, bilen insanın fikir beyan edememesi de bir o kadar olmaması gereken bir durum bence. Bilgi kullanılmalı. Çözüm mü? Örnek Delphi metodu.Bir konuda daha dile getirmiştim, neden 1920 lerde Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara seçildi diye. Bunun klasik cevabını bilmeyenimiz yoktur. Ancak dönemin yabancı bir gazetecisinin izlemi çok ilginç, "dönemin İstanbul'undaki, çeşitli kademelerdeki yozlaşma, kimi kilit noktadaki görevlilerin, kişisel çıkar için bazı dış güçler ile işbirliği..."Asıl konuya dönmeye çalışırsak; en, boy ve derinliği 4m olan bir yeri kazmak için birisi ile 8Tl ye anlaşıyorsunuz, adam en, bpy, derinliği 2m olan bir yer kazıyor. Ne kadar ödeme yaparsınız?