Gönderen Konu: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)  (Okunma sayısı 3248 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« : Şubat 09, 2017, 20:44:59 »
Selam, önemli bir icat hakkında tarih bilgisi de barındıran bilgileri paylaşmakta yarar var. Keyifle...

"Tahtelbahir 1719 yılında Osmanlı Devleti tarafından yapılan denizaltıdır . III. Ahmed Han zamanında tersane Baş Mimarı İbrahim Efendi tarafından yapıldı. Timsah şeklinde olan denizaltının deneme sürüşü III. Ahmed Han'ın çocuklarının sünnet merasimine denk getirilmiştir."

Animasyon videosu:
Kaynak: Wiki- Tahtelbahir

Toyota Club Türkiye

Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« : Şubat 09, 2017, 20:44:59 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • Kilometre: 52000
  • Model Yılı: '16
  • 36 kere teşekkür etti
  • 181 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #1 : Şubat 09, 2017, 21:26:50 »
Bizler isteyince herşey yapabiliyoruz demek ki :)
İlla gitmek istiyorsan, hoşuma git mesela :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #2 : Şubat 09, 2017, 21:33:43 »
Hem istemek, hem de bilmek gerek. Aslında bunu da kapsayan bir konu var, bir ara paylaşayım. Bazı deyayları çok şey anlatıyor onun da.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • Kilometre: 52000
  • Model Yılı: '16
  • 36 kere teşekkür etti
  • 181 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #3 : Şubat 09, 2017, 21:54:12 »
Hakan abi , japonya da ana cadde çökmüştü haberlere bile konu olmuştu hatırlıyorsan. İş yerinde arkadaşlarla muhabbet ediyoruz adamlarda yol çökmüş diye hemen konuşulan şu :
- Kesin müteahhit Türk tür.
- Çalışanların arasında Türk vardır.
Bu cümleleri duyuyorum bizde ki bu kendimize karşı olan duygu nedendir acaba ?
İlla gitmek istiyorsan, hoşuma git mesela :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Auris
  • Kan Grubu: B+
  • Model Yılı: -
  • 7 kere teşekkür etti
  • 228 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #4 : Şubat 10, 2017, 10:36:39 »
VIII ila XII yüzyıllar arası İslam aleminin altın çağı diyebiliriz. Ticaretin ve şehirleşmenin gelişmesiyle birlikte bir burjuva sınıfı yaratabilen İslam dünyası, Helen-Yunan filozoflarının eserlerini tercüme ederek akıl-bilim eksenine yönelmiş, bu sayede, bugünkü batı medeniyeti dediğimiz uygarlığın da temelini oluşturacak olan tıp, kimya, astroloji, fizik, aritmatik, optik, sosyoloji gibi bir çok konuda çok değerli kuramlar, teoriler ve teknikler geliştirmişlerdir. İbn-Sina , İbn-Rüşd, Farabi, İbn-Haldun, Harezmi, İbn- Haytem, Biruni, El-Kindi gibi İslam bilginlerinin eserleri, yine tercümeler yoluyla batı dünyasıyla buluşmuş, Rönesansla beraber Avrupa'da bilim ve sanayi devri başlamıştır.

Peki ne olmuş da, XII.yüzyıldan sonra islam alemi bilimi terk etmiş ?

"Geometri öğrenmek, bütün müslümanlar için farzdır." Fahrettin Razi, VIII.yüzyıl.
"Geometrinin, ne dünya saadeti için, ne de ahiret hayatı için hiç bir faydası yoktur." İmam Rabbani, XVIII.yüzyıl.

İslam dünyası, yukarıda yazdığım gibi, geometriyi farz kılan düşünceden, geometriyi gereksiz gören görüşe nasıl evrildi?
İşte bu süreci incelerseniz, bugün içinde bulunduğumuz dünyayı, ülkemizi ve ortadoğuyu çok daha iyi anlayacağına eminim.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Aktif Toyotacı
  • **
  • Araç: Yaris
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 36
  • Model Yılı: '16
  • 12 kere teşekkür etti
  • 21 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #5 : Şubat 10, 2017, 10:43:46 »
VIII ila XII yüzyıllar arası İslam aleminin altın çağı diyebiliriz. Ticaretin ve şehirleşmenin gelişmesiyle birlikte bir burjuva sınıfı yaratabilen İslam dünyası, Helen-Yunan filozoflarının eserlerini tercüme ederek akıl-bilim eksenine yönelmiş, bu sayede, bugünkü batı medeniyeti dediğimiz uygarlığın da temelini oluşturacak olan tıp, kimya, astroloji, fizik, aritmatik, optik, sosyoloji gibi bir çok konuda çok değerli kuramlar, teoriler ve teknikler geliştirmişlerdir. İbn-Sina , İbn-Rüşd, Farabi, İbn-Haldun, Harezmi, İbn- Haytem, Biruni, El-Kindi gibi İslam bilginlerinin eserleri, yine tercümeler yoluyla batı dünyasıyla buluşmuş, Rönesansla beraber Avrupa'da bilim ve sanayi devri başlamıştır.

Peki ne olmuş da, XII.yüzyıldan sonra islam alemi bilimi terk etmiş ?

"Geometri öğrenmek, bütün müslümanlar için farzdır." Fahrettin Razi, VIII.yüzyıl.
"Geometrinin, ne dünya saadeti için, ne de ahiret hayatı için hiç bir faydası yoktur." İmam Rabbani, XVIII.yüzyıl.

İslam dünyası, yukarıda yazdığım gibi, geometriyi farz kılan düşünceden, geometriyi gereksiz gören görüşe nasıl evrildi?
İşte bu süreci incelerseniz, bugün içinde bulunduğumuz dünyayı, ülkemizi ve ortadoğuyu çok daha iyi anlayacağına eminim.



İmam-ı Rabbani hazretleri 16. yüzyılda yaşamıştır önce orayı düzeltiyim. Geometri hususundaki kısım resmen cımbızlama, tüm Mektubat kitabını okudum. Dünyevi ve ahiri ilimlerin beraber öğrenilmesi görüşündedir kendisi. Dünyevi ilimlerin her şehirde(o zaman şehirler 15 milyon kişi değildi) en az 1 kişi tarafından öğrenilmesi farz-ı kifayedir.

İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyükleri nitelerken internet kaynaklarına çok güvenmemelidir. yukarıdaki cımbızlamanın tam metni aşağıdadır.
"Hesâb, hendese [ya’nî matematik ve geometri], astronomi, mantık, eğer Allahü teâlânın gösterdiği yerlerde kullanılmazsa [ya’nî kâfirlerle mücâdele ve onlardan üstün olmak için ve insanlara hizmet etmek için kullanılmazsa] bunlarla uğraşmak, boşuna vakt öldürmek olur ve dünyâ olur. Bu bilgileri bütün derinliği ile, incelikleri ile okumak, yalnız başına işe yarasaydı, eski Yunan felsefecileri [ve son zemânlardaki Avrupanın, Amerikanın fen adamları, mütehassısları] se’âdet yolunu bulur, âhıretdeki ebedî azâbdan kurtulurlardı."

Mesaj Birleştirildi: Şubat 10, 2017, 10:45:38
Hakan abi , japonya da ana cadde çökmüştü haberlere bile konu olmuştu hatırlıyorsan. İş yerinde arkadaşlarla muhabbet ediyoruz adamlarda yol çökmüş diye hemen konuşulan şu :
- Kesin müteahhit Türk tür.
- Çalışanların arasında Türk vardır.
Bu cümleleri duyuyorum bizde ki bu kendimize karşı olan duygu nedendir acaba ?

Milliyetçi biri değilim ama bahsettiğiniz anlayış arabesk mantıklı ruhen kendini ezmeye alışmış ve özgüveni düşük kimselerin anlayışıdır. Her millette işgüzarlar vardır.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #6 : Şubat 10, 2017, 14:09:34 »
 Bir anda olmamış duraklama, bir sürecin sonucu. Yanlış yapanın sesi çok, doğru olanın az olursa sonuç bu noktaya gelir.
16. yüzyıla kadar ilim düşüncesi hakim iken, sonra suni bir yapı oluşmuş ve bundan uzaklaşılmış. Tabi devşirme kısmını da gözardı etmemek gerek. Şimdi ise beyin göçü tam tersi. Ar-Ge nerede!? Bu, tarafsızca, tüm insanlık için bir politika olmalı. Bilime yatırım yapılırsa bunun karşılığı alınır. Hepsinin başı ise kültür. Değer yargılarını bu belirliyor.

Bu arada örneğin eskiden Türklerde kılıç vb ürünlerin işçiliği de gelişmiş. Şimdi bakıyorum, demir-çelik de olmamız gereken yerde değiliz.

Herkesin ulaşabileceği bilim tartışma grupları oluşturulmalı, bilimsel yayınlar arttırılmalı. Ar-Ge gerçek kimliğinde kullanılmalı. Tv yayınları bilimin gelişmesine göre düzenlenmeli. Bunlara yetkin kişiler, ayrım gözetmeden desteklenmeli. Kamuda, en yüksek gelir grubu öğretmenlerin olmalı. Diğer öpretmeni de, mühendisi de, sağlıkçıyı da, iktisatçıyı da onlar eğitiyor. Öğretmenler ne kadar başarılı, bilgili ve huzurlu olursa, bu genele yayılır.

Burada Tarih, Bilim konularımız var, ne kadar aktif!?

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Aktif Toyotacı
  • **
  • Araç: Yaris
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 36
  • Model Yılı: '16
  • 12 kere teşekkür etti
  • 21 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #7 : Şubat 10, 2017, 14:17:46 »
Bir anda olmamış duraklama, bir sürecin sonucu. Yanlış yapanın sesi çok, doğru olanın az olursa sonuç bu noktaya gelir.
16. yüzyıla kadar ilim düşüncesi hakim iken, sonra suni bir yapı oluşmuş ve bundan uzaklaşılmış. Tabi devşirme kısmını da gözardı etmemek gerek. Şimdi ise beyin göçü tam tersi. Ar-Ge nerede!? Bu, tarafsızca, tüm insanlık için bir politika olmalı. Bilime yatırım yapılırsa bunun karşılığı alınır. Hepsinin başı ise kültür. Değer yargılarını bu belirliyor.

Bu arada örneğin eskiden Türklerde kılıç vb ürünlerin işçiliği de gelişmiş. Şimdi bakıyorum, demir-çelik de olmamız gereken yerde değiliz.

Herkesin ulaşabileceği bilim tartışma grupları oluşturulmalı, bilimsel yayınlar arttırılmalı. Ar-Ge gerçek kimliğinde kullanılmalı. Tv yayınları bilimin gelişmesine göre düzenlenmeli. Bunlara yetkin kişiler, ayrım gözetmeden desteklenmeli. Kamuda, en yüksek gelir grubu öğretmenlerin olmalı. Diğer öpretmeni de, mühendisi de, sağlıkçıyı da, iktisatçıyı da onlar eğitiyor. Öğretmenler ne kadar başarılı, bilgili ve huzurlu olursa, bu genele yayılır.

Burada Tarih, Bilim konularımız var, ne kadar aktif!?

Biz dahi kendi üstümüze düşeni yapmıyoruz ondan sonra kahvede tartışıp duran amcadan gram farkımız olmuyor :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #8 : Şubat 10, 2017, 18:00:34 »
Açıkçası kendi adıma her zaman yapmışımdır, bunun şahsi olarak faydasını da gördüm, genel olarak zararını da. Çünkü doğruyu aramak ve anlatmak her zaman iyi karşılanmayabiliyor. Zaten bozuk zihinlerin en sevdiği şey cehalet ve korkaklıktır. Yukarıdaki öneri, görüş de tartışılabilecek bir şey, öğretmen değilim bu arada. Ama iyi öğretmenler olursa iyi öğretmenler olur, bilim adamları olur, sağlıkçısı, hukukçusu olur. Bilgi olmadan fikir beyanı gerçekten sakıncalı, bilen insanın fikir beyan edememesi de bir o kadar olmaması gereken bir durum bence. Bilgi kullanılmalı. Çözüm mü? Örnek Delphi metodu.
Bir konuda daha dile getirmiştim, neden 1920 lerde Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara seçildi diye. Bunun klasik cevabını bilmeyenimiz yoktur. Ancak dönemin yabancı bir gazetecisinin izlemi çok ilginç, "dönemin İstanbul'undaki, çeşitli kademelerdeki yozlaşma, kimi kilit noktadaki görevlilerin, kişisel çıkar için bazı dış güçler ile işbirliği..."

Asıl konuya dönmeye çalışırsak; en, boy ve derinliği 4m olan bir yeri kazmak için birisi ile 8Tl ye anlaşıyorsunuz, adam en, bpy, derinliği 2m olan bir yer kazıyor. Ne kadar ödeme yaparsınız?

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: ---
  • Kilometre: 93000
  • Model Yılı: '12
  • 563 kere teşekkür etti
  • 298 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #9 : Şubat 10, 2017, 18:12:26 »
hiç :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Aktif Toyotacı
  • **
  • Araç: Yaris
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 36
  • Model Yılı: '16
  • 12 kere teşekkür etti
  • 21 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #10 : Şubat 10, 2017, 21:19:28 »
Açıkçası kendi adıma her zaman yapmışımdır, bunun şahsi olarak faydasını da gördüm, genel olarak zararını da. Çünkü doğruyu aramak ve anlatmak her zaman iyi karşılanmayabiliyor. Zaten bozuk zihinlerin en sevdiği şey cehalet ve korkaklıktır. Yukarıdaki öneri, görüş de tartışılabilecek bir şey, öğretmen değilim bu arada. Ama iyi öğretmenler olursa iyi öğretmenler olur, bilim adamları olur, sağlıkçısı, hukukçusu olur. Bilgi olmadan fikir beyanı gerçekten sakıncalı, bilen insanın fikir beyan edememesi de bir o kadar olmaması gereken bir durum bence. Bilgi kullanılmalı. Çözüm mü? Örnek Delphi metodu.
Bir konuda daha dile getirmiştim, neden 1920 lerde Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara seçildi diye. Bunun klasik cevabını bilmeyenimiz yoktur. Ancak dönemin yabancı bir gazetecisinin izlemi çok ilginç, "dönemin İstanbul'undaki, çeşitli kademelerdeki yozlaşma, kimi kilit noktadaki görevlilerin, kişisel çıkar için bazı dış güçler ile işbirliği..."

Asıl konuya dönmeye çalışırsak; en, boy ve derinliği 4m olan bir yeri kazmak için birisi ile 8Tl ye anlaşıyorsunuz, adam en, bpy, derinliği 2m olan bir yer kazıyor. Ne kadar ödeme yaparsınız?

Soruyla ilgili 3 farklı cevap verilebilir. Öncelikle hiç para ödenmeyebilir çünkü istediğim kadar değilse hiç yapılmamıştır mantığı ile bakılabilir. Diğer bakışa göre ben toplam hacmi 64 m3 olan bir çalışma istedim o bana 8 m3 lük çalışma verdi bu sebeple 1 TL veren olabilir. Bir de yanlış hesaplayıp 4 TL veren olur :D:D:D

Mesaj Birleştirildi: Şubat 10, 2017, 22:20:43
VIII ila XII yüzyıllar arası İslam aleminin altın çağı diyebiliriz. Ticaretin ve şehirleşmenin gelişmesiyle birlikte bir burjuva sınıfı yaratabilen İslam dünyası, Helen-Yunan filozoflarının eserlerini tercüme ederek akıl-bilim eksenine yönelmiş, bu sayede, bugünkü batı medeniyeti dediğimiz uygarlığın da temelini oluşturacak olan tıp, kimya, astroloji, fizik, aritmatik, optik, sosyoloji gibi bir çok konuda çok değerli kuramlar, teoriler ve teknikler geliştirmişlerdir. İbn-Sina , İbn-Rüşd, Farabi, İbn-Haldun, Harezmi, İbn- Haytem, Biruni, El-Kindi gibi İslam bilginlerinin eserleri, yine tercümeler yoluyla batı dünyasıyla buluşmuş, Rönesansla beraber Avrupa'da bilim ve sanayi devri başlamıştır.

Peki ne olmuş da, XII.yüzyıldan sonra islam alemi bilimi terk etmiş ?

"Geometri öğrenmek, bütün müslümanlar için farzdır." Fahrettin Razi, VIII.yüzyıl.
"Geometrinin, ne dünya saadeti için, ne de ahiret hayatı için hiç bir faydası yoktur." İmam Rabbani, XVIII.yüzyıl.

İslam dünyası, yukarıda yazdığım gibi, geometriyi farz kılan düşünceden, geometriyi gereksiz gören görüşe nasıl evrildi?
İşte bu süreci incelerseniz, bugün içinde bulunduğumuz dünyayı, ülkemizi ve ortadoğuyu çok daha iyi anlayacağına eminim.

Ayrıca islam dünyasının helen dünyasını incelemesi ile geliştiğini yazmışsınız. Bu bilgi yanlışdır. İslamda özellikle Cebirsel ve astronomi ilmlerinde ilerleme zaten var idi. Yunan kültürü ile karşılaşıldığında İmam-ı Gazali bu kültürü iyice incelemiş ve esaslı bir eleştiri sunmuştur. Özellikle bu felsefecilerin zeki olmalarına rağmen din hususunda sıkıntılar içeren yaklaşımlarından ötürü hatalara düştükleri İmam-ı Gazali hazretlerinin kitaplarında yer almıştır. Bununla birlikte İbni sina gibi bazı islam kökenli kimseler bu felsefecilerin görüşlerinde islamdan sapmalar yaşamışlardır.

İslam ilm çinde bile olsa alınız diyen bir dindir. Lakin uygulamak kulun elindedir. Kulun uygulamıyor olması islamı küçültmez. İslamı gerçek anlamıyla yaşayan alimler bugün bizler gibi gereksiz işlere vakit harcamamışlardır.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Mimar İbrahim Efendi (Tahtelbahir)
« Yanıtla #11 : Şubat 11, 2017, 12:47:46 »
Felsefe yanlış bir bilimdir sonucu çıkmasın buradan, Fatih Sultan Mehmet zamanına bakılabilir.
Hristiyan dünya da karanlık çağ yaşamıştır, ilim çağı da. Hristiyanlık hatta Yahudilik öncesi de çok gelişmiş bilim örnekleri ortaya konmuştur. Bu birikimlerden faydalanan uygarlıklar daha ilerilere gitmiştir. Ayrıca büyük çoğunluk dünyanın düz olduğuna inansa da, dünyanın yuvarlak olduğunu (geoid) ortaya koyan cesarette insanlar saygıyı haketmektedir.
Tartışma konuları kadar tartışma kalitesi de önemlidir.

Kutsal kitaplarda çok önemli, çoğu zaman üstü kapalı bilimsel mesajlar vardır, bilim de evrenseldir bana göre. Archimedes olmadan, Newton, Newton olmadan Einstein düşünülemez. Hezarfen (Fen) Ahmed Çelebi olmadan Da Vinci'nin, Da Vinci olmadan Wright kardeşlerin, kuş olmadan Ahmet Çelebi'nin düşünülemeyeceği gibi. Bunlar şahsi görüşüm.