Editör -Levent Köprülü'nün Lexus Turu
Japon otomotiv endüstrisinin belki de doruk noktası Lexus. Konforu, sessizliği, sunduğu lüks donanımları, teknolojisi ve dahi tasarımıyla farklı bir araç. “Otomobil” demeye zorlanışım ise, ona “yat”, “uçak”, “gemi” sıfatları yükleyenlerden...
Her yerde görürüm de, hangi birini dikkate almam gerekir karar veremem... Neye mi? “hayattayken...” yapılacak, izlenecek, gidilecek vesaire bilumum şeyden bahsediyorum... Hayatı mı yaşayacağım, yoksa “Aman ne olur, olmaz, şunu da şey etmeliymişim!” diye saçma heyecanlar mı duymalıyım bilemem!..
Madem hal böyle, ben de yeni bir liste çıkarayım, aleme “hizmetim dokunsun”, telaşa bir katkım olsun istedim! “Hayattayken tanınması gereken 100 Otomobil” gibi!.. Lexus “LS 600h L”yi de listeye koyuverdim, sonra da yazmaya koyuluverdim... Geri kalan “99 otomobil”i sorarsanız, henüz tam liste hazır değil tabii... Hatta 100 araçlık listenin, benim için yeterli olmayacağı konusunda da şüphelerim mevcut. Acaba “1000 otomobil” filan mı desem? Bunu bir düşüneceğim, ama şimdilik sizi tutmayayım...
Makam şoförü değilim!
Türkiye’ye en son giren otomobil markası olarak tanımlayabileceğimiz Lexus, otomotiv dünyasına da 1989’da dahil olmuştu. Her ne kadar Türkiye yollarında görmeye alışık olmasak da, kendisi, ABD başta olmak üzere tüm dünyada ciddi bir hayran kitlesine sahip. Bendeniz de, “yüzmeyi derin denizde” öğrenir gibi, onun en büyük ve lüks versiyonuyla işe başlıyorum... “LS” serisinin uzatılmış ve dahi hibrit versiyonu olan LS 600h L ile...
Bu otomobil, gerçekten de insana bir dolu karmaşa, şaşkınlık, heyecan gibi uzayıp giden duygular yaşatıyor. Bir kere her şeyden önce, ciddi bedel ödedikten sonra direksiyonunda mı oturmalı, yoksa arka koltuğuna mı “yayılmalı” diye ikilemde bırakıyor. Çünkü her iki taraf da ciddi şekilde “tahrik edici” çekiciliğe sahip. Ayrıca benim gibi genelde “kot pantolon”la dolaşan birinin kullanması ise, görenlerde “Bu nasıl bir makam şoförü arkadaş?” duygusu yaşatıyor. Bakışlarda “Neyin nesisin sen?” sorusu olduğunu gördüm, okudum, anladım!..
Sallana, sallana...
Bir kere, arkada oturanlar düşünülerek geliştirilmiş bir otomobil, bu kesin! Test aracımızda bulunan deri, ısıtmalı-soğutmalı, masaj özellikle, hafiften yatabilen arka koltuklar gibi... Baksanıza, bir koltuk için saymadığım özellik kalmadı zaten. Çocuk uyutabilir ya da yemek yapabilir mi, onu bilemedim! Zira ofis olarak da kullanılabilir, misafir ya da oturma odası da.
Süspansiyonu “Konfor” seçeneğinde ciddi şekilde yumuşak, sallana sallana yol alıyor. Benzinli V8 motoruysa, zaten yeterince sessiz çalışırken, düşük hızlarda elektrik motorunun devreye girmesiyle birlikte ortalığın iyiden iyiye sessizleşmesini sağlıyor. Yani yol aldığınızın, kaç kilometreyle gittiğiniz, nerede olduğunuzun bile farkına varamıyorsunuz.
Hele de ekranda bir şeyler izliyor, notlarınızı kontrol ediyor, kısaca yola bakmıyorsanız...
Önde oturmak ise farklı çekicilikte. Gayet lüks unsurlar taşıyan sürücü mahalli, asla sıkmıyor. Benzinli V8 motorun (hatta kimi durumlarda bir de elektrik motorunun katkısıyla) performansı, 3 tona yaklaşan ağırlığa rağmen gayet başarılı. Farklı sürüş seçenekleri de, buna yardımcı oluyor tabii. Sürekli dört tekerlekten çekiş ve V8 benzinli motora rağmen, aracın ortalama yakıt tüketiminin, “normal sürüşlerde” 10 litre civarında dolaştığını söyleyebilirim. 1.6 lt motorla bile bunun üzerine çıkabilen modeller olduğunu bildiğimden, miktar yüksek gelmedi açıkçası. Sağolsun “hibrit” teknolojisi!
Sonuçta bu otomobil, gerçekten de “ekmek peynir” gibi, her yerde görülebilecek bir araç olmayabilir. Hele 309 bin euro 12 bin 108 TL gibi bir rakamla... Ancak, “tanınması gerekenler” arasına rahatlıkla girebileceğini söyleyebilirim. Zira onu otomobilden çok bir lüks yat, gemi, hatta uçak diye niteleyenler varken...
Ne vereyim abime?
Neyin nesi?
Aslında yukarıda uzun uzadıya saydım... 1989’da çıkan Lexus markasının, neredeyse tarihiyle aynı geçmişe sahip modeli. Zira markanın ilk modeli durumunda. Tabii dördüncü nesil olarak burada bulunuyor...
Neleri var?
Tam da “Ne vereyim abime?” durumu söz konusu. İnternet sitesinde bile sayfalar tutuyor! Seçmece olarak söylersem; havalı süspansiyon sistemi, ısıtmalı-soğutmalı, masajlı, ayak destekli arka koltuklar, arka koltuktakilere özel eğlence sistemi DVD’li, ekstra müzik sistemli), “vücut ısısını algılayan” 4 bölgeli elektronik klima (ki buna göre otomatik sıcaklığı ayarlıyor), nano teknolojili hava kontrolü (içeride koku, nem, stres bırakmıyormuş. Partikülleri temizliyor resmen. Hatta içinde orkide bile yetiştirilebiliyormuş. Onu da başka zaman denerim artık!), elektrikli katlanabilen ön yolcu koltuğu (arkadakilerin rahatı için)... Bunların daha fazlası da var, ama yer bitti!
Motor olayı nedir?
Ne kadar “kaba” soruyorsun! Neyse, bir V8 benzinli ve bir de elektrik motoru var,. İkisinin toplam gücü 445 HP’yi buluyor. Benzinlinin tek başına gücü ise 394 HP. Ayrıca araç 4 tekerlekten çekişli. Bu araç, Toyota Prius veya Yaris Hybrid’ten farklı olarak, 30-40 km/s’nin üzerindeki hızda, mesela 70 km/s’de de bir süre sadece elektrik motoruyla gidebiliyor. Bu yüzden de bir hayli yakıt cimrisi. Tabii satın alan kişinin umurundaysa!..