Gönderen Konu: Çanakkale anıları  (Okunma sayısı 3348 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Çanakkale anıları
« : Mart 18, 2015, 08:30:07 »
 Selam, gerçekten bu vatanı ve insanlığı seven herkese.
Bugün 100. yılı, ne çabuk geçmiş bu kadar zaman denebilir ancak her şey hala canlı, öyle değil mi? İnsanlık var olduğu sürece de canlı kalacak. Bu vatan için, orada şehit olan, gazi olan, cepheden dönüp sonraki yıllarda hayatını kaybeden, oraya dışarıdan gelip, onurluca çarpışan herkese rahmet olsun.

Bazı kısa anılar;
''Çanakkale Savaşında Türk askerinin kahramanlığı ile ilgili anılar.

1915 Çanakkale Savaşında bulunan General Guro Türk askerinin kahramanlığını anlatıyor…

Fransız General Guro anlatıyor:

“Bir sabah günün ilk ışıkları ile birlikte Türklerle süngü savaşına başlamıştık. Savaşta Türkler çok ama çok mahirdi. Kendileri ile başa çıkmak imkânsızdı. Süngü muharebemiz, fasılalı şekilde akşam geç vakte kadar devam etti. Ortalık kararınca Türklerle anlaşma yaptık. Muharebe sahasında gezecek ve yaralılarımızı toplayacaktık. Bizim askerler, sedyelerle muharebe sahasına çıktıkları zaman ben de aralarına katılmıştım. Bir ara kucağındaki askerin yarasına gömleğinden yırttığı bez parçalarını bastıran bir Türk askerine rastladım… Uzun müddet seyrettiğim bu tablodaki Türk askeri, kendi yaralarına yerden avuçla aldığı toprakları basıyordu… Tercüman yardımı ile ona bazı sorular sordum:

- Niçin az önce öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun?

Türk askeri, takati tükenmiş bir hâlde cevap verdi:

- Bu asker, yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın fotoğrafı çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım; ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki o kurtulsun, anasının yanına dönsün.”

Çanakkale’de Türk askerinin göstermiş olduğu kahramanlık konulu bir başka anı…

Türk askerindeki bu yüksek ruhun muharebeler sırasındaki tezahürünü bir de Üsteğmen Cosey’den dinleyelim:

“…23 Nisan 1915 günü Conkbayır’ında Türkler ve Birleşik Kuvvetler arasında korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8-10 m. mesafe var. Süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. İki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz Yüzbaşı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak hiçbir siperden kimse çıkıp yardım edemiyor. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. …arslan yapılı bir Türk askeri silâhsız siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes alamıyor, ona bakıyorduk. Asker yavaş adımlarla yürüyor siperdekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker yaralı İngiliz subayını yerden kucakladı, kolunu omzuna attı ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperlerine döndü. Teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti ve insan sevgisi konuşuldu. Dünyanın en yürekli ve kahraman askeri Mehmetçiğe derin sevgi ve saygılar.

Üsteğmen Cosey”

Sonradan Avustralya Genel Valisi olmuştur.''



Kaynak: http://www.ataturkdevrimleri.com/yazi-1446-canakkale-savasinda-turk-askerinin-kahramanligi-ile-ilgili-anilar.html

Toyota Club Türkiye

Çanakkale anıları
« : Mart 18, 2015, 08:30:07 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Corolla 1.33 Life / İnci beyazı
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 22460
  • Model Yılı: '14
  • 1151 kere teşekkür etti
  • 735 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #1 : Mart 18, 2015, 08:35:58 »
En son 2011 yılında gittiğim Çanakkale'den, benim objektifimden bir kaç kare. Bir Çanakkale aşığı olarak Çanakkale geçilmez..!







Daima Rock ve daima Erkin baba..!

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Avensis
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 130000
  • Model Yılı: '14
  • 506 kere teşekkür etti
  • 898 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #2 : Mart 18, 2015, 08:56:37 »
Yanlış Hatırlamıyorsam 1965 yılında Bingöl'ün köyünde emekli olmak üzere olan bir fizik öğretmeni olan Hulusi Bey isimli bir öğretmen Çanakkale Savaşlarının 50.yıl dönümünde öğrencileriyle bir anısını paylaşır.

İşin ilginci bu anısını belkide kendisinden başka hiç kimseye o zamana kadar anlatmamıştır,eşi ve çocukları bile bilmemektedir.

Hulusi öğretmen savaş sırasında Yüzbaşı Rütbesinde olup Conk Bayırında en ateşli çarpışmaların yaşandığı sırada Albay konumundaki komutanından eliyle işaret ettiği cepheye bir top mermisi çıkarmalarını ister.

Ancak o bayırdaki çamur yüzünden bırak çıkarmayı Top Arabasının tekerleri çamurun içinde saplanıp kalır.Ne kadar öküz-davar-inek varsa hepsini bağlarlar ancak yarım metre bile ilerlemez o top arabası.

Hulusi Yüzbaşının ise Çanakkale Savaşlarında binmiş olduğu DESTAN isimli bir atı vardır.Ancak sadece bir at değil onun sırdaşıdır aynı zamanda DESTAN.

Tüm savaş boyunca Hulusi Yüzbaşı,Destan adını verdiği atıyla dertleşir onla şakalaşır ve aralarında farklı bir bağ oluşur.

Hatta emrindeki askerlerle bir seferinde mayınlı arazinin ortasında bulurlar kendilerini tuzağa düşürülmüşlerdir.Askerlerin hepsi artık şehit olacağını anlamış olduğundan Kuran-Kerim okumaya başlarlar,kelime-i şahadet getirip ölmeyi beklemektedirler.İşte tam o sırada Hulusi Yüzbaşının atı Destan kendi kafasına göre arazide ilerlmeye başlar,Hulusi yüzbaşı anlarki Destan kendilerine nerden gitmeleri gerektiğini gösteriyor aslında.Ve o mayınlı arazide bir askerin bile burnu kanamadan kurtulurlar.

İşte tam bu sırada top arabası çamurun içindeyken Hulusi Yüzbaşının aklına yine aklına Destan'dan yardım istemek gelir.
Ancak bir an duraksıyıverir.Olarca buzağının yapamadığını bir at nasıl yapabilirdiki?
BUzağıların yanına bu sefer destanı bağlarlar.ANcak ne kadar çekerlerse çeksinler olmamıştır yine.top arabası çamurun içinde yarın metre bile ilerleyip tepeye çıkartamıştır top arabasını.

Hulusi Yüzbaşı üzgün bir şekilde Destan'ın yanına gider ve boynuna sarılır.Destan'a şu cümleleri söyler.
"Destan bu bir savaş değil.Bir milletin yok olup olmama,İslamın ayakta kalıp kalamayacağını belirleyecek bir meydan muharebesidir der ve sıkıca boynuna sarılıp ağlamaya başlar"
o anda ne olduysa butün hayvanlar bir anda destanla birlikte adeta son bir kez çaba ile ileri doğru atılırken Hulusi Yüzbaşı gözlerine inanamaz.
Top arabası çamurun içinden adeta yavaş yavaş çıkmakta ve tepeye doğru yol almaktadır.Destan ve beraberindeki hayvanların hepsi top arabasını Conk Bayırındaki tepeye çıkartmayı başarırlar.

Artık çok önemli bir konumdaki tepede Top Arabamız olduğu için düşman askerini o bölgeden püskürtmek çok kolay olacaktır.

Hulusi Yüzbaşı büyük bir sevinçle Destan'ın arkasından koşarak ona sarılmak için gelir.Ancak ne varki Destan artık yere uzanmış ve hırıltılı şekilde nefes alıp verip ağzından köpükler gelmektedir.Yani Destan son nefesini vermek üzeredir...

Bir İngiliz Komutan boşuna söylememiş."Biz Çanakkale Savaşını sadece Türk Askerlerine Karşı değil,onların atlarınada karşıda kaybettik"

Bu güzel anıyı sizlerle paylaşmak istedim...
Gözünü açtın doğdun dediler,gözünü kapattın öldü dediler,bu ikisi arasındaki göz açıp kapamaya ise ömür dediler.(Hz.Mevlana)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • ゴールドメンバ
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 26000
  • Model Yılı: '22
  • 1214 kere teşekkür etti
  • 2229 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #3 : Mart 18, 2015, 08:56:47 »
Bende geçen sene gitmiştim, bir çok şehitliği dolaştım. Oranın havasını alınca insanın içi bir garip oluyor, gözünüzde canlandırıyorsunuz, gururlanıyorsunuz. Özellikle simülasyon merkezini herkese tavsiye ederim mutlaka görülmesi gerek.
Emniyet kemeri sizi sevdiklerinize bağlar.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 40000
  • Model Yılı: '14
  • 3 kere teşekkür etti
  • 27 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #4 : Mart 18, 2015, 09:28:41 »
Bende 2 sene evvel gitmiştim. Herkes aynı şeyi söylüyor. Oranın havası  ama gerçekten içinize çektiğiniz hava çok farklı. Buruk bir huzur ve güven hissettiriyor. Çünkü bu kadar şehit verilerek Çanakkale geçilmez dedirtikten sonra ellerini kollarını sallayarak geçmişlerdi. Ama Atatürk'te "Geldikleri gibi gidecekler" diyerek milli mücadele ile vatanımızı kurtarmış ve bizlere emanet etmiştir.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 180
  • Model Yılı: '14
  • 175 kere teşekkür etti
  • 129 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #5 : Mart 18, 2015, 09:37:13 »
Çanakkale Zaferi, Kurtuluş Savaşı' ndaki "yapabiliriz" zihniyetinin tohumudur.
İYİ şoför, herhangi bir durumda, iki şoförden birinin durması, ya da yavaşlaması gerekiyorsa, 'Hak, kural' falan demeden, ilk davranan, arabasının kaderini başkasına bırakmayandır.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: ---
  • Kilometre: 52000
  • Model Yılı: '16
  • 281 kere teşekkür etti
  • 530 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #6 : Mart 18, 2015, 09:41:13 »
Çanakkale gidilip görülmeden tam olarak anlaşılacak bir yer değildir. Orada esen rüzgarın teninize olan dokunuşunu ve kulağınıza fısıldayarak size buradaki ruhaniyetten haber verdiğini ve birşeyler anlatmaya çalıştığını hissedebilmek için orada bulunmak gerekir.

Peki 100 yıl önce ne oldu orada? Dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük medeniyetlerden olan Osmanlı İmparatorluğu'na karşı başta İngiltere, Fransa, İtalya ve bizatihi bu savaşta yer almasa da varlığını müslümanın sırtında hissetiren ve  bunların kardeşleri olan Amerika... Bunların yanında hindular, kandırılmış ve nereye geldiklerini, kime karşı savaştıklarını dahi bilmeyen müslümanlar. Yani yedi düvel. Karşılarında ise halifelik makamını kendisinde barındıran, tüm dünya müslümanlarının temsilcisi olan ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan Türklerin sancağı Osmanlı İmparatorluğu.

Aslında bu savaşı devam eden bir haçlı seferi olarak ele almalıyız. Evet bu savaşın sebepleri, maddi boyutları, sanayileşen avrupanın kendisine yeni kaynaklar arama çabasında olması ve daha bir çok neden çerçevesinde ele alabiliriz. Ancak herkes şunu iyi bilmelidir ki bu savaşın asıl sebebi Türkleri ele alarak dünya hakimiyeti kurmaktır diye düşünülmelidir. Ne de olsa Türkleri yönetirsen dünyayı yönetirsin. Ancak büyük ölçüde doğudan ilmini ve fennini alarak geliştiren batı medeniyeti teşekkür etmek yerine her daim tüm müslüman ve Türk toplumunun akıllı davranmasını gerektirecek bir harekete imza attılar.

Bir tarafta yedi düvel, dönemin üst düzey teknolojileri, zırhlıları, gemileri, topları ve tüfekleri; diğer tarafta yorgun ve bitap düşmüş, bu savaştan önce devleti psikolojik ve kimi hain bürokratlar tarafından zarara uğratılmış, emperyal devletlerin ajanları tarafından toplumu ayrıştırılmaya çalışılmış, bilinçli olarak yıpratma faaliyetlerinde bulunarak son hamleleriyle yıkmayı düşündükleri Osmanlı İmparatorluğu.

Batılının varolan ilminin anlayamadığı ve anlayamacağı bir gerçek vardı oysa. "İman, vatan sevgisi ve vatan bilinci, namus ve sayılamayacak kadar çok güzel hasreti bağrında barındıran anadolu insanı ve Türk toplumu. Bunu anlayamazlardı da, zira Osmanlı medeniyetinden önce de İnsanlık tarihinin başlarından buyana dünya da iyiliğin tarafı olan Türk Medeniyeti vardı bu insanların genlerinde ve zihinlerinde ve yapılarında. Onlar özgür insanların diyarından gelmişti. Özgür ancak birlik ve beraberlik içerisinde hareket eden bir toplumun bireyleriydiler ve bu hasletler onlara onbinlerce yıllık  geçmişi olan ecdatından kalan bir mirastı.

O topraklarda bu bilinçle yoğrulmuş, ecdadından gelen mirası sahiplenen ve genlerinde bu özellikleri taşıyan bir millet kendisinden beklenen vakur bir duruşu sergilemiş,  tüm dünya ya gücünün doruklarında bir aslan gibi kükreyerek bu vatanın, bu sancağın hangi özellikler üzerinde yükseldiğini tüm dünyaya savaşan askerlerimizin adetince yüzbinlerce kez haykırmış ve buna el uzatmaya çalışanları da bu yiğitler parçalamıştır.

Bu bağlamda, tarihe müstesna kişiliği ve  askeri dehasıyla imza atmış Yüce Türk Komutanı ve devlet adamı Mustafa Kemal ATATÜRK'ün, diğer tüm sıralı komutanlarımızın ve askerlerimizin ruhları şad, mekanları Cennet olsun.

Şimdi onları tüm çekişmelerden uzak kalarak manevi ve maddi iklimde anmalı, sessizce yerimizde ufka doğru bakıp düşünmeli, tefekkür etmeliyiz...

Tüm şehitlerimize Allah'dan c.c. rahmet diliyorum. Bilinmelidir ki onların sayesinde biz bu kadar rahat konuşabiliyor, araçlarımız ile yolculuklar yaparak forumlar altında bilgi paylaşımında bulunuyoruz. 

Bu gerçeği tüm evlatlarımıza gereği gibi aşılayabilmemiz dileklerimle, Yiğit Şehitlerimizin cenk alanı, Çanakkale Savaşları.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Yorgun Yillarim
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: '12
  • 137 kere teşekkür etti
  • 314 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #7 : Mart 18, 2015, 09:49:16 »
Tüm şehitlerimize Allah'tan Rahmet diliyorum. Rabbim Mahşerde onlarla birlikte olabilmeyi nasip etsin (Amin)
Birde Peygamber Efendimiz Dönemin yaşanan bir şehit olayımız var belki birçoğumuz biliriz;

Server-i Kâinat Peygamberimiz (SAV) zaman zaman şanlı ashabını toplar, tadına doyulmaz sohbetler yapardı. Medine’nin nurlu gençlerinden Nevfel (R.A) bunları hiç kaçırmaz, âdeta kaydeder, kelimesi kelimesine aktarmaya bakardı. Bir gün Peygamberimiz (SAV) şehadetten söz açtı:
-“Kıyâmet gününde şehidler, Mahşer yerine gelirken; Peygamberler ayağa kalkar. Onlar; çocuklarından, akraba ve dostlarından 70.000 kişiye şefaat eder (Cehennemden kurtarırlar)”
Gel de heyecanlanma. Müjdenin güzelliğine bakın. Nevfel soluk soluğa eve koştu. İki oğlunu ve hanımını alıp geldi, Efendimizin (SAV) huzuruna çıktı.
-“Ya Resulullah (SAV)! Bir dua etsem amin der misiniz?”
Gül yüzlü Nebi, adı güzel tebessüm buyurdular. Nevfel büyük bir aşkla ellerini açtı ve
-“Ya Rabbi” dedi, “Nevfel kuluna şehitliği nasip et.” Bu içli niyaza hanımı ve çocukları da katıldılar..
Nitekim Nevfel çıktığı ilk gazada ( Uhud’da ) şehid oldu.
Kâfirler mübarek naaşını paraladı, tanınmaz hale soktular. Hazreti Ali (K.V) anlatır:
Gazâdan sonra Medine’ye dönüyorduk, şehre yaklaşınca kadınlar ve çocuklar bizi istikbale (karşılamaya) çıktılar. Allah-u Teala’nın takdirine razıydılar; ama yine de bir ümit, bir merak.. Eşleri, oğulları, babaları dönecek mi bilmiyorlar.

Nitekim Nevfel’in hanımı, çocukları ve ihtiyar anası da önümüze durdular. Büyük bir muhabbetle;
-“Gazanız mübarek olsun Ya Resulullah!” dediler, sonra Nevfel’i sordular. Efendimizin güzel gözleri nemlendi, “O şehit oldu” diyemedi. Elleriyle arka tarafı işaret edip yürüdüler.
Efendimizin (SAV) ardından Ammar’la birlikte geliyoruz. Nevfel’in hanımı ve çocukları bu kez bize yöneldiler. Resulullah (SAV) Efendimizin vermediği haberi biz nasıl verebiliriz?
Aynen onun yaptığı gibi yaptık, elimizle arkayı işaret ettik. Hattaboğlu Ömer (R.A) da, aynı şekilde hareket etmek zorunda kaldı, Osman bin Affan (R.A) o da keza. Kafilenin sonunda Ebu Bekir Sıddık (R.A) geliyordu, yanında Muaz bin Cebel (R.A), üç beş adım gerisinde de Zübeyr bin Avvam (R.A). Gerçekten çok zor durumdaydı, onun “arkada işareti” yapmak gibi bir şansı kalmamıştı.
Hz Ebû Bekir’in ıstırabını anlayabiliyorduk, hem doğru konuşmak isterdi, hem de Resulullah gibi davranmayı arzulardı. Efendimize (SAV) uymamaktan hepimiz korkardık ama o daha çok korkardı.
Peki yalan? Hayır, hayır böyle bir şeyi hiç yapmadı ve yapmazdı. Hazreti Nevfel ’in anası, hanımı ve çocukları Sıddık’ı çevirip halkaladı, her biri ayrı tondan “Nevfel’e ne oldu” diye sormaya başladılar.
Ne söylenebilir ki? Sıkıntıya bak! Hazret-i Ebu Bekir (R.A) gözlerini yumdu ve inlercesine haykırdı:
-“Yâ ! Allah”
-“Yâ Nevfel!”
Donduk kaldık, nasıl bir sessizlik oldu anlatamam.
Birden ovayı bir nal sesi doldurdu ve uzaklardan bir toz bulutu kalktı. Yayından boşanırcasına koşan bir at yıldırım hızıyla yaklaştı. Süvari dizginleri çekip sordu
-“Buyur ya Sıddık! Beni mi çağırdın?”

Yüzünden keyfiyesini çıkarıp attı. Aaaa Nevfel! Daha genç, daha taze, daha nurlu, hem kanlı, canlı..
Biraz evvel onu libaslarıyla gömmedik mi, üstüne toprak atmadık mı? Müminler henüz hadisenin şaşkınlığını yaşarken, Cebrail Aleyhisselâm göründü.
Efendimize “Yâ Resul” diye haber getirdi, Hak teâlânın selâmı var. Buyurdular ki:
-“Eğer mağara arkadaşın bir kere daha ALLAH deseydi yüceliğim hakkı için, bütün şehitleri diriltirdim. Çünkü Ebû Bekir kulum; cahiliye devrinde bile yalan söylemedi”
Nevfel bundan sonra yıllarca yaşar. Nihayet duası kabul olur ve Yemame cenginde umduğuna kavuşur, şehadet şerbetini yudumlar…
Rabbim Resûlullah’ın şefaati ve şehitlerin şefâatinden mahrum etmesin bizleri inşallah.(AMİN)

Demek ki hiç bir şehidimiz ÖLÜ değildir. Keza bizlerle birliktedir ama onlar Bu Vatan uğruna canlarını feda ederken ya bizler? Bizler Bu Vatan uğruna neler yapabildik?
Bence asıl önemli olan bu!
Zaman Sadece "SEVGİYE" yenik düşer,
Geri kalan her şeyse "ZAMANA"...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 46000
  • Model Yılı: '13
  • 9 kere teşekkür etti
  • 47 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #8 : Mart 18, 2015, 10:01:55 »
Enkaz haline gelmiş topçu bataryasına yazılı 'Allah bizimledir'
Çanakkale savaşının özeti bu fotoğraf beni çok etkiledi. paylaşma ihtiyacı hissettim..

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: ---
  • Kilometre: 52000
  • Model Yılı: '16
  • 281 kere teşekkür etti
  • 530 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #9 : Mart 18, 2015, 10:37:27 »
Mustafa Kemal Atatürk anlatıyor:

"Bombasırtı Olayı ( 14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir.
Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiç bir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."

Mesaj Birleştirildi: Mart 18, 2015, 10:39:59
"10 Ağustos 1915. Conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzere idi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım.

Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim. Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız dedim. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı'nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30'da kıyametler kopmuştu İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.

Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım elimi göğsüme götürdüm kan akmıyordu. Olayı Yb. Servet Bey'den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece yani 10 Ağustos günü beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.

Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale'nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular."

Mesaj Birleştirildi: Mart 18, 2015, 11:24:34
Tekin Abimin linkini verdiği videoyu aşağıya ekliyorum. Lütfen izleyiniz.

http://www.toyotaclubtr.com/index.php?topic=15447.275

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Moderatör
  • *****
  • Scientia Dux Vitae Certissimus
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: ---
  • Kilometre: 38000
  • Model Yılı: '21
  • 2116 kere teşekkür etti
  • 3162 kere teşekkür edildi
Dacia Duster 1.3 TCE EDC Comfort 2021 model (2023-...) 38bin km- ...
Dacia Sandero Stepway 0.9 TCE Easy-R 2017 model (2021-2023) 32bin km-56bin km
Toyota Corolla 1.6 Multidrive S 2019 model (2019-2021) 0 km-23bin km.
Mazda 3 1.6 Touring 2010 model (2015-2019) 96bin km-171bin km Toyota Yaris 1.3 Terra 2007 model (2013-2015) 55bin-91bin km.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #11 : Mart 18, 2015, 14:22:23 »
 Bildiğiniz gibi, cephenin her iki tarafında da, değişik milletlerden ve dinlerden askerler vardı arkadaşlar. Haksızlıktan kaçınmak gerekir.

 Türk Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanlığı sayfasında da, cephe emirleri, bilgi ve görseller mevcut.
 http://www.tsk.tr/8_faydali_bilgiler/tarihtenkesitler.html

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Honda CRV 1.5 Turbo Executive-Life Style
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: ---
  • Kilometre: 63000
  • Model Yılı: '20
  • 2023 kere teşekkür etti
  • 2545 kere teşekkür edildi
Ynt: Çanakkale anıları
« Yanıtla #12 : Mart 18, 2015, 15:21:22 »
Bu Vatanın 15'likleri bitmez....

(Yüklenip oynaması kısa bir zaman alıyor)

Günün en çok izlenen videosu. İşte 15'lilerin hikayesi
Lastikler: Michelin Latitude Cross M+S (dört mevsim)