Konu: Türk ekonomisini düzeltmek için neler yapılmalıdır?

[(Gizli Üye)]

ender çok güzel bir yazı olmuş. En başta ne uzun yahu  dedim ama başlayınca bitti

Konuya dönücek olursak bence biz tam bir deve kuşuyuz. nedir peki bu. ne tam anlamıyla batılaşabilmiş ne de doğu toplumu olarak kalabilmiş garabet bir toplum. En büyük problemimiz bu iki arada bir derede kalmışlıktır bence. Bunun harcınde yukarıda enderin uzun uzun değindiği göç kontrolsüz nüfus artışı da başka bir kanayan yara. ama bu durum devlet eliyle desteklenmiştir. Nasıl çok iyi hatırlıyorum küçükken sanayi kurulması için düz merkeze yakınlık limanlara falan gibisinden birsürü zart zurt neden sıralanıyordu. bu yüzden iç anadoluda doğu güney doğu anadouda ticaret gelişemiyormuş muş muş ??  Lan orada üretilemeyen, pahalı maliyetli olan şeyi aynı yere satmaya niye götürüyorsunuz o zaman    işte bu devletin alttan alttan beyinleri yıkayarak suçunu örtme politikasıdır.

Neyse dağıtmadan devam edecek olursak bu ülkedeki bence en en en büyük problem ahlak problemidir. ahlakı namus kıskacı arasına alıp iki bacak arasında arayan bu düzen asıl ahlaksızlıklara, asıl soysuzluklara gözyummuş çanak tutmuş hatta destek vermiştir ki vermektedir de. bu kadar ahlaksız olan bir toplum içerisinde de ekonomik büyüme bir hayaldir. çünkü herkes üretme değil çalma gemisini yürütme derdindedir. bu yüzdendir ki kayda değer bir sanayi gelişimi yoktur. markalaşma yoktur çünkü kodomanlara fasonluk, ithalat kolay gelir.

eğitim bu ülkede gereksizdir. elimde olsa çocuğumu okula hiç göndermem ama zorunlu ve daha çocuğum yok haaa birde kendimde öğretmenim ama bu kadar gereksiz bir kurum olamaz. tek amaç çocukların kafalarını bilgi hamalı yapıp ezberci zombiler yetiştirmek olan bu sistem düşünen analiz sentez basamağını kullanmaya çalışan tüm bireyleri değiştirip sistemin çarkları haline getirmeyi amaç edinmiş yerlere dönmüşlerdir.

gelelim yılanın başına yani devlete. ebevenyler çocukların rol modelidir. devletlerde halklarının. devletin böyle olduğu bir ortamda ben halka çok kızamıyorum açıkçası. ama anlam veremediğim nokta sen bundan önce 700 yıllık imparatorluk kur, ondan önce selçuklu karahanlı.................. hun devletine kadar 2 bin yıl boyunca devlet kur dur. sonra böyle berbat iğrenç bir devlet kültürü kültürsüzlüğü olsun. hayret!!

Şu anda devlet halkın başındaki sokak serserisi gibi. herşeyden vergi almaya çalışan senin çalışıp kazandığını bile sen çalıştın vergisini ver diyecek kadar ahlaksız bir düzen. geçtim benzinin %60sının vergi olmasını sadece, elektriğin %40'ı ki %70'de dışarı(gaza)bağımlıyız. devlet çer vergisi çöp vergisi ötvsi kdvsi mtvsi stvisi rtvsi..... neredeyse tüm sessiz harflerden vergi üretmiş. haberlerde benzinin %60lık kısımını oluştran vergileri sayıyor. bildiğin devlete biz bakıoz. sgk sından polisine, askerinden köprüsüne vergi kesmiş bizden.

Peki zengine ne yapıyor. okul yaaaaap vergi verme!!! cami yaaaaap vergi verme. kredi çeeeek vergi verme. fabrika kuuuuuur vergi verme.
böyle adaletsiz sistem olur mu?? benim brüt maaşım 4bin tlyi vuruo ama 2bin tl si ne vergi. ulan ben zaten devlete çalışıom lan. bu özelde iş yerinde çalışıp maaş zamanı patronun maaşı verecekken yarısını burda çalıştın diye kesmesi gibi saçma birşey!!!
toplu taşımaya binecen. öğretmen indirimli 1.30, zabıta bedava, polis bedava, memur bedava asgari ücretli işçi 2tl. el insaff!!!

Neden böyle peki? gelişmiş ülkelerde vergi yok mu?? Var!!!! Ama onlar büyük şirketlerinden topluyorlar vergilerini, sanayicilerinden, fabrikalarından. bizde?? halkın ününe yapış cebindeki 3 kuruşu da gasp et.

Bu ülke neden gelişmiyor işte biliyor musunuz??
Çünkü helal para almıyor halkından. aldığı beddua ediyor, küfrediyor.
İşte bu ülkenin gelişmemesinin sebebi budur

ohhh içimi döktüm rahatladım be

[(Gizli Üye)]

Ebutalip hocam güzel tespitler yapmışsın. Almanya'da kuzenim muhasebeci. Vergi kaçırma cezaları neredeyse adam öldürme cezalarına denkmiş. Vergi müfettişleri denetimlere çıkığında misal bir dönercinin satın aldığı peçetelere göre ortalama ne kadar satış yaptığını ve bunun ne kadarını bildirdiğine kadar inceliyormuş.

Peki bizim esnaflar gerçekten layıkıyla fişini kesiyor mu ? Bir keresinde kuruyemişçiden fiş istemiştim ki hatrı sayılır zenginlerdendir, bana kötü kötü bakmış ve fişi incelediğimde %1 kdv'li ekmek fişi kestiğini farketmiştim. Sırf böyle durumla karşılaşmamak için kredi kartıyla alış veriş yapmayı tercih ediyorum.

[(Gizli Üye)]

Elinize sağlık, güzel yorumlar ve taşlamalar. Elbette sonuna kadar dikkatlice okuyoruz.

Toprak reformu konusunda mevcut sistem nedir veya neler yapılacaktır bilemiyorum ama fransadan bir örnek vermek istiyorum;

"Tarım arazileri belli bir ölçünün (bu ölçüler oldukça büyük) altına, kardeşler arasında pay edilmiyor.
Aksi halde küçülen araziler ekonomik/ucuz maliyetli tarım yapmaktan çıkıyor.
O nedenle ya git orada kardeşlerinle beraber tarım yap ama nüfusunuda kontrol et,
Yada o araziden hiç bir hak iddia etme.
Yada hep beraber karar alıp kiralayın/satın."

Şeklinde uygulama var.

Ülkemizde vergi sistemide komple elden geçmeli, tabii ekonomisi bozuk bir ülkede bunu yapmak o kadar kolay değil ama madem ekonomi bozuk o zaman yönetim kadro kişi sayısı ve giderleri kısılabilir. Verginin vergisinin kdv'sini ödemek elbette pek hoş değil.

[(Gizli Üye)]

 İş dönüp dolaşıp Kültür'e geliyor. Her ne konu olursa olsun hangi açı ile baktığımız ve ondan ne beklediğimiz önemli. Toplum bireylerden oluşur ve farklı fikirler onu geliştirir ama tek vücut, kollektif olabilirse güçlü olur ve gelişimi sürekli olur.
 Kısacası ne yapılırsa yapılsın, bireysel menfaatler ile değil, ülkemiz ve insanlık için yapılmalı.
Mesaj Birleştirildi: Aralık 19, 2014, 16:13:09 AB ülkelerinde genelde beyana dayalı vergi sistemi var. Eve, mükelleflere gönderilen belge doldurulup, ona göre vergi ödeniyor. Çürük elma her ağaçta olur, önemli olan onlara izin vermemek ve yasal cezaların dışında toplumca dışlayabilmektir, en büyük ceza budur. Yüz kızartan suç apış arasından daha çok kamu hakkındadır diye düşünebilmek gerekir, yanlış mıyım?

[(Gizli Üye)]

Ender Bey ve Ebutalip Hocam çok güzel değinmişler bende bir kaç cümle eklemeden geçemeyeceğim;

Bizler en başta SAYGINLIĞIMIZI kaybettik. Kendimize saygımız yok ki başkasına olsun.
Hoş görü ve Sevgimizi kaybettik. Bencilleşerek hep bana hep bana demeye başladık.
Kıskançlaştık. Aaaa bak Kadir'de amasya 5s var bende daha iyisi olmalı hemen 999999 s plus almalıyım(1.200 tl maaşa çalışır ******da don yok gider 999999 s alır)
Haram yemeye başladık. Faiz,hile,dolandırıcılık al takke ver külah yapıyoruz. Kazandığının hayrı olur mu?
Nankörleştik. Yediğimiz kaba pisliyoruz neredeyse farkında değiliz.
Kibirlendik. Biz demekten çok BEN demeye başladık ve MARKACI olduk.
Yalaka olduk. Kraldan çok kralcıyız ne diyeyim nerede çıkarımız var oradayız.
Bilgiyi yanlış kullandık. Çok sivri zekalı olduğumuz için işin hep ****liğini yaptık hiç dürüst olamadık. Üretkenlik yerine tüketkenliği seçtik.(Bana bir harf öğretin bin yıl kölesi olmam onu kendime onbin yıl köle ederim olduk)
Namus bekçisiymişiz Elhamdülillah kendi namusumuza hepimiz sahip çıkıyoruz kimse yan gözle dahi bakamaz diyoruz ama evin kapısından 1 metre uzaklaşınca radarlar açıp etrafı kesmeyide ihmal etmiyoruz hani.
Ahlaksızlaştık. Evlilik dışı ilişkiler,fingirdeşmeler,oynaşmaların maşallahı var hani. Kadın erkek ayırt etmiyor olduk. Şiddet kullanmayı ve görmeyi çok sevdik. Siddet olunca herşey çok çabuk rayında oluyor nedense.

Şimdilik aklımda olanlar aslında okadar çok şey var ki.

[(Gizli Üye)]

papa reno clio'ya diyanet işleri başkanı 1 milyonluk mercedese biniyorsa bu işte bir yanlışlık var 

[(Gizli Üye)]

konu gayet güzel ve her üyede çok güzel şeyler yazmış...

herkese göre öncelikler farlıdır ancak Ülkemiz için her şey öncelikli her şey 1.sırada geliyor desem galiba abartmış olmam.

Eğitim Sistemi-->Emperyalist güçlerin zorlamasıyla oluşturulmuş bir sistem.

                          Tarih eğitimi rezillik.Nerdeyse %90'ı dış ülkelerin isteklerine göre yazılmış bir tarih eğitimi.

                          Fen ve Matematik Eğitimi,dibe vurmuş halde.sınavlarda sıfır çeken öğrenci bir yığın.

                          Türkiye neden hep ilkokuldan bu yana bizlere 7 coğrafi bölgeye ayrılmış olarak anlatılıyor?hiç merak edip araştırdınızmı?neden tek bölge

yada iki bölge değil?

                          1938-1945 yılları arasında ülkemizde ortaokul ve liselerde okutulan tarih ansiklopedisi 4 cilt şu anda nerde bir bilginiz varmı?

                          neden ve kim yada kimler tarafından bu tarih kitapları eğitimden kaldırıldı?ve sonrasında ne tür tarih kitapları okutuldu?

                          Önüne gelen her şehre tıp fakültesi,eğitim fakülteleri,mühendislik fakülteleri açıldı.Amaç ne?o şehrin ekonomisini kalkındırıp,üniversite

mezunu insan sayısını arttırmak.peki buralardan mezun olan gencecik insanların mezun olunca iş ortamını ayarladınmı?tabiki hayırr.üniversiteli işsizler

ordusu oluşuyor işsizlik oranı fırlıyor...

Sağlık Sistemi-->Al birini vur ötekine.hepten yanlış.Yılmaz Özdil geçenlerde çok güzel bir yazı yazdı Aile Hekimliği Sistemi ile ilgili.İngilterede ekonomide çok

ciddi bir çöküntüye sebep olmuş ve yürütülemiyen bir sistemi al sen türkiye'de uygula.durmak yok yola devam...

Belki duymuşsunuzdur İngilteredeki toplam Manyetik Rezonans (MR) cihazı sayısı türkiyede sadece istanbulda mevcut.diğer illerimizdekini saymıyorum bile.

Ekonomi-->Bütçe açığını ve cari açığı vatandaşın kredi kartı ile cep telefonu almasına bağlayan,motorlu taşıtlarda +kdv ve bi daha +ötv sistemi ile kardeşim

en fazla 1.6 litrelik arabalara binin yakında onada binemeyeceksiniz size 1.0 litre ecoboost yeter diyen bir sistemde gelecek muhtemelen.ondan sonra ben

forumları görücem yokuşta kalkıyomu kalkmıyomu uçtumu koptumu gidermi gitmezmi muhabbetlerini 

madde madde bu yazı uzar.herkesin kendince bir yarası var.

benim son cümlem ise LÜTFEN OKUYUN OKUYUN OKUYUN.

Evimizde salonun içinde bulunan dikdörtgen kutunun içinden bize ne anlatılıyosa Vayy Anasını diyip inanıyoruz...

Zaten başımıza ne geldiysede bundan geliyor 

[(Gizli Üye)]

Özellikle ekonomi anlamında o dikdörtgen kutunun her dediğine inanmamak gerekiyor.

[(Gizli Üye)]

Faizler yıllık %5 lere düşmeli.

Ondan sonra görün ekonomiyi 

Bakalım bankalarda yatan paralar piyasaya fabrika üretim olarak çıkıyor mu

oralarda insanlar eleman olarak çalışıyormu

maaşı olanlara bankalar kredi verip ev bark araba vs alınıp çocuklar düzgün beslenip sokak yerine kreşlere gidip

düzgün bir toplum yetişiyormu

Bana verin bu işi bakın nasıl enselerinden toparlıyorum faiz lobisini 
Mesaj Birleştirildi: Aralık 19, 2014, 20:26:45Faiz lobisi yurt dışından yıllık %4 le kiraladığı parayı ülkemiz garibanına yıllık %15 kiralıyor.

Para piyasada dönmesin diye yıllık %5 faizle para sahiplerini avutuyorlar. Para sahipleri yıllık %2 olsa faize para yatırırmı bi düşünün.

[(Gizli Üye)]

Faizler yıllık %5 lere düşmeli.

Yukarda önceden belirttiğim gibi, devlet küçülüp masraflarını kısabilse, tekrar halka geri ödenen paraları ve hizmetleri sağlayan kurumlar kendilerinede yetebilse, halktan borç para almaz ve sonuç olarak faiz düşer.

[(Gizli Üye)]

Devlet halktan borç almıyor ki. Direk geri vermemek üzere vergi adı altında haraç alıyor. Borcu neden halktan alsın. Burada piyasa çok pahalı. % 4-5 ile diğer ülkelere devlet tahvili satıyor borcu oradan alıyor.
Mesaj Birleştirildi: Aralık 19, 2014, 20:55:35Aylık kredi kartı fazi 0.40 olduğu günleri göreceğimi ümit ediyorum. Ben o günleri ümit ediyorum. Aylık gelirinizin kaç tl sini sırf faize ödediğinizi hesaplayın. O parayı bankalara yedirmeyip harcamaya dönüştürsek bir sürü üretimi tetikleriz. İş olanağı çıkar vs.

[(Gizli Üye)]

 Yukarıda bir çelişki var, tasarruf mu, harcama mı? İnsanlar tasarruf yapmayıp herkes atölye mi kuracak? Bir üretici hangi nedenler ile ürün üretir bilmek gerekir. Üretim yapmanın tek başına hiç bir anlamı yoktur eğer pazarınız yoksa. Pazar için de markalaşma gerekir. Markalaşma ise süslü binalar, hoş logolar ya da isimler değildir sadece. Üretilen ürünün arkasında durmaktır, güven vermek, bilmek, uzun vadeli düşünmektir. Para kazanmak hedef değil, işini doğru yapmaktır, kazanılan para sonuçtur.

 Kreş ile sokak alternatif değildir bence. Keşke çocuklarımız yine sokaklarda oyun oynayabilse.
 
 Şimdi insan düşünüyor da, Atatürk zamanında çok önemli üretim tesisleri kurulmuş devlet eli ile. Özel sektör şirketleri kurulmuş. Kaç tane 150 yıllık yerli şirket sayabilirsiniz bugün? Yani o dönem karma sistem uygulanmış. Bunun dışındaki ekonomik yaklaşımlar ya patronlar ve köleler, ya da üretimsizlik geliştirmiştir. Oysa ülke patrona da, çalışana da ihtiyaç duyar ve bunlar birlikte gelişir, büyür, anlam kazanır. Ama biri yer, biri bakarsa kıyamet ondan kopar.
 Türkiye tekstilde çok iyi durumdaydı ancak bunu koruyamadı. Futbolda da yükseldi, baskette de, halterde de ama hiç biri sürekli olmadı. Tiyatroda da çok iyi durumdaydı, balıkçılıkta da. Uçak üreten 5 ülkeden birisi idi, kendi lokomotiflerini(Bozkurt, Karakurt) üretirdi. Tekstilin en önemli hammaddesi pamukta. Mutfağını bile patentleri ile yitiriyor. Yoğurda dünyanın her yerinde Yoğurt denir ama üretim milli değil.

 Farkında iseniz nereye el atılsa sorun var. Çünkü genel bir sorun var ve bu her şeye nüfuz ediyor. 300 yıllık bir sürecin etkisi bunlar. İsterseniz bunun kökenine de ineriz, neler yanlış yapılmış, neler doğru yapılmış ve nelerin doğru yapılması lazım irdeleriz. Nesnel, bilimsel ve hep beraber.

[(Gizli Üye)]

Acı verici istatistik..

http://listelist.com/turkiye-hakkinda-carpici-istatistikler/

[(Gizli Üye)]

Şu maddeyi okuyunca;
Türkiye vatandaşlarının yüzde 71’i ülkesinin bilimsel ve teknolojik başarılarından gurur duyuyor, ama bu başarıların ne olduğunu pek bilmiyor.

Aklıma binali yıldırımı'ın şu videosu geldi
Barack Obama vs Binali Yıldırım (ALTYAZILI)

Türkiye’de hükümetin büyük çıkar lobileri tarafından yönlendirildiğini düşünenlerin oranı yüzde 49.
– Bu oran Norveç’te yüzde 5, ABD’de yüzde 64.

Şu maddeyi okuyunca aklıma toplumsal ilüminati, abd, israil histerilerimiz geldi. Sanırım bu  tarz yansıtma mekanizmları bireyleri sorunluluktan kurtarıyor ve gece rahat bir şekilde uyuyabiliyorlar. Suç bizde değil dış mihraklar, faiz lobileri vs. vs.

Bence en büyük sıkınıt üstte en baştan belirttiğimiz gibi insan. Çünkü reformları uygulayacak insanların kafa yapısı değiştirilmedikçe yapılan reformlar hep yüzeysel kalacak.

Bu yüzden önce insan değiştirilmeli daha sonra zaten ülke değişir. Bunun için yapılacak basit. Kohlberg'in ahlak basamaklarını incelemek yeterli. İnsanın ahlak gelişimi belli basamaklar dahilinde gerçekleşir. Bu basamaklar iyi anlaşılırsa sorunun çözümü için en önemli şey olan insan da işe en yararlı şekilde katılabilir.

ahlaki yargilarda temel etkenler evrelere gore soyledir:

a. gelecek oncesi donem:

1. evre: itaat ve ceza egilimi

temel etken ceza almamaktir. ornegin, birey kirmizi isikta polis varsa durur. yoksa gecer.

2. evre: saf cikarci egilim

temel etken menfaat duygusudur. ornegin, birey kirmizi isikta kaza yapmasin diye durur. isine yetismek icin gecer.

b. geleneksel donem:

3. evre: kisilerarasi uyum (iyi cocuk)* donemi

temel etken sosyal onay almak ya da dislanamamaktir. ornegin, birey kirmizi isikta insanlar ayiplamasin ya da takdir etsin diye durur. yanindaki kisilere yaranmak icin gecer.

4. evre: yasa ve duzen egilimi

temel etken toplumsal duzeni korumaktir. ornegin, birey kirmizi isikta her durumda durur.

c. gelenek sonrasi donem:

5. evre: sosyal sozlesme egilimi

temel etken toplumsal huzur, uyum ve demokrasinin genel ilkeleridir. ornegin, birey kirmizi isikta durur. ancak, bekleyen yaya yoksa gecmek ister.

6. evre: evrensel ahlak ilkeleri egilimi

evrensel ahlak ilkeleri evresi. temel etken insan haklari, ozgurluk, esitlik ve adalet gibi soyut kavramlar insani temel degerlerdir. kisi ahlak ilkelerini secip kendi olusturur. ornegin, birey kirmizi isikta zarar vermemek, diger suruculere ve yayalara saygisi nedeniyle durur. insan hayatinin tehlikede oldugu veya cok acil durumlarda zorunlu gecer.

Şimdi bu basamaklardan faydalanarak nesnel genel geçer somut bir ahlak sistemini vatandaşlar arasında oturttuktan sonra iş reformları uygulamaya geçebilir ama bu ahlak seviyelerini herkes pokemon gibi geçip en üst seviyeye ulaşamaz toplumun büyük bir kısmı itaat ve ceza ile yasa ve düzen arasında gidip gelir. Bu yüzden toplum belli bir ahlaki olgunluğa erişene kadar yasalar kesin ve katii bir süreçle uygulanmalıdır. Nasıl? vergiler düzenlenmeli toplum yararını gözetip doğru hakkaniyetli ve zamanında toplanmalı ve cezalar ağır olmalıdır.
Toplumsal sorumluluk duygusu aşılanmalı bu sayede toplumsal oto kontrol mekanizması aktifleştirilmelidir. Bunun için ülkenin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine eşit davranılmalı, kimse için kurallar esnetilmemelidir.

Tabii burada amaç bir itaat toplumu oluşturmak devletin her vatandaşını polise dönüştürmek değildir. Eğitim sistemi ezbercilikten kurtarılıp yorum, analiz ve sentezin aktif olarak kullanıldığı yaratıcılığın esas alındığı bilgiyi öğrenmenin merkezi değil bilgiyi nasıl nereden öğreneceğinin ve bu bilginin doğru bilgi olup olmadığının, insanlık yararına nasıl işleneceğinin öğretildiği merkezlere dönüştürülmelidir. Okullar herkesleşmenin öğretildiği yerler değil bireyleşmenin ve farklılaşmanın eskilerin deyimiyle şahsına münhasırlaşmanın öğretildiği yerlere dönüştürülmelidirler. Ancaaak burada malzemenin okullara iyi gelmesi gerekiyor. Yani ailelerin çocuklarını okul çağına kadar temel şeyleri öğretip çocuğu hayata karşı hazırlaması gerekiyor. çünkü okullarda ailelerin öğretmesi gereken şeyleri öğretirken biz asıl işimizi yapamıyoruz ve çocuk o bilgiyi bizden kabul etmiyor aile desteklemedikçe. ondan aile eğitimleri şart. Sonra en önemli şey yanlış kelimesi eğitim müfradatından kesinlikle çıkarılmalıdır. Çünkü aslında yanlış kavramı yoktur. Yanlış kavramının olduğu yerde çocuk kendini ifade etmekten çekinir, hata yapmaktan korkar, yaratıcılık dürtüsünü yanlış kavramı öldürür. Bu yüzden eğitim müfredatından yanlış kavramı çıkarılmalıdır.
Sonra almanlar nasıl oluyor da AB ekonomisini sırtlıyorlar? Sanayileri nasıl bu kadar gelişmiş durumda? çünkü eğitim sistemleri çok güzel bir katalizör görevi görüyor. Bizde koskocaman 20 yaşına gelmiş adamlar daha ne olacağını, ne iş yapacağını bilmiyor? Yaşken eğilen ağaç maalesef o yaştan sonra kırılıyor. Bu yüzden çocukları meslek kazandırma sürecine daha erken yaşta sokmalıyız.  Erzurum kongresinde çıkan bir karar geldi aklıma 'Kuva-yi Milliye'yi etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.'' Aynı şekilde ''Eğitimi etkili, ara eleman ihtiyacını hakim kılmak esastır.''diye bu sözü değiştiresim geldi. Ama gerçekten de böyle. Niye herkes üniversite okumak zorunda? Çünkü mesleki ve teknik eğitim merkezlerinin hali içler acısı. Ülkede ara eleman sıkıntısı var ama ya kimse çalışmak istemiyor ya da çalıştıracak kalifiye eleman yok. Bu yüzden almanya modelinin bir benzerini uygulamak gerekir. Bunun için ise en önemli şey ilk olarak mesleki ve teknik eğitim merkezlerini iyileştirmek ikincisi ise işçilerin haklarını güvence altına alıp özeldeki çalışma, sosyal haklar, maaş şartlarını düzeltip vatandaşın özel sektöre karşı olan güvenini arttırmak gereklidir.

Bunun dışında yapılması gereken ileri teknoloji ürünlerini ülke içerisinde üretebilmek, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelip ar-ge çalışmalarını desteklemektir. Ancak burada önemli bir durum var ülkemizde şu anda ar-ge çalışmalarına bir destek söz konusu ama yine bir şark toplumu klasiği olan bu destekleri kötüye kullanıp parayı iç etme durumu bulunmaktadır. Bu yüzden devletin verdiği desteği takip edip sonuçların ticari geri dönüşünü sağlaması gerekir.

Daha çok devam eder ama bu dediklerime benzer şekilde bir politika izlenirse bence çoğu şey çok hızlı bir şekilde değişir ve gelişir.

Son olarak yapılan reformlar bir anda bir çok alanda köklü <<ısrarcı>> bir şekilde yapılmalıdır.

[(Gizli Üye)]

Kendisi bir de benim okulumdan mezun, aklıma geldikçe diplomayı yakmaya yelteniyorum. İtü bünyesinden çıkıp, hiç ingilizce bilmeyen tek kişidir muhtemelen.

[(Gizli Üye)]

Uzun uzadıya yazmayacağım, bence ekonominin düzelmesi için önce dışa bağımlılığın (sıcak para) azaltılması lazım, tabi ki üretim artışı ve dış talebin aşırılığının azaltılması.

[(Gizli Üye)]

Insanlarin vatanini memleketini sevmesi lazim.
Eğer ki devle 1 işçi maaasindan en kötü 1000 tl kesinti alıyorsa.  Avukat kuyumcu esnaf vergi öderken en alt dilimden oduyorsa ne yaparsak bos.
ya öyle serbest Muhasebeciler varki adam sen merak etme enayi değiliz en az nasıl çıkıyorsa öyle çıkarırım diyor vergini. Esnafta sanki vatani kurtarmış Ohh diyor iyi. Halbuki haram is yapıyorlar.  Sonrada devlet ne yapsın her şeye vergiyi bindiriyor.
birde devletin gider delikleri çok boşa giden çok para var. ne kadarda vatandaşa yüklenirse yuklensin şu enerjiyi artık kendi topraklarımizda cikarmamiz lazım.  Etrafimizdaki bütün komşu ülkelerde var bizde nasıl olmaz. Keza Askeriye de öyle hepimiz askerlik yaptik. Boşa giden çok Para var. Eyvallah güçlü ordu güçlü devlet ama kuru kalabalıkla degil. Profesyonel eğitimli bilinçli personel ile. Bence artık paralı askerliğe geçilmesi lazım.  Hem işsizlik oranı düşer Hemde devlet iyi bir tasarruf yapar.
Hemde hayatında hiç silah görmemiş gencecik delikanlilara 6 mermi attırıp dağa gonderip Ocaklara ateş dusmez. Profesyonel personel ile de bu terör illeti son bulur boşuna Dağ taş bombalanmaz.
aslında daha yazacak çok şey var yaz yaz bitmez.yukarida yazılanlar gibi. Gönül isterki Keşke cahit sitki taranci'nin siirindeki gibi olsun memleketimiz ama katil amerika ahtapot gibi sarmış bizi.

[(Gizli Üye)]

Küçük esnafın problemi, cirodur, karın tamamı vergilendirilirse, yıllık sabit giderlerini karşılayamaz,

Gelişmiş ülkelerde küçük esnaf sayısı çok azdır o nedenle hepsi çok güzel para kazanır, vergisinide öder.

Bunun olabilmesi için de her mahallede aynı işi yapan 2. küçük esnafın olmamasından geçer.

Bizim ülkemizde hala 2. dünya savaşı sonrası durum var gibidir, herkes kendi imkanları ile birşeyler yapmaya çalışarak geçimini sağlamaya çalışmaktadır.

Oysa, küçük esnaf sayısı sınırlandırılmalıdır ki geliri yüksek olsun ve doğru şekilde gelir vergisi ödeyebilsin.

Almanyada bir akrabam kendi mahallesinde bir dönerci dükkanı açmak için yıllarca diğerinin çıkmasını beklemişti.

 

[(Gizli Üye)]

aytaç abi türkiye de nasıl dönüyor bu işler peki!!

-Abi şu dönerci çok para kazanıyor!!

-E bizde açalım o zaman !!
Direk karşısına bir dönerci daha açılır bitane daha bitane daha.. !! Herkes kısa yoldan köşeyi dönme peşinde

[(Gizli Üye)]

 Dönerci örneği konusunda kısmi düzenlemeler var artık ancak yeterli görünmüyor, geç ve zayıf uygulamalar bunlar.

Bu sistem güçlü şirketler kurmak adına uygun görülen yoldur ancak bazı sakıncaları vardır. Bu sistemin yanında devletin Sosyal özelliği kuvvetli olmalıdır. Sosyallikten kastım da gerçek sosyalliktir. Çünkü küçük esnafın gelirinin büyük kısmı yine diğer esnaflara kolayca dağılabilir, oysa büyük şirketlerde gelir belli noktalarda birikme yapar ve topluma tekrar sirküle olmakta zorluk çeker. Ayrıca bu yapı mahalle kültürünü de yok eder ki zaten ülkemizde yok oldu çok yerde. O zamanda yabancılaşmış haneler ortaya çıkar, komşusu ile selamlaşamayan insanlar çoğalır. Bu da mutsuz bir topluma doğru ilk adımlardandır.  Sanayileşmiş toplumlarda bu incelenebilir.
 Kısaca ve bence; büyük şirketler ülke menfaati için gereklidir ancak sosyal yapıda korunmalı, hatta geliştirilmelidir.