Aslında bazı şeylerin özünü araştırırsak avrupa dan önce bazı adımların atıldığı söylenebilir. Sadece geçmişten var olan bazı kültürel özellikler sonradan unutulmuş ya da deforme olmuş.
Kadınlar da, erkekler de bu topluma beraber oluşturan, şekillendiren insanlardır, bu şekillendirme ve şekillenme asla rekabet olmamalı, erkek egemen ya da kadın egemen bir toplum yaratmak kimseye fayda sağlamaz. Ne kadın erkek üzerinde gereksiz üstünlük sağlama çabasında olmalı, ne de erkek kadını ezme, hükmetme çabasında. Ancak şu anda yaşadığımız toplumda maalesef bunun tam tersi bir şekillenme söz konusu ve gelinen durum ortada, her gün dinlediğimiz, ayıpladığımız, eleştirdiğimiz ancak gerçek olan haberlerde. Bunun da eğitim(daha doğrusu öğretim, çünkü eğitimde bence zayıflıklar var), ekonomik durum vs. durumu ile bir ilişkisi yok, empoze edilmiş, kadın-erkek arasında olsun, meslek gurupları arasında olsun, ekonomik düzey konusunda olsun birbirini hor gören, ezme çabası içinde olan, faydasız çekişmeler, yanlış yönlendirmeler bunun sebebi olan.
Bunu; batı, doğu vs. kültürü ile yorumlamak helki Türkiye için çok yanlış olur, çünkü Türkiye hem batı, hem doğu, hem dünyadır diğer coğrafik ve kültürel bölgelerden farklı olarak. Aslolarak; kız çocuklarını gömen, kadınları cadı diye yakan bir gelenekten gelinmiyor.

Keşke bir şeyler kanıtlama derdi ile değil de gerçekten ihtiyaç ve medeniyet için bu tarz salonlar ya da herhangi kültürel etkinlikler olsa ve artsa da daha medeni bir yaşam içinde olunsa.
Toplumda; kadınlar ver erkekler birbirine layık olarak gelişir ya da geriler bence.
Konuyu fazla dağıtmayayım ama şu güzel çalışmayı da aktarmak isterim;
''TÜRKLERDE KADIN VE AİLE ... yazarı, zamanı ve mekânı belli olmayan ama Türk duygusunu Türk ruhunu ve Türk hayat ve ahlak telakkilerini aksettirmesi bakımından Türk millî tefekkürünün ilk ve grçek eserleri olan Türk destan ve efsanelerinde kadın daima şeref, ahlak, kahramanlık ve fedakarlık sembolü olarak düşünülegelmiştir. Türk mukayyelesinde kadın, mukaddes Türk çocuklarının annesi olacak gibi fevkalade üstün meziyetinden ve Türk ırkının yegane güç kaynağı oluşundan ileri gelen imtiyazından dolayı çoğu zaman insan değil, karanlıkları aydınlatan bir ışık manzumesi erişilmesi, dokunulması, koklanması, kısaca beş duyu ile kavranması mümkün olmayan ilahi bir nur huzmesi, iyiliği, yiğitliği, fedakarlığı ve vatanseverliği telkin eden bir melektir.
... gerçek hayatta da kadın, erkeklere tanınan haklardan mahrum ve mazlum değildir. Avrupa’da erkek evlada sahip olmayan kralların bile kız evlatlarını veliaht tayin edemedikleri çağlarda, Şemsettin İltutmuş erkek evlatları olmasına rağmen kızı Raziye Hatun’u veliaht olarak tayin etmiştir. 1236’da tahta çıkan Raziye Hatun ilk kadın padişahtır. Fakat sonuncusu olmayacaktır.
... zina, veled-i zina, piç, fuhuş, fahişe, orospu, puşt, pezevenk ve saire gibi kelimelerin hiç birinin Türkçe olmayışı, kadını ve erkeği ile Türk milletinin ilk çağlardan beri yüksek ahlaka sahip olduğunu gösterir.
Necdet Sevinç bu eserinde, destanlar ve efsaneler devrinden itibaren Türk kadınını, diğer milletlerin kadına tanıdıkları sosyal statü ile mukayese ederek inceliyor...''
Kaynak:http://www.kulturatek.com/shop/tr/analiz-inceleme-deneme/2451-turklerde-kadn-ve-aile-necdet-sevinc.html