Gönderen Konu: Kuantum Felsefesi.  (Okunma sayısı 2631 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Kuantum Felsefesi.
« : Ocak 25, 2011, 21:52:49 »
  Selam arkadaşlar.
 Konuya şimdilik küçük bir alıntı ile giriyorum, eminim ki paylaşımlarımız ile daha anlamlı, faydalı ve hoş bir noktaya varacaktır.
 Bence ne düşündüğümüze, niyetimize daha fazla dikkat edelim ve hem kendimiz, hemde sevdiklerimiz için güzel şeyler düşünelim, isteyelim ve en önemlisi çaba sarfedelim.

 ''KUANTUM FİZİĞİ VE DÜŞÜNCE DÜNYAMIZIN KONTROLÜ
Prof. Dr. Mustafa EROL
Dokuz Eylül Üniversitesi,
Buca Eğitim Fakültesi, Fizik Eğitimi Anabilim Dalı, İZMİR.


“Yaşamdaki temel amacımız nedir?”… sorusunun en mantıklı cevabı sanırım “Mutlu olmak” olmalıdır. İstisnasız tüm insanların yaşlısı genci, yoksulu zengini, Paris’lisi İzmir’lisi…ne kadar farklı yaşam tarzlarına sahip olursak olalım ne kadar farklı çevrelerde yaşarsak yaşayalım temelde ihtiyaçlarımız aynıdır. Ancak günlük yaşam içinde hepimizin sıkıntıya girdiği oldukça mutsuz olduğu adeta aşılması imkansız bazı sorunları vardır. Bu sorunlar dış etkenlere bağlı olabileceği gibi büyük bir oranda aslında kendi düşünce sistemimizin ortaya çıkardığı sorunlardır. Bu nedenle gerçekte insanoğlu sorunları aşmaya çalışırken en büyük mücadeleyi yine kendisine karşı vermektedir. Karşılaştığımız sorun nedenli büyük yada aşılmaz olursa olsun aslında düşünce sistemimizin ortaya çıkardığı ve dolayısıyla da yine beynimizin çözebileceği sorunlardır. Burada esas olan insanın düşünce sistemini değiştirmesi yada sorunu çözebilecek şekilde soruna adapte etmesidir. Bu ise gerçek anlamda zihinsel, bedensel eğitim ve ciddi çalışma gerektirmektedir. İnsanın mutluluk sorunu felsefe, psikoloji, nöroloji, psikiyatri, sosyoloji, fizik…gibi aslında bütün bilimlerin ortak sorunudur.

İnsan düşüncesinin oluştuğu ve yönetildiği yer olan beynimiz bilindiği gibi yaşamımıza dair olumlu yada olumsuz her şeyden adeta sorumludur. Bu durumda bütün mesele beynimizin işleyiş mekanizmasının çözümlenmesi düşüncelerin nasıl oluştuğunun ve nasıl yönetildiğinin ortaya çıkarılmasıdır. Bu ise sadece nörologların yada tıp biliminin altından kalkabileceği bir sorun değildir. Zaten şuan kadar da bu alanda fazlaca bir yol kat edilememiştir. Aslında insan beyninin ürünü olan düşünce ve eylemler yine o kişinin geçmişte yaşadığı olaylar ve deneyimler tarafından belirlenmektedir. Kişilik dediğimiz kavram tüm bunların bileşkesidir. Geçmişte yaşanılan her olay deneyim yada bilgi, beyin hücrelerinin içinde bir takım protein zincirlerinin oluşmasına yada bir çeşit yolların oluşmasına neden olmaktadır. Bu yollardan daha sonra düşünce oluşumu ve yönetimi esansında elektronik sinyaller rahatlıkla geçerek çeşitli kararların alınmasını yada alınamamasını ve uygulanmasını sağlarlar. Örneğin iğne battığında acı hissini yaşamamızın yada çok sevdiğimiz bir tatlıyı yediğimiz zaman mutluluk hissini yaşamamızı sağlayan bu elektronik sinyal bağlantılarıdır. Bütün bunlar aslında yaşadığımız olaylara beynimizin getirdiği yorumla ilişkilidir ve bu yorum da beynimize yine geçmişte yaşanan olaylar esnasında öğretilmiştir. Örneğin aynı restorana gittiğimizde aynı yemeği yeme eğilimimiz bu şekilde kolayca oluşmaktadır. Sigara içen bir kişinin bir türlü bu alışkanlığından kurtulamamasının nedeni de yine budur.

Bütün bu beyinsel aktiviteleri bilimsel açıdan incelediğimizde bütün olup biten yaklaşık 1200 g olan beynimizde bulunan yaklaşık 100 milyar kadar hücre arasındaki çok küçük elektriksel sinyallerin sürekli olarak merkezler arasındaki hareketidir. Düşüncenin oluşumu da bunun eyleme dönüşmesi de tamamen elektronik sinyaller aracılığı ile olmaktadır. Bu sinyaller boyutların çok küçük olduğu mikro evren de gerçekleşmektedir. Mikro evrende (uzunluk<< 10-6m) gerçekleşen bu olaylar yine bu evrenin kurallarıyla ancak gerçekleşebilir. Mikro evreni yöneten yasaları konu alan kuantum fiziği bu alanda yapılacak çalışmaların olmazsa olmazı konumundadır. Zira kuantum fiziği mikro evreni yöneten yasaları aslında 1900 yılından beri araştırmakta ve çok önemli ölçüde de çözümlemiştir. Bu nedenle insan beyninde meydana gelen düşünceler ve bunların yönetilmesi, eyleme dönüşmesi konusu kuantum fiziği yasalarının yönetimi altındadır. Örneğin mikro evrende tünel olayı gerçekleşir, yani bir elektron kendi enerjisinden daha büyük bir enerji barajını aşıp barajın arka tarafına ulaşabilir. Bu kuantum mekaniksel ve mikro dünyaya ait bir olaydır ve her an gerçekleşir. Buna benzer bir çok olay yine kuantum dünyasında şuanda gerçekleşmektedir. ''

 Alıntı adresi: http://kisi.deu.edu.tr/mustafa.erol/kuantum%20fizigi%20ve%20dusunce%20dunyamizin%20kontrolu.html

Toyota Club Türkiye

Kuantum Felsefesi.
« : Ocak 25, 2011, 21:52:49 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Achtung! Adolf Hakkı ohne Toyota Yaris Twin-Turbo
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: B+
  • 17 kere teşekkür etti
  • 41 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #1 : Ocak 26, 2011, 08:50:36 »
Kuantum fiziğinde daha katedilecek çok mesafe var Hakan. Dolayısıyla beynin şifrelerinni çözülmesi de yakın gelecekte pek mümkün görünmüyor bence.
Folgsamkeit macht frei...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • ゴールドメンバ
  • *****
  • just do it
  • Araç: Camry
  • Kan Grubu: 0+
  • Kilometre: 225000
  • Model Yılı: '06
  • 351 kere teşekkür etti
  • 565 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #2 : Ocak 26, 2011, 09:33:05 »
kuantum fizigi benim okumayı çok istediğim fakat sınava girdiğim zamanlarda önce tercih yapıyor sonra sınava giriyorduk ve böyle saçma sınav sistemi yüzünden o zamanlar binlerce genç istemediği ama açıkta kalırım ve aileme mahçup olurum düşüncesi ile son sıralarda bir iki tercihi olurdu.Benim kide son tercih 9 Eylül Üni  işletme idi ...   Ama teselli olarak bir fizikçi ile evlendim :D arada beni atomlarıma kadar sinir etsede çok iyi insadır vede yaptığı işi seven biri :)))))))))))
Daha sonra benimde eklemelerim olacak.Malum işyerindeyim şimdi
Akıl ile sabrı birleştir ve zekan ile konuş...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: ---
  • 10 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #3 : Ocak 26, 2011, 09:59:02 »
Acaba bizim beynimiz çok sade olduğu için midir, nedir, birileri bizim beynimizin bütün şifrelerini çözmüş, ondan sonra bağlantıları öyle bir değiştirmiş ki, birtakım sloganlar, birtakım resimler, birtakım sesler, hatta birtakım renkler karşısında gruplar halinde kalkıyoruz, oturuyoruz, bağırıyoruz, koltukları sandalyeleri parçalayıp sahaya fırlatıyoruz, her nedense yanımızda taşıdığımız ekmek bıçağını(!) çıkartıp sağa sola sallıyoruz, sandık başına gittiğimiz zaman bizi hayvan yerine dahi koymayan birilerine mühür basıyoruz, yolda yan baktı diye adam vuruyoruz, ve saire, ve saire. Üstelik bu iş için kuantum filan da kullanmamışlar.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Shiro (beyaz) ve ben
  • Araç: Corona
  • Kan Grubu: A+
  • 5 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #4 : Ocak 26, 2011, 10:31:50 »
İnsan beyninin (veya hayvan beyninin) çalışma biçimi ile kuantum fiziği arasında tespit edilmiş bir ilişki yoktur arkadaşlar. Olması için bir neden de yoktur.
Tünel olayı örneği de zırvalık.
"Araba motoru atomlardan yapılmıştır" o halde "Motoru tamir etmek için atom alimi olmak gerekir" İşte söylenen bunun gibi birşey.
Beyin, esnek, paralel mimariye sahip elektro-kimyasal bir bilgisayardır. (Neural network tabir ederiz, ve yapı olarak bilgisayar mimarisinden çok internete benzer). Tek bir nöronun fiziksel (hele hele kuantumsal) davranışı belirleyici değildir. Nöronların toplu olarak sergiledikleri istatistiksel davranış önemlidir.
"İyi şeyler düşünürseniz iyi şeyler olur" Meselesinin de kuantum fiziği ile bir ilgisi yoktur. Kuantum mekaniğinde "iyilik katsayısı" veya "Kötülük yükü" gibi terimler yoktur.
Bakılması gereken yer bilinç-altı, Freud, ilüzyonlar, oto-hipnoz, telkin. İlgileniyorsanız alın kitabını okuyun.

Yoksa birkaç şirin aksesuar için, ya da uymak için sürüye,...  Binmeli mi konserve kutusuna araba diye,
Veremem üç kuruş daha diyerek yedek parçaya,...  Boyun mu eğmeli her nissan ya da honda'ya..
İstemem eksik olsun..!  
    Corona de Bergerac

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 257500
  • Model Yılı: '01
  • 395 kere teşekkür etti
  • 376 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #5 : Ocak 26, 2011, 10:49:49 »
Hakan abi benim arkadaşımda bi kitap önermişti hala alıp okuyacağım ismini ve yazarını hatırlarsam yazıyım buraya.

Kitapta şunlar bahsediliyormuş bi adamın bir günün mutlu geçiyor herşey çok güzel gidiyor işiyerinde yükseliyor adam mutluluktan uçuyor ama eve gelince eşiyle kavga ediyor bunun sebebide komşularından biride eşiyle kavga ediyor veya gergin buda beyin sinyalleri etkiliyormuş. Ve telapati yoluyla 1metre yakınındaki adamla iletişim kuramasanda 1000km uzağındakiyle iletişim kurabiliyormuşsun :) çok değişik bir olay aslında tam olarak okumak şart bu kitabı :)
Toyota Corolla 2001 1.6vvt-i sol special 110+ bilmem kaç tane hp  BENZİNLİYDİ  Artık Prins Technomaxlı :rofl:

Simota Short Air İntake, 1.8 vvt-i İntake Manifold, 1.8 vvt-i Throttle Body, 1.8 vvt-i fuel injectors 51 mm straight pipe & sport muffler, Raizin Voltage Stabilizer, Greddy Oil Cacht Tank, Eibach pro kit 35 mm springs
Swimming coach :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • ゴールドメンバ
  • *****
  • just do it
  • Araç: Camry
  • Kan Grubu: 0+
  • Kilometre: 225000
  • Model Yılı: '06
  • 351 kere teşekkür etti
  • 565 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #6 : Ocak 26, 2011, 10:53:22 »
O kitap bir romandı yanılmıyorsam.....
Ama Toyotasını satan bilge neden sen olmayasın.... :alkis:
Akıl ile sabrı birleştir ve zekan ile konuş...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • daihatsu yrv turbo 1.3 lt 140 hp
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • Model Yılı: '11
  • 1 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #7 : Ocak 26, 2011, 11:23:28 »
paylaşım için teşekkürler. yine yerinde ve faydalı bir paylaşım olduğu kanaatindeyim.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #8 : Ocak 26, 2011, 12:02:01 »
  Ben teşekkür ederim.
 Öncelikle Hakkı'nın da söylediği gibi daha tam açıklanamamış çok şey var, zaten bilim bunun için mevcut. Diğer yandan S. Freud'u da zamanında çokca okudum (malesef). Oldukça da faydalı olduğuna inanıyorum benim açımdan, zararlarının yanında tabkide. Ama bu durumun Freud'un yaklaşımları ile uzaktan yakından alakası olduğunu düşünmüyorum. Şimdi daha basit bir iki örnek vereyim;
 -çoğumuzca hurafe olarak görünen ''göze gelme'' durumu aslında bilimsel oalrak gerçektir. Çünkü her insanın vücudu yaklaşık 11,2mv. enerji üretir ve bunu kullanır. (daha net bilen konuyu anlatabilir, örneğin; sinüs ve atriyoventriküler noktaları) Açık renk gözlü insanlar özellikle bu enerjiden karşı tarafa aktarımda bulunabilme yetisine sahiptir. Bu enerji düzeyindeki bozulma da sakarlık vs. gibi şeylere sebep olabilir.
 -kurşun dökmede hurafedir! ama diğer yandan kurşunun dökümü sırasında ortamdaki negatif iyonları topladığı da bilinen bir gerçektir.

 Daha düne kadar atom en küçük yapı parçacığı olarak bilinirken çekirdek, proton, netron'a ulaşılması fazla sürmemiş, hatta Atom parçalanmıştır suni olarak. İnsanoğlu bu oparçacıklardan daha küçük yapı parçacığı olup olmadığını henüz bilmiyor. Ayrıca teoride bu parçacıklar herşeyin, dünyanın, vücudumuzun, uzayın içinde var olan parçacıklardır. Cern deneyide bir noktada bunu da araştırmaktadır zaten. Bakınız: Cern deneyi enden toprağın altında yapılıyor.
 Dini kitaplarda da bu tarz parçacıklardan bahsedilmektedir zaman zaman. Ayrıca her hareket eden parçacığın çevresinde bir enerji oluşturduğunuda (az ya da çok) biliyoruz. Televizyonumuza giden kablonun çevresi bile bir enerji alanı ile çevrili değilmidir? İnsanoğlunun da çevresine enerji yaydığını kabul etmek zor olmasa gerek bence. Burada bahsettiğim ise kesinlikle uzakdoğu felsefeleri değildir.
 Beyininde düşünce tarzının oluşturduğu elektriksel alanın bazı şeyleri çekebileceği ya da uzaklaştırabileceği varsayımı çok anlamsız olmasa gerek bence.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Shiro (beyaz) ve ben
  • Araç: Corona
  • Kan Grubu: A+
  • 5 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #9 : Ocak 26, 2011, 16:45:22 »
Beynimiz çok şükür elektromanyetik etkilerden çok iyi biçimde yalıtılmış durumda. Hekim arkadaşlarımız bu konuda yardımcı olabilir. Bazen bir şimşek çakar ve televizyon gider. Hatta lambalar söner. Ama biz yere düşüp felç olmayız. Nedeni yalıtılmış olmamız.
Yani birbirimizin 11,2mv'ından etkilenseydik, takdir edersiniz ki araçlarımızın ateşleme sistemindeki 30000 Volt'u ve şimşeklerin ölümcül etkisini bir yana bırakalım, çevremizdeki 220 Volt luk araçların rastgele tuhaf davranışlara, anlamsız hislere, ağlama ve gülme krizlerine yol açması gerekmez miydi?

Bu arada o negatif iyonlar sağlık için çok yararlı. Klimalardaki iyon jeneratörleri negatif iyon üretiyor.
Yoksa birkaç şirin aksesuar için, ya da uymak için sürüye,...  Binmeli mi konserve kutusuna araba diye,
Veremem üç kuruş daha diyerek yedek parçaya,...  Boyun mu eğmeli her nissan ya da honda'ya..
İstemem eksik olsun..!  
    Corona de Bergerac

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • Kilometre: 257500
  • Model Yılı: '01
  • 395 kere teşekkür etti
  • 376 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #10 : Ocak 26, 2011, 16:49:54 »
Bahsettiğim kitap : Zihin  kontrol
Yazarı : Ömer Özkaya
Toyota Corolla 2001 1.6vvt-i sol special 110+ bilmem kaç tane hp  BENZİNLİYDİ  Artık Prins Technomaxlı :rofl:

Simota Short Air İntake, 1.8 vvt-i İntake Manifold, 1.8 vvt-i Throttle Body, 1.8 vvt-i fuel injectors 51 mm straight pipe & sport muffler, Raizin Voltage Stabilizer, Greddy Oil Cacht Tank, Eibach pro kit 35 mm springs
Swimming coach :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #11 : Ocak 27, 2011, 13:26:42 »
  Elektrik bilinen iki akım şekline ayrılır. Doğru ve Alternatif. Diğer yandan elktrik alan gücü cisimleri sadece birbirine çekmez, itebilirde. Yani burada voltajın önemi yoktur çekim ya da itim için. Ancak insan vücudundan herhangi bir sebepten bu voltajdaki değişme hücreler ve sinir sisteminde bazı etkilere yol açacaktır illaki. Önemli olan bu elektriğin vücuda girme ve atılma yollarıdır. Çıplak ayakla toprakta yürümenin faydası sadece psikolojik olmasa gerek.
 Negatif İyon salan klimaların bu işlevinin faydası da henüz kesin değildir.
 Tüm bunların yanında bazı hastalıkların vücudun elektriksel güç alanındaki değişimlerinden etkilenip etkilenmediği de pek tabiki araştırılabilinir. Tabi bunun için önce Biyoelektrik kavramının tam açıklanması gerekmektedir (gerçi mantığı biliniyor).
 Not: Aslında bir çok değişik inanışda yapılan kimi ibadetlerde bu elektrik alanına da müdahaleler yok mudur?

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Shiro (beyaz) ve ben
  • Araç: Corona
  • Kan Grubu: A+
  • 5 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #12 : Ocak 28, 2011, 09:41:13 »
Kesinlikle vardır. Abdest almak, teyemmüm vs...
 Evet o konuda haklısınız. Vücudumuz temelde elektrikle çalışan bir makine. Vücutta elektrik yükü oluşabiliyor. Çıplak ayakla yürüyecek biçimde evrimleşmişiz (evet evrime de inanıyorum :) ) fakat ayakkabı giyiyoruz. Ara sıra vücudumuzu topraklamak, (çıplak ayakla yere basarak, suya girerek hatta mümkünse tuzlu suya) bence de çok yararlı.
Benim itirazım "beynimizden gönderdiğimiz elektromenyetik dalgalarla haberleşebileceğimiz" konusuna. Antenimiz olmadığı için bunuı yapamayız. antenimiz olsaydı bu sefer de diğer (normal) radyo kanallarını da alırdı. TRT FM dinlemek için radyoya para vermezdik. :)  Ama bu sefer birbirimizi duyamazdık.
Neyse neden itiraz ettim onu da bilmiyorum. Beynimizde bir radyo alıcı-vericisi olsaydı bile bunun yine kuantum mekaniği ile bir ilgisi olmazdı. Radyo icat edildiğinde kuantum mekaniği henüz bilinmiyordu ve prensipleri de klasik fiziğe dayanır.
Not: Bu mesajdaki radyo kelimesi, uzun dalga ile kızıl ötesi arasında kalan tüm elektromanyetik haberleşme biçimlerini kastetmek amacıyla kullanılmıştır. (telsiz, cep telefonu, televizyon, uydu, ve diğer bildiğimiz/bilmediğimiz biçimler)
Yoksa birkaç şirin aksesuar için, ya da uymak için sürüye,...  Binmeli mi konserve kutusuna araba diye,
Veremem üç kuruş daha diyerek yedek parçaya,...  Boyun mu eğmeli her nissan ya da honda'ya..
İstemem eksik olsun..!  
    Corona de Bergerac

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • ゴールドメンバ
  • *****
  • just do it
  • Araç: Camry
  • Kan Grubu: 0+
  • Kilometre: 225000
  • Model Yılı: '06
  • 351 kere teşekkür etti
  • 565 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #13 : Ocak 28, 2011, 12:28:45 »
Ahmet bey siz kendinize bir çay yada kahve söyleyip biraz ara verin bence :)))
Akıl ile sabrı birleştir ve zekan ile konuş...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #14 : Ocak 28, 2011, 12:38:45 »
  Çok iyi anlıyorum. Zaten radyo dalgalarının yayılmasıda aslında tam olarak açıklanabilmiş değil. Zaten radyo bile yanlışlık ile keşfedilmişti hatırladığım kadarı ile.
 Buradaki mantık şuna giriyor aslında bence; hani tüm evrende var olan ve bilinmeyen parçacık diyebileceğimiz maddeler var ise (bunların varlığı teoride) bunlar eminim ki bir amaca da hizmet ediyordur. Yani bazı enerjileri taşıyıcı özellikleri de olabilir. (tamamen düşüncede, böyle bir teori bile yok henüz). Semavi dinlerin öğretileri de aslında bu yavb. bilmediğimiz yapı taşlarını kullanma yetisi kazandırıyor olabilir biz insanoğluna. Ruh'un da var olduğunu biliyoruz ancak ne tarz bir enerji olduğunu bilemiyoruz. İnsanın hayatta yaptıklarının da ruh üzerinde etkili olduğunu aslında semavi dinler bize belirtmektedir.
 Şöyle düşünüyorum ben; hani en küçük voltajda dahi enerji yayan, çevresind eenerji alanı oluşturan bir cihaz bile uygun noktalarda ve uygun aletler ile yapılan ölçümler ile kendini belli edebilmektedir. İnsan beyinleri arasında da frekans tutuması vs. ile kısmi de olsa bir şekilde iletişim var olabilir ancak insanoğlu olarak bunun farkında olmayabiliriz. Tabi söylediklerim tamamen farazi ancak bunu kanıtlayan ve doğaüstü dediğimiz bir çok olayda mevcut. Örneğin neden bir çok insana baktığımız halde heyecanlanmayız ancak doğru insana ve özellikle onun gözlerine baktığımızda içimzide bu heyecanı hissederiz. Buna Aşk'da dense elektriksel (şu romantik anlamdaki kelime olarak değil :) ) bir uyarı ve uyuşmada olabilir.
 Not: Tabikide bu söylediklerimin hepsi olabilecek ya da olmayacak farazi görüşlerimdir. Biraz da hissetmek ile alakalı sanırım.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • ゴールドメンバ
  • *****
  • just do it
  • Araç: Camry
  • Kan Grubu: 0+
  • Kilometre: 225000
  • Model Yılı: '06
  • 351 kere teşekkür etti
  • 565 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #15 : Ocak 28, 2011, 13:47:07 »
kızılderililerin bir kısmı ,eski mısırlılıar(firavun dönemi ve o akımın felsefik savucuları) ve özellikle güney Turkiye, Suriye, kısmen kuzey ırak bölgelerinde yaşayan İslamın sol sapması olan Aleviliğin Nuseyri kolu (bu tanım kendilerine aittir ancak bende katılyorum) Ruhu  bir enerji olarak tanımlar.Ruhun kemale ermesi kavramını ise kısaca şöyle anlatırlar.(maddeci-metaryalist ler) Ruh bir enerjidir ve kainatta enerjiler bir birlerine dönüşürler.Bu dönüşümler sırasında enerji kayıpları da olur ki bu değişimler enerjinin yaklaşık olarak sıfırlanmasına kadar devam eder.İşte ruhun kemale ermesi yani en üst noktaya erişmesi yani Yaradan a dönmesi işte bu noktadır.

Reankarnasyon dediğimiz kavramı da yaklaşık bu yöntemle açıklarlar.Bedeninin ilahi oluşumu sonucunda bir hücreden ibarettir hatta hücreninde yapı taşları vardır (bu kuram ortaya konduğunda kromozom, dna ,rna gibi oluşumlar bilinmemekte idi).İnsanın, hayvanalrın ve diger organik yapıdaki varlıkların temeli birbirleri ile etkileşen ve aralarında ki iletşim ve etkileşimi elektrik sinyalleri (radyo dalgaları ) iler yaparlar.Organizmalar kendi içinde tel lerlerle (sinir)  diger organizmalarla ise görünmez sinyallerler yaparlar (o zamanlar ölcülemeyen ve günümüzde de tam ölcülemeyene radyo dalgaları)

Bakışları ile karşıdakinin kalbini durdurabilen yada çok uzaktaki biri ile iletişim kurabilen ve etkileşebilen kişilerden söz edilir.Bu toplumun dışındakiler böyle şahıslara büyücü desede kendi bireyleri daha farklı isimler vermiştir.Ayrıca bu yetiye sahip kişi sayısı oldukça azdı.Bu şahıslara çok aynı hürmet ve deger verilirdi. 
Akıl ile sabrı birleştir ve zekan ile konuş...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • chappuler
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • 34 kere teşekkür etti
  • 52 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #16 : Ocak 28, 2011, 14:16:42 »
Tüm üye ve üye olacakların dikkatine! lütfen forum kurallarını gözden geçiriniz....
http://www.toyotaclubtr.com/index.php?topic=3.0
"Bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi öğrenmesi imkansızdır..."

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Shiro (beyaz) ve ben
  • Araç: Corona
  • Kan Grubu: A+
  • 5 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #17 : Ocak 28, 2011, 14:24:08 »
  Çok iyi anlıyorum. Zaten radyo dalgalarının yayılmasıda aslında tam olarak açıklanabilmiş değil. Zaten radyo bile yanlışlık ile keşfedilmişti hatırladığım kadarı ile.
 Buradaki mantık şuna giriyor aslında bence; hani tüm evrende var olan ve bilinmeyen parçacık diyebileceğimiz maddeler var ise (bunların varlığı teoride) bunlar eminim ki bir amaca da hizmet ediyordur. Yani bazı enerjileri taşıyıcı özellikleri de olabilir. (tamamen düşüncede, böyle bir teori bile yok henüz). Semavi dinlerin öğretileri de aslında bu yavb. bilmediğimiz yapı taşlarını kullanma yetisi kazandırıyor olabilir biz insanoğluna. Ruh'un da var olduğunu biliyoruz ancak ne tarz bir enerji olduğunu bilemiyoruz. İnsanın hayatta yaptıklarının da ruh üzerinde etkili olduğunu aslında semavi dinler bize belirtmektedir.
 Şöyle düşünüyorum ben; hani en küçük voltajda dahi enerji yayan, çevresind eenerji alanı oluşturan bir cihaz bile uygun noktalarda ve uygun aletler ile yapılan ölçümler ile kendini belli edebilmektedir. İnsan beyinleri arasında da frekans tutuması vs. ile kısmi de olsa bir şekilde iletişim var olabilir ancak insanoğlu olarak bunun farkında olmayabiliriz. Tabi söylediklerim tamamen farazi ancak bunu kanıtlayan ve doğaüstü dediğimiz bir çok olayda mevcut. Örneğin neden bir çok insana baktığımız halde heyecanlanmayız ancak doğru insana ve özellikle onun gözlerine baktığımızda içimzide bu heyecanı hissederiz. Buna Aşk'da dense elektriksel (şu romantik anlamdaki kelime olarak değil :) ) bir uyarı ve uyuşmada olabilir.
 Not: Tabikide bu söylediklerimin hepsi olabilecek ya da olmayacak farazi görüşlerimdir. Biraz da hissetmek ile alakalı sanırım.
Hüp
Neden kuantum veya frekans'a benzetmek peki? Mesela şu olamaz mı? Belirli bir genetik şifreyi aramaya programlanmışız. Başka tüm girdilere "access denied".. Bizim aradığımız şifreyi bulunca "tombala!" (bingo).
Bu fenomenler gerçek olabilir fakat neden  "kuantum"?
Yani ben telepati nasıl oluyor bilmiyorum...
E kuantumu da bilmiyorum...
O halde telepatinin nedeni kuantum..
Hmm hüppp..
evet biraz kahveyle mantıklı geldi :)
Yoksa birkaç şirin aksesuar için, ya da uymak için sürüye,...  Binmeli mi konserve kutusuna araba diye,
Veremem üç kuruş daha diyerek yedek parçaya,...  Boyun mu eğmeli her nissan ya da honda'ya..
İstemem eksik olsun..!  
    Corona de Bergerac

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
Ynt: Kuantum Felsefesi.
« Yanıtla #18 : Ocak 28, 2011, 16:55:13 »
  :) Bu önermelere varmak elbetkide yanlış olur. Kuantum da bu metafizik olgular ile ilgilendiği için seçilmiştir, yoksa pek tabiki başka bir isim de verilebilir buna. Ancak her halukarda vücudumuzu henüz çok az tanıdığımızı ve çok az kullanabildiğimizi düşünüyorum. İçimizde bir evren var ve bunun farkında değiliz.