Gönderen Konu: İstanbul Boğazı'nda balık, 150'den 5 çeşide düştü ve Lüferin soyu tükeniyor  (Okunma sayısı 2411 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • Model Yılı: '11
  • 4 kere teşekkür etti
  • 164 kere teşekkür edildi
hayatımız otomobillerden ibaret değildir değerli dostlar..bir otomobil gider diğeri gelir,teknoloji her  an kendini yenileye bilir ama giden doğal hayat ise ,,,işte o geri gelmez maalesef,,biraz vakit ayırp aşağıdaki yazıyı okyalım lütfen,ve tezgahlardaki çinekopu lüferi protesto amaçlı almayalım(alacak gücü olanlar için:)) )



Soyu tükenme tehlikesi olan lüfer, tanesi 25-30 TL’den satılmaya başlanırken Türkiye Denizcilik Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) ‘son çırpınış’ için AB’den destek istedi
LEZZETİ ve bolluğuyla yıllarca İstanbulluların en çok yediği balık olan ancak son yıllarda hızla tükenen lüfer balığının durumu Avrupa Birliği (AB) Denizcilik ve Balıkçılık Komiseri’nin gündemine taşındı. AB’yi denizcilik ve balıkçılık bakanı düzeyinde temsil eden Yunan Maria Damanaki, AB müktesabının 13. bölümündeki balıkçılık başlığı için Türkiye’ye geldi. Aralık 2009’da Milliyet’in lüferdeki hızlı yokoluşa dikkat çekmesinin ardından başlatılan kampanyalara rağmen, balığın rezervlerinde düzelme olmadığını belirleyen Türkiye Denizcilik Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Damanaki’ye lüferin korunması ve rezervlerinin artırılması için yaptıkları çalışmalarını anlattı, AB’den de destek istedi.

DAMANAKİ projelere destek olacaklarını ifade etti. Prof. Öztürk’ün Ege Denizi’nde Türk-Yunan Balıkçılık Komitesi’nin kurulması önerisini de olumlu karşılayan Damanaki, Akdeniz ve Karadeniz’de balıkçılık korunma alanları kurulmasını da doğru bulduğunu söyledi. Balıkçılığın geliştirilmesi için AB’den daha somut adımlar atılmasını istediklerini vurgulayan Prof. Öztürk, “Lüferin korunması, denizlerimizdeki tükenişi durdurmak için bir fırsat olabilir. Bir zamanların en bol balığının tükeniyor olması herkesi düşündürmeli” dedi.

‘Denizde balık yok’
Prof. Öztürk soyu tükenme tehlikesi altındaki türlerin korunması için tüm denizlerde rezerv alanları ilan edilmesi gerektiğini belirtti. Trol balıkçılığının tamamen bitirilmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, Marmara Denizi balıkçılığında artık sona gelindiği, özellikle 50 metrenin altına gırgır ağlarının inmemesi gerektiğini söyledi. “Fikir Sahibi Damaklar” adına konuşan Defne Koryürek ise “Denizlerimizde balık kalmadı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı denizlerimizde avlanma yasağını uzatmaz, Boğaz’ı gırgır avına açarsa lüferi gelecek yıl daha da pahalıya yiyeceğiz. Bir sonraki yılda zaten yiyemeyeceğiz” diye konuştu.




Çarşıda kaç lira?

Mevsimin ilk lüferlerinin tanesi 25-30 TL’den satılmaya başlandı. Ortalama 250-300 gr gelen lüferin kilosu böylece 100 TL’yi geçerken, tezgâhlardaki en pahalı balık unvanını da aldı.

Kadıköy Beşiktaş Beyoğlu
Lüfer: 22-25 TL (tane) 20 TL (tane) 25 TL (tane)
Kalkan: 50-60 TL (kg) Yok 60 TL (kg)
Palamut: 14 TL (tane) 10 TL (tane) 15 TL (tane)
Barbun: 30 TL (kg) 15 TL (kg) 45 TL (kg)
Karagöz: 20 TL (kg) Yok
Levrek: 13-14 TL (kg) 15 TL (kg) 16 TL (kg)
Mezgit: 12-14 TL (kg) 10 TL (kg) 33 TL (kg)
Çipura: 13-14 TL (kg) 13 TL (kg) 15 TL (kg)
Çinekop 15 (kg) 15 TL (kg) 25 TL (kg)

Toyota Club Türkiye


Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Aktif Toyotacı
  • **
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
Zaten Lüfer yok denecek kadar azaldı o listedeki balıklardan bir tek lüferi görmedim daha . Bu arada haftada 2 gün balık yemeye çalışıyorum ben bile görmediysem:)
Toyota aşk gibidir , yaşamayan bilemez.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • CCCXXXXVIII-RollaFx Usdm
    • Rc Garage & Fotoğraf Albümü
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0-
  • Kilometre: 999
  • Model Yılı: '95
  • 171 kere teşekkür etti
  • 352 kere teşekkür edildi
Dünyanın sonu yaklaşıyor olmasın
http://etna81.blogspot.com/ AE101TR Eibach Pro-Kit <--> FX Ön Tampon ,Usdm Arka Tampon ve Arka Stop Reflektör(Kırmızı Beyaz) <--> Parlak Siyah Panjur <--> Kristal Kara Far(Mercek Bi-Xenon) <--> Anatomik Spoiler <-->  Japan Pioneer Müzik Sistemi <--> 15” Darwin Racing GTX Jant <--> Eibach ProKit Yay <--> https://goo.gl/JM6Hqh

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Best of Techno Bass
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • 1 kere teşekkür edildi
hadi ya inanın bilmiyordum :( sonumuz iyi değil hayırlısı..
short shift,jdm real tails,American Front Bumper,8000K Monza Xenon,,,,, MADE IN JAPAN

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Aktif Toyotacı
  • **
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
Bu arada paylaşımı gerçekleştiren üyemize teşekkürler forumumuzun ufku genişledi sıkılmıştım şunu mu alayım bunu mu alayımdan...
Toyota aşk gibidir , yaşamayan bilemez.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • Model Yılı: '11
  • 4 kere teşekkür etti
  • 164 kere teşekkür edildi
Bu arada paylaşımı gerçekleştiren üyemize teşekkürler forumumuzun ufku genişledi sıkılmıştım şunu mu alayım bunu mu alayımdan...

:))teşekür ederim gökhan bey:)

haftada 2-3- defa mutlaka ama mutlaka balık alırım evime...bu sene maalesef balık fiyatları düşmedi yada düşürülmüyor nedenini bilmiyorum,bir çok bahane söyleniyor ama maalesefki bu bahaneleri idrak edemiyorum...değerli dostlar her tarafı denizlerle çevrili ülkemizde maalesef denizcilikten bi haberiz:( balık fiyatları el yakıyor deniz uılaşımı olmayacak kadar az seviyede denizcilik politikamız yok ve daha onlarca sorun.....
belki ülkemizin başına sarılmış en büyük belalardan biridir TROL hiç bir balıkçı yokki trole karşı durmasın ama ne hikmetse bu zıkkım aleti kullanan gene balıkçılarımız oluyor.denizin dibini oldğu gibi topluyor ne var ne yok hepsini silip süpüroyor sonrada denizlerimizde balık kalmadı diye ağlıyoruz:(
biz tüketici olarak gelin hep birlikte hareket edelim ,çinekopu lüferi almayalım,bildiğimiz istavriti 15tl ye satıyorlar YUHHH derler adama istavrit bu yaa kalamar değilki..almayalık dotlar protesto edelim almayalım,görün bakalım ozaman fiyatlar tavanmı yapıyor tabanmı yapıyor...
saygılar sunarım.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • 2 kere teşekkür edildi
3 tarafı denızle cevrılı guzelım ulkemızde denızcılıkle ılgılı hıc bır polıtıkanın olmadıgını, konuya daır bır ya da ıkı polıtıkacıyı kabotaj bayramında ıkı kelem konusurken gorebılecegınız bır gercektır.
Bu memlekette denız naklıyat gıbı dunyaya nam salmıs bır kurumun basını yedıler ya daha ne yapmazlarkı.
E hal boyleyken elın bılmem nerelısı egeden, bogazdan vesaır karasularımızdan gecerken catır catır sıntıne basarsa bız daha cok ararız balıgı denızlerımızde. Bugun trol yapıp son kalanları toplayalım, pahalıdan yıyelım bakalım sonu ne olacak...
A.B.D. Kara sularında yasan bu sıntıne basmayı adamı dogduguna pısman edıyorlar. Hemde sadece kıyı sular degıl kara sularının tamamında cıddı teftıslerı var.
Pruva Neta

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • always toyota!!!(corolla t-sport)
    • Seyyah Otomotiv
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: '11
  • 1 kere teşekkür etti
  • 6 kere teşekkür edildi
Allah sonumuzu hayır etsin balığın bile nesli tükeniyor ya insan oğlu doymuyor arkadaş katletmeye...
arabamın turbosunu havalandıran rüzgar, gir içeri usul usul beni atmosferikten kurtar....!!

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • 2 kere teşekkür edildi
ben çevre müh okuyorum. bizim ülkemizde zamanında sera gazları sorulduğu zaman seraları kaldırırz olur biten diyen çevre bakanları olmuştur bu yüzden bu olanlara şaşırmayalım bence daha doğru düzgün denizcilikle ilgili yasa bakanlık yok ülkemizde..
JA 8668

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: ---
  • Model Yılı: -
  • 2 kere teşekkür etti
ben boğazdan tuttuğum oltayı rahmetli dedem gelmeden çekemezdim çocukken, 12 side dolu gelirdi.marmara bitti.karadeniz zaten bitti..sıra egede..akdenizin bitmeside öle çok uzun sürmeyecek bizim ömrümüz varsa görürüz.
3 tarafı denizlerle kaplı omamızın bize verdiği tek şey tarihteki fetihlerimizin durmasıdır...karadan karadan gidiyoduk..
balıkçılık denilen olayda ne denetim ne de bilinç var.
ülke ekonomisini görüyoruz balıkçının da çocuğu okuyacak,beslenecek o da günü kurtarmak zorunda..bütün planlamalar ve bilinçlenme mecliste olmalı.halkın kültürü nedir ki neyi koruyacak?

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Resim gençliğimden (42 yaşımdayken)
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • 15 kere teşekkür etti
  • 84 kere teşekkür edildi
boş ver, ben zaten çupura seviyorum, lüfer fazla kılçıklı

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • GÜMÜŞ BALİNA
  • Araç: Avensis
  • Kan Grubu: A-
  • Kilometre: 20000
  • Model Yılı: -
  • 3 kere teşekkür etti
  • 7 kere teşekkür edildi
Kemal bey lüferin kılçıklı olduğunu söylerken şaka yapıyorsunuz  değil mi? ya da hiç lüfer görmediniz (Yemediniz) Yok yok kesin şaka yapıyorsunuz. çinekop boyunda iken bile kılçık şikayetiniz olmaz. sarıkanat boyundayken veya lüfer veya kofana olduktan sonra zaten kılçiktan şikayet etmek Lüfere hakaret olur gibime geliyor.
Ayrıca Doğal Çipura bulmak ta neredeyse imkansız oldu artık. Şu anda tezgahlarda satılanların neredeyse tamamı çiftlik.
Ya da siz Eğer lüferi fiyatı açısından kılçıklı olarak değerlendirdiyseniz. Bak onda haklısınız. O zama sizden özür dilerim.
Isparta Şarkikaraağaç METEM Elelktrik Öğretmeni

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • Kilometre: 52000
  • Model Yılı: '16
  • 36 kere teşekkür etti
  • 181 kere teşekkür edildi
kültür balığı olarak üretimi arttırılabilir bence denemeleri var olması lazım ama denizcilik bakanlığı olmadan devletin araştırmaları akdenizden marmaraya kadar bir kuruluş  geri kalan yerler için bir kuruluş olursa nasıl olacak merak ediyorum ha unutmadan daha teknesi olmayan kuruluş bunun birisi...
İlla gitmek istiyorsan, hoşuma git mesela :)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • Model Yılı: '11
  • 4 kere teşekkür etti
  • 164 kere teşekkür edildi
kültür balığı olarak üretimi arttırılabilir bence denemeleri var olması lazım ama denizcilik bakanlığı olmadan devletin araştırmaları akdenizden marmaraya kadar bir kuruluş  geri kalan yerler için bir kuruluş olursa nasıl olacak merak ediyorum ha unutmadan daha teknesi olmayan kuruluş bunun birisi...


lüferin kültürü nasıl olur bilemem ama o balık doğal beslenme ile yetişen yani istavritle beselen bir balıktır..:)
kurumlarımıızn eksikliği maalesef ciddim bir politikamızn olmayışından kaynaklanıyor.prefesyonel balıkçıların bulunduğu bir forma üyeliğim var orayıda takip etmeye gayret ediyorum.aslına bakarsanız bu konudan en çok onlar şikayetçi ama gelin görünki onlarda bişey yapmıyorlar yada yapamıyorlar ne sintile konusunda ne trol konunsda ne kaçak avlanma konusnda elleri kolları bağlı bazılarında tilkmi misali gülmekten cevap veremiyoruz gibi anlamlı ve manidar cevapla konuya noktayı koyuyorlar...tüm bunlardan yola çıkarak vardığım kanaat maalkesef son isnisiyatifin biz tüketicilerde olduğunu düşünüyorum.
onlar istedikleri kadar avlansınlar biz talep göstermezsek arz hiç bir işe yaramaz...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • Model Yılı: '11
  • 4 kere teşekkür etti
  • 164 kere teşekkür edildi
yukarıda bir kanaatimi silzerle paylaşmıştım dğeerli dostlar milliyet gazetesinden bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum yönetici dostlarımız isterlerse ayrı bir konu olarak yeniden açabilirler...


ÇİNAKOPU YEME Kİ LÜFERİ GÖREBİL -2


Mehmet Tezkan
Aslında NE OLDU?
mtezkan@milliyet.com.tr

ÇİNAKOPU YEME Kİ LÜFERİ GÖREBİL -2

17 Ekim 2010

Nisan ayıydı.. Etkili bir kampanya başlatıldı. Özeti şuydu; lüferi görmek, tatmak istiyorsan, çinakop ile sarıkanat yeme, yedirme, satma, sattırma..
Etkili oldu.. Ben dahil birçok kişi destek verdi.. Bu sebeple başlığa çinakopu yeme ki lüferi görebil-2 dedim.. Birincisini nisan ayında yazmıştım..
Bizim Cadde eki öncülük yaptı.. Aylarca ‘lüfere sahip çık’ sloganını sayfanın tepesinde tuttu..
Güzel kampanyaydı ama zamansızdı, erkendi.. Zaten ortalıkta ne çinakop vardı ne sarıkanat.. Bir süre sonra av yasağı başladı, iş tavsadı, unutuldu gitti..
* * *
Oysa şimdi tam zamanı ama pek ses seda yok.. Güçlü kampanya yok!.. Ben de yemiyorum, almıyorum diyen yok.. Tezgâhlar çinakopla, sarıkanatla dolu.. Balıkçı lokantaları lüferden çok çinakop satıyor..
Çinakopun kilosu 15 lira, sarıkanadın 35 lira.. Lüferin tanesi 25 lira..
Çinakop ucuz geliyor, cazip geliyor..
* * *
Cazip geliyor da çinakop bol olunca lüfer olmuyor.. Çinakop bol olunca nesli tükeniyor.. Yumurta bırakamıyor..
Aslında lokantaya oturup bir porsiyon çinakop dediğimizde, sarıkanat istediğimizde balık yemiyoruz.. Katliama ortak oluyoruz..
* * *
Nisan ayında çinakop yokken, çinakop satmam diyen balık lokantaları nerede.. Ufuk tefek balıkçıları anlıyorum da dev market zincirleri neden hâlâ çinakop satıyor?
10 yıla kalmaz, lüfer diye bir balık vardı; neydi ama deriz!..
* * *
Unutmayın!.. Dünyanın en lezzetli balığı Boğaz’da tutulan lüferdir..

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • Model Yılı: '11
  • 4 kere teşekkür etti
  • 164 kere teşekkür edildi
Artık birbirimizin vicdanlarına seslenerek balıklarımızı korumanın yolu kalmadı. Devletin bu umutsuz gidişe "Dur" demesinin vakti geldi de geçti bile. Ama Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'ndan olumsuz kararlar dışında ümit veren en küçük bir kıpırtı bile yok!


Bizdenbaşka bir ülkede "Benden sonra tufan" mealinde bir özdeyiş var mıdır, bilmiyorum. En azından araştırdığım kadarıyla, bencilliğin, gününü gün etmenin ve kendinden sonra gelecekleri hiç düşünmemenin bu kadar açık seçik dile getirildiği bir özdeyişe başka bir dilde rastlayamadım. Bizler gününü gün etmeyi öylesine vahim boyutlara vardırmışız ki, ekmeğini balıktan kazanan balıkçılar bile, ekmek kapısının hızla kapandığını görmelerine rağmen kendi bindikleri dalı kesmeye devam etmekteler. Size bizim tutumumuzu gösteren lüfer örneğini, ardından da denizlerin şövalyesi olarak adlandırılan ıstakoz için eloğlunun neler yaptığını anlatmak istiyorum bu hafta. Önce size lüferi hatırlatayım; denizlerin canavarı olarak bilinen bu yırtıcı balık "gezici balıklar" diye adlandırılan sınıfa girer ve Karadeniz ile Ege arasında belirli bir takvim çerçevesinde dolaşır. Büyüme dönemine göre de çeşitli isimler alır. Örneğin 10-14 santime kadar olanlara defne yaprağı, 15-18 santim arasındakilere çinakop, 19-24 santim arasındakilere sarıkanat, 25-34 santim arasındakilere lüfer, 35 santimden büyüklere de kofana denir.

SOFRALAR LÜFERSİZ KALMASIN
Lüfer ancak 25 santime ulaştıktan sonra ergin hale gelir ve yumurta bırakabilir. Yani bu boya gelmeden önce avlanılan balıkların büyüme, her birinin yılda 60-80 bin civarında yumurta bırakma şansı ortadan kaldırılıyor. Devlet 14 santimden büyük lüfer cinsi balıkların avlanılmasını serbest bırakmış. Başka deyişle, yavru balıkların tutulmasına izin veren bu yönetmelikle, devlet, lüferin soyunun tüketilmesi için tüm engelleri ortadan kaldırmış. Bu yılın başlarından itibaren bir grup gönüllü, soyu tükenmekte olan Marmara'nın en lezzetli balığı lüferi korumak üzere kapsamlı bir kampanya başlattı. Bu kampanya hemen bütün medya organlarında yer aldı, balıkçılar, birçok restoran ve toplumun ileriyi görebilen kesiminden birçok kişi kampanyaya destek verdiğini açıkladı. Sofralarımızın lüfersiz kalmaması için kampanyaya öncülük eden Fikir Sahibi Damaklar Slow Food örgütü ve onların önderliğindeki platform üyelerinin ellerindeki tek koz, balıkçıların, restoranların ve biz tüketicilerin sağduyusuna seslenmekten öteye geçmedi ve birkaç duyarlı balıkçı, lokantacı ve tüketici dışında herkes eskisi gibi 15 santimlik sarıkanatları sofralara getirmeye devam etti. Bu arada balık yasağının sona ermesine birkaç gün kala bir başka şaşırtıcı gelişmeye daha tanık olduk. Tarım ve Köy İşler Bakanlığı hiçbir örgüt ve akademisyene danışmadan, balıkçılığın anayasası sayılan sirkülerde bir değişiklik yaptı. Normal koşullarda gırgır ve trole kapalı olan İstanbul Boğazı'nda av yasağı sınırını Çubuklu Kozaltı Burnu'na çekti. Oysa Marmara'nın dengesi Boğazlardan girip çıkan balıklarla korunuyor. Eğer yeterince balık Marmara'ya akmazsa, normal koşullarda balığın besini olan planktonlar aşırı çoğalıyorlar ve bu çoğalma sonucu denizin yüzeyinde müsilaj denilen (kay kay da deniliyor) jelimsi bir madde oluşuyor. Bu, denizlerimizin sağlığı açısından son derece zararlı bir madde. Nitekim geçen yıl Tarım ve Köy İşleri Bakanlığımız yerli ve yabancı akademisyenlerden oluşan bir kurula durumu araştırttığında da kurul "Boğazlardan balık akışının kesinlikle engellenmemesi," yönünde tavsiyede bulunmuştu.

ÇİROZ TARİHE KARIŞTI
Sizler de balıkçı tezgâhlarında görüyorsunuz, bir haftadan beri balıkçı tekneleri Boğaz'da çinakop çekmeye başladılar. Yasadışı avlanmalara göz açtırmayan Sahil Güvenlik'in bu yasal katliama karşı eli kolu bağlı. Bizlerin de yavru balıklar avlanıyor diye şikâyette bulunacağımız bir merci yok. Bir zamanlar 150'den fazla balığın cirit attığı Marmara ve İstanbul Boğazı'nda sadece beş çeşit balık yaşıyor. İstatistiklere göre geçen yıl vatandaşın sofrasına ulaştırılmak amacıyla 114 bin ton hamsi avlandı. Bu miktar bir yıl öncesine göre yüzde 26 oranında azalmayı gösteriyor. Avlanan hamsilerin hepsi sofraya gelmiyor; 90 bin tonu yem sanayisinde kullanılıyor. Hamsi hariç denizlerimizden 2009 yılında çıkan balığın toplamı 176 bin ton. Hamsiyi 30 bin ton ile sardalye, 20 bin tonla istavrit izliyor. Bir zamanlar çok ucuza, düzineyle satın aldığımız çiroz tarihe karıştı. Çünkü çirozu da yapılan uskumru geçen yıl sadece 505 ton yakalanabilmiş. Aynı yıl tutulan lüferlerin toplamı 6 bin ton, palamut ve toriklerin toplamı da 7 bin ton. Artık birbirimizin vicdanına seslenerek balıklarımızı korumanın yolu kalmadı. Devletin bu batak gidişe "dur" demesinin vakti geldi de geçti bile. Ama Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'ndan olumsuz kararlar dışında ümit veren en küçük bir kıpırtı bile yok.

NOVA SCOTIA VE ISTAKOZ
Şimdi de, bundan yarım yüzyıl önce özellikle Marmara adası çevresindeon binlercesi klan halinde yaşayan, bugün ancak haftada bir iki tanesi balık haline getirilen, denizlerin şövalyesi ıstakozu biz Marmara'da yok ederken, dünyanın başka bir bölgesinde ona nasıl davranıldığına bakalım. Bir yolculuğumda Kanada'nın Nova Scotia bölgesinde, Atlantik kıyısında ıstakoz avcılığı yapan John Taxon ile tanışmıştım. 275 ıstakoz sepeti vardı Taxon'ın ve küçük teknesiyle yakaladığı ıstakozlarla eşini ve yarım düzine çocuğunu geçindiriyordu. Çünkü hükümet bir balıkçıya en fazla bu kadar sepet atma izni veriyordu. Her sepette resmi makamlarca takılmış bir plaka bulunuyordu. Taxon, emekliye ayrılınca tekne, sepetler ve özellikle de ıstakoz avlanma ruhsatının büyük oğluna kalacağını söylemişti. Istakoz avlanma ruhsatı mücevher kadar değerli. Zira Kanada hükümeti bütün ülkede sadece 23 bin kişiye bu ruhsatı vermiş ve sayının lobi faaliyetleriyle, oy hesaplarıyla artırılması kesinlikle mümkün değil. 200 yıldan beri Nova Scotia bölgesinde avlanan ıstakozların miktarı hemen hemen aynı. Başka deyişle, toplam 720 tonla sınırlı. Bu miktar bölgede varlığını sürdüren ıstakozların sadece yüzde 15'i. Bütün bir yıl avlanma izni olan balıkçılar kendilerine tahsis edilen yıllık kota limitleri içinde avlanmak, belli bir boydan küçük ya da yumurta taşıyan dişi ıstakozları tekrar denize atmakla yükümlüler. Böylelikle, bu sularda yaşayan ıstakozların sayısının sürekli aynı düzeyde kalması sağlanıyor. Hayvanların yaşam ve davranış biçimlerini öğrenmek için ilk kez biyolog görevlendiren yine Nova Scotia balıkçıları olmuş. Ancak çiftlikte balık yetiştirir gibi ıstakoz yetiştirilemediğini kısa sürede anlamışlar. Zira bir tavuk 40 günde kesime girer, bir somon iki yılda 3 kilo ağırlığa ulaşırken, yarım kilo ağırlığa gelmesi için bir ıstakozun en az yedi yıl beslenip büyümesi gerekiyor. Kanada'nın Nova Scotia bölgesinde faaliyet gösteren Clearwater firması Chedabucto Körfezi'nde dünyanın en büyük ıstakoz otelini kurmuş. Her biri dev birer disko büyüklüğünde dört reyondan oluşan mekânda 1.5 milyon "tek oda"da ıstakozlar rahat edebilecekleri nemli, soğuk ve karanlık bir ortam buluyorlar. Yeni ıstakozlar yürüyen bant aracılığıyla bilgisayarlı bir teraziye ulaşıyor, sekiz değişik büyüklükte plastik kaplara yerleştiriliyorlar. İlk bakışta hayvanlara eziyet ediliyormuş gibi görünüyorsa da, ıstakozların iki, üç derece soğukta küçük kovuklara büzüldükleri ve hareketsiz kaldıkları biliniyor. Bu durumda altı ay süreyle hiç etkilenmeden bekletilebiliyorlar. Yani bu ortamda içlerinin boşalması, kalitelerinin düşmesi söz konusu değil.

ISTAKOZ AVRUPA'DA DA BİTTİ
Istakoz sadece bizde değil, Avrupa ülkelerinin kıyılarında da neredeyse yok olmuş durumda. Bunda deniz kirliliği kadar ölçüsüzce avlanma ve trolle balık avının da payı büyük. Bugün canlı canlı ithal edilip, bizde ve Avrupa'nın diğer ülkelerinde sofralara kadar ulaştırılanlar, hemen tümüyle Amerika ve Kanada pasaportlu, "Homarus americanus" türü ıstakozlar. Çok şükür Kanada'nın Nova Scotia bölgesi dışında ABD'nin Maine eyaleti kıyılarında, Afrika'nın batı kıyılarında ıstakozlar hâlâ deniz dibinde mutlu biçimde gezip tozuyor, kendi haline bırakılanlar 150 yaşına kadar yaşadığı gibi, 12 kilo ağırlığa ve 80 santim boya ulaşabiliyorlar. Amerika'nın kuzeydoğu kıyılarında 19. yüzyılda ıstakozların gübre olarak kullanıldığı düşünülürse, bugün Amerikalı dostlarımızın bu deniz hazineleri tümüyle yok olmadan bütün önlemleri aldıklarını söyleyebiliriz. Darısı, başta Marmara'nın sultanı lüfer olmak üzere soyları tükenmek üzere olan bütün balıklarımızın başına.


Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Resim gençliğimden (42 yaşımdayken)
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: B+
  • 15 kere teşekkür etti
  • 84 kere teşekkür edildi
çupranın iyi kötü deniz(doğal) olanı bulunuyor, gerçi çiftlik , toprak havuz veya doğal olanıyla aralarındaki farkı anlayamıyorum
kaldıki lüferinde çiftlik olanı yaygın, izmirde  doğalını bulmak çok zor, bulsakta almak cesaret ister

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: 0+
  • Model Yılı: '11
  • 4 kere teşekkür etti
  • 164 kere teşekkür edildi
çupranın iyi kötü deniz(doğal) olanı bulunuyor, gerçi çiftlik , toprak havuz veya doğal olanıyla aralarındaki farkı anlayamıyorum
kaldıki lüferinde çiftlik olanı yaygın, izmirde  doğalını bulmak çok zor, bulsakta almak cesaret ister

levrekle karıştırıyor olablirmiyiz??

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Achtung! Adolf Hakkı ohne Toyota Yaris Twin-Turbo
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: B+
  • 17 kere teşekkür etti
  • 41 kere teşekkür edildi
Paylaşım için teşekkürler Seydi Hocam. Alıntı yaptığınız adresi de ekleyebilir misiniz konuya?
Folgsamkeit macht frei...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Site Yöneticisi
  • ******
  • Deus ex machina
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 2904 kere teşekkür etti
  • 3269 kere teşekkür edildi
  Hakkı yöneticimize aynen katılıyorum.
 İnsanoğlu sevgileride, duygularıda, birbirinide aynen bu şekilde, bu hızla tüketiyor.