Arkadaşlar hiç şüpesiz bir çoğunuz aşağıdaki bilgileri bilyorsunuzdur ama ben bilmeyenler ve merak edenler için paylaşmak istedim.
Forumda biraz araştırdım ama bu bilgileri bulamadım eğer daha önce paylaşılmışsa şimdiden özür.
Şimdilik aklıma gelen terimler bunlar diğer terimleride aklıma geldikçe 1. mesajda burada paylaşacağım.
TURBO
Motorlar normalde atmosferdeki basınçla çalışır. Yani, dışarıdaki hava alınarak motora verilir ve yanma odasında yakıtla karıştırılarak yanma sağlanır. Bu durumda, yanma verimliliği bakımından belli bir hava yakıt oranı gözetildiğinden hacmi arttırmadan daha fazla güç elde etmek için basınçlı hava verilir. Bu sayede, yanma odasına normalden daha çok hava, ve buna bağlı olarak daha fazla yakıt verilir. Turbonun basıncına göre alınan güç de artar. Düşük turbo basıncı daha yumuşak bir kullanım sağlar ve motorun parçalarını daha az yorar. Yüksek turbo basıncıyla çalışan motorların genel olarak daha sağlam yapılması gerekir. Turbo motorlar genelde aynı güçteki daha yüksek hacimli motorlara göre daha az yakıt tüketir ve tork değerleri de daha iyidir. Ayrıca atmosferik emmeli motorlara göre torku daha düşük devirlerden itibaren sunarlar. Bazı üreticiler turbo sistemlerine kompresör adını vermektedir. Bu sistemde ise doğrudan krank miline bağlı olarak çalışan basınçlı hava sistemi sayesinde motorda rölantiden itibaren daha yüksek güç ve tork elde edilir.
OVERDRIVE
Overdrive kısaca düşük yakıt tüketimi sağlayan vites olarak nitelendirilebilir. Bazı araçların beşinci vitesi (ya da varsa altıncı vitesi) aracın hızını arrtırmak için değil yakıt tüketimini düşürmek için tasarlanmıştır. Örneğin, 4. viteste 100 km/s hızda giderken araç 4000 d/devirde ise, 5. viteste 300 devire iner. Normal beşinci vitesten farkı, son hıza dördüncü viteste ulaşılmasıdır. Örneğin, 94 model Şahin'de kullanım kitapçığındaki bilgilere göre 4. viteste son hız 160 km/s. Ama beşinci viteste araç ancak 155 km/s son hıza ulaşabiliyor. Bu beşinci vitese "overdrive" denir. Türkçe olarak "ekonomi vitesi" diyebiliriz.
ABS
Almancadaki Anti-Blockier System'in kısaltmasından oluşur. Bunu bazı firmalar ALS (Anti-Lock System) adıyla da kullanıyor. Tekerleklerin frenleme sırasında kilitlenmesini önler. Bu sistemde her bir tekerlekteki algılayıcılar yoluyla ABS'nin beynine tekerleklerin durumu hakkında bilgi gönderilir. Tekerleğin durduğu iletildiğinde sistem devreye girerek freni kısa bir süre için serbest bırakır. Frenleme sürdüğü için yeniden tekerlek kilitlenir ve sistem yeniden freni serbest bırakır. Bütün bunlar aslında frenleme sırasında bazı sürücüler tarafından uygulanan "pompalama" işleminin makine tarafından yapılan biçimidir. Doğal olarak, bu sistem çok daha çabuk ve etkili bir şekilde çalışır. ABS ile ilgili yanlış bir inanış fren mesafesini "her zaman" kısalttığıdır. Genel olarak bakıldığında otomobillerin çoğunda ABS sayesinde fren mesafesi biraz daha kısadır ama bazılarında ABS ile fren mesafesi değişmez ya da biraz daha uzun olabilir. Ama ABS'nin esas işlevi frenleme sırasında direksiyon kontrolünü sağlamaktır. Böylece, bir virajda lastikleri kilitleyecek kadar sert fren yapıldığında araç viraj dışına kaymadan normal çizgisine yakın bir çizgide frenleme yapabilir. Ya da, frenlemeye rağmen araç duramayacaksa öndeki araç ya da engele çarpmamak için direksiyonu kırarak yana geçebilir ve böylece kaza önlenmiş olur.
ABS'li araç kullanan sürücülere uyarı: A.B.D.'de yapılan bir araştırmaya göre ABS'li araç kullanan sürücülerin daha fazla kaza yaptığı ve bu kazalarda araçların daha fazla hasar gördüğü belirlenmiş. Bunun nedeni ise, ABS'nin nasıl kullanılacağının doğru bilinmemesi. ABS ile ilgili olarak şunların akılda tutulması gerekir: Birincisi, ABS ancak herhangi bir tekerlek kilitlendiğinde devreye girer. Yani tekerlekler kilitlenmediği sürece normal bir fren gibi kullanılır (yani, fren yapılır). İkincisi, ABS'li araçların fren pedallarına normal frenlerde olduğu gibi basılır; hafif fren için biraz, sert fren için daha sert gibi. Yapılan araştırmada Amerikalı sürücülerin araçta ABS bulunmasına güvenerek frene az bastığı ve bu nedenle (sürücüye bağlı olarak) daha çok kaza ve hasar meydana geldiği belirlenmiş.SİLİNDİR
Motorlarda gücü sağlayan hareketli parçalar olan pistonların yukarı aşağı (boxer motorlarda yatay yani sağa-sola) hareket ettiği silindir şeklindeki yuvalar. Motora güç sağlayan işlem olan ateşleme için hava ve yakıt karışımı silindire verilir, burada buji tarafından ateşlenir ve oluşan patlamanın gücüyle silindirin içindeki hareketi ileten parça olan piston aşağıya itilir. Aşağıya itilen piston da krank mili denilen ve diğer silindirlerdeki pistonların da bağlı olduğu bir mili döndürür. Bu mil, vites kutusu (şanzıman) yoluyla gücü tekerleklere aktarır.
TORK
Tork döndürme kuvveti demektir. Motorların gücünün yanında torku da belirtilir, örneğin, 3800 dakika/ devirde 145 Nm gibi. Ne işe yarar? Basit olarak açıklamaya çalışırsak, bir otomobilin, daha doğrusu motorunun torku iyiyse kullanımı daha rahat olur çünkü motor daha geniş bir devir aralığında vites değiştirmeden kullanılabilir. Ya da acil durumlarda yine daha az vites değiştirme ihtiyacı hissedilir. En yüksek tork olarak belirtilen rakamın yanında bu rakamın elde edildiği devir de önemlidir. Motorlar daha çok düşük ve orta devirlerde kullanıldığı için özellikle şehir içinde, torkun düşük devirlerden itibaren yüksek olması çok kullanışlıdır. Böylece alt vitese geçmeden hareketi sürdürmek mümkün olur. Genel olarak motor hacmi yükseldikçe tork artar ama aynı motor hacmine sahip motorların torkları ve "tork eğrileri" farklı olabilmektedir. Bunun nedeni de motor tasarımındaki farklılıklardır. Silindirlerin çapı ve stroku, ateşleme zamanlaması ve diğer bazı niteliklerden oluşan genel olarak "teknoloji" diyebileceğimiz özelliklerdir bu farkı yaratan. Ayrıca herkesin bildiği gibi dizeller "torklu" motora sahiptir. Bunun anlamı düşük devirde yüksek tork sağlıyor olmasıdır. Benzinli motorlardan farklı olarak dizel motorlarının en yüksek torku 1800-2500 dakika/devirde elde edilir. Bu sayede çok devire gerek kalmadan motor "çeker". Diyelim ki bir benzinli motorla bir dizel aynı en yüksek torka sahip olsun, yine dizel motor daha avantajlıdır çünkü bu torku daha düşük devirde sağlıyor. Bunun pratik avantajı, örneğin bir yokuş çıkarken üçüncü viteste 2000 d/d'de iken dizel motorlu arabada gaza basarsınız ve araba hızlanabilir, benzinli motora sahip araba ise hızlanamaz ve büyük bir olasılıkla bir alt vitese geçmek zorunda kalır. Düşük devirlerde yüksek çekiş gücü sağladığı için dizel motorlar özellikle ticari araçlarda kullanılmaktadır. Motorun beygir gücü ile torku karıştırılmamalıdır. Bunlar farklı şeylerdir. Torkun anlamını somut olarak anlamak için şöyle bir örnek de verilebilir. Diyelim ki iki tane aynı beygir gücüne sahip araba var. Torkları ise farklı. Her iki arabayı arkaları birbirine doğru gelecek şekilde yanaştırıp bağladığınızda, iki araç birden hareket ettiğinde (halat çekme oyunu gibi) beygir güçleri aynı olmasına rağmen, torku yüksek olan diğerini çeker.
TUBELESS
İç lastiksiz lastik. Eskiden lastiklerde havanın kaçmasını önlemek için ince bir iç lastik (şambrel) bulunurdu. Yeni tip lastiklerde artık bu iç lastik kullanılmıyor, dış lastik eski tip lastiklerdeki her iki bölümün görevini de yapıyor. Halk arasında dubleks dendiği için sanki iki kat lastikmiş gibi de anlaşılabiliyor. Aslında tek ve sağlam bir kat lastikten oluşuyor. Eski lastiklere göre avantajı çivi gibi küçük ve ince cisimler tarafından delindiğinde hemen havasının inmemesi. Lastiğe çivi girdiğinde bazen lastik çok yavaş inerken bazen de hiç inmez. Bazı lastikçiler lastiklerin üzerinden dört beş çivi birden çıkardıklarını söylüyor. Yani, ancak dördüncü ya da beşinci çividen sonra lastik inebiliyor. Normalde ortalama büyüklükteki bir çivi birkaç gün içinde otomobilin lastiğinin havasının gözle görülür bir şekil azalmasına neden olur. Bu nedenle arabanın yanına gelirken ve arabadan uzaklaşırken lastiklere bir göz atmak genel olarak iyi bir alışkanlıktır.
IMMOBILIZER
(Elektronik) Motor kilidi. Anahtar çıkarıldıktan sonra motorun elektronik olarak kilitlenmesini sağlayan sistem. Ancak aracın kendi anahtarı sokularak belli bir elektronik şifre gönderildikten sonra motorun tekrar çalışmasına izin verir. İngilizcesi aynen çevrilirse hareketsizleştirici demek. Yeni bir terim olduğu için Türkçesi henüz oturmadı. Şifreli kontak anahtarı diyenler de var.
KATALİTİK KONVERTÖR
Motordan çıkan zararlı maddeleri zararsız maddelere dönüştürmek için araçlara takılır. Seramikten yapılan yapılan ve gözenekleri katalitik etki sağlayan maddelerle (katalizör) kaplı katalitik dönüştürücünün içinden geçen egzoz gazları reaksiyona girerek zararsız maddelere dönüşür. Dönüştürücüye NOx (Azot Oksit), CO (Karbon monoksit) ve HC (Hidrokarbonlar) olarak giren maddeler reaksiyon sonucunda canlılara zararsız N2 (Azot), CO2 (Karbon dioksit) ve H2O (su) olarak egzozdan dışarı verilir. Dizellerde ayrıca is parçacıklarını yakalamak için ek bir sistem ve EGR denilen (Exhaust Gas Recirculation) egzoz gazı devirdaimi sistemi bulunur. Bazen performans arttırmak için katalitik dönüştürücünün iptali gündeme gelmektedir. Bu işlem araca ek güç sağlasa da çevreyi kirletmesine neden olduğu için kaçınılması gereken bir durumdur. Aracın egzozundan zararlı gazlar çıktığında bundan yine en çok kendimiz ve yakınlarımız zarar görür. Son olarak, katalizör ile katalizatör arasındaki dikkat edilmesi gereken farklılık: katalizör, katalitik etki sağlayan madde demektir, katalizatör ise katalitik etki sağlayan cihaz. Katalitik konvertör yerine katalitik dönüştürücü de denilebilir. Böylece herkes anlayabilir.
ESP (VSC)
ESPnin ingilizce açılımı Electronic Stability Program dır. Yani Elektronik Stabilite Programı. Buradaki stabilite ise denge, kararlılık ve sağlamlık anlamları taşımaktadır.
ESP tek başına bir sistem olmamakla beraber ABS (kilitlenmeyi önleyen fren sistemi), ASR (patinaj önleme sistemi) ESP sistemini destekler durumdadır.
Yani ABS ve ASR olmadan bir araçta ESP varlığından söz edilemez.
ESPyı oluşturan parçalar şöyle sıralanabilir.
Teker hız algılayıcıları : Aracın tekerlerinde bulunan ve hızını ayrı ayrı ölçebilen algılayıcılardır.
Yanal hız algılayıcı : Aracın doğrultusundan ne kadar saptığını ve yanal hızlarının ne olduğunu ESPye bildiren algılayıcıdır.
ABS hidroliği ve Fren Basıncı algılayıcısı : Ani fren durumlarında aracın tekerlerine uygulanan fren basıncını algılayan ve tekerin kilitlenmesini önleyen parçadır.
Direksiyon Açısı Algılayıcısı: Sürücünün gitmek istediği yönün algılanmasını sağlayan parçadır.
Elektronik Kontrol Ünitesi : Bütün algılayıcılardan gelen bilgi ve dökümanları kısa sürede değerlendirip, kritik durumlarda ESPyi devreye sokan ünitedir.
Peki araca stepne takıldığında ESP devre dışı bırakılmalı mı? Aracın yedek lastiği orijinal lastik ebatlarından farklı ise ESP çalışmasında olağan dışı farklılık gösterebilir. Bundan dolayı ESP devre dışı bırakılması yerinde bir davranıştır. Ancak boyutlar aynı ise devre dışı bırakmaya gerek yoktur. Ancak diğer üç lastiğin yıpranmışlık özellikleri de dikkate alınarak araç daha dikkatli kullanılmalıdır.SUPAP (VALF)
Otomobil terimlerinin çoğu gibi Fransızca'dan Türkçe'ye geçmiş bir kelimedir, daha çok supap olarak kullanılmaktadır. İngilizce'den yapılan çeviriler nedeniyle bazıları tarafından aynı şeye valf de denmektedir. Supap, silindirin üstünde yer alır ve açılıp kapanarak yakıt/hava karışımının silindire emilmesine ya da egzoz gazlarının silindirden atılmasına olanak tanır. Bu nedenle emme supabı ve egzoz supabı olarak ikiye ayrılır. 8V ve 16V gibi işaretler otomobilin kaç supaplı olduğunu gösterir. Motorlar çoğunlukla dört silindirli olduğu için bu iki ifadeyi en sık görürüz. 8V dört silindirli bir motorda 8 supap bulunduğunu yani her silindire iki supap düştüğünü (1 emme, 1 egzoz supabı) gösterir. Dört silindirli motor için kullanılan 16V (ya da 16 supap) ifadesi ise o motorda silindir başına 4 supap (2 emme, 2 egzoz) bulunduğunu gösterir. 24V ise altı silindirli bir motorda silindir başına 4 supap bulunduğunu gösteriyor. Ayrıca, örneğin Citroen'in 4 silindirli 12 supaplı (silindir başına 3 supap, 2 emme, 1 egzoz) turbodizel motoru, son zamanlarda Volkswagen'de gördüğümüz 5 silindirli 20 supaplı motor (silindir başına dört supap) ve Ferrari'nin kullandığı silindir başına 5 supaplı motor (3 emme, 2 egzoz) gibi örnekler de vardır.
AERODİNAMİK
Aerodinamik, hava ile havanın içinde hareket eden katı kütlelerin etkileşimini inceleyen bilim dalıdır. Otomobille ilgili olarak, otomobillerin havanın içinde nasıl hareket ettiğini incelemekte kullanılır. Otomobillerin hava sürtünme katsayısının düşük olması ve havanın içinden daha kolay geçebilmesi, hem aracın dengesini hem de yakıt tüketimini olumlu etkiler. Günümüzde normal otomobillerin sürtünme katsayısı 0.30 civarındadır. Opel Calibra 0.26'lık sürtünme katsayısıyla binek otomobilleri içinde en iyi değere sahiptir. Fiat Tempra ise 0.28'lik bir sürtünme katsayısına sahiptir. İlk bakışta Tempra'nın nispeten köşeli olduğu düşünülebilir ama bu aracın avantajı bagajının yüksek olması. Çünkü aracın havayla karşılaşması olduğu kadar havadan ayrılırken oluşturduğu akımlar ve girdaplar da sürtünmeye etki eder. En ideali bir su damlasının şeklidir. Uçakların kanatlarının uzunlamasına kesiti incelendiğinde su damlasına benzediği yani önde yuvarlak ve kalın, arkada ince olduğu görülür.
Zühtü MERT arkadaşımızın paylaştığı bir linki yararlı olduğunu düşünerek buraya ekliyorum.
http://www.obitet.gazi.edu.tr/sozluk/oto_sozluk.htmKıymetli hocamız Prof. Selim ÇETİNKAYA nın yıllar önce hazırlamış olduğu otomotiv terimleri sözlüğü var. Bilmeyen arkadaşlar için linkini veriyorum. Bilimsel olarak hazırlanmış akademik bir çalışma ürünü bir sözlük.
http://www.obitet.gazi.edu.tr/sozluk/oto_sozluk.htm