Gönderen Konu: Atatürk Ve Halil Ağa  (Okunma sayısı 1158 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: ---
Atatürk Ve Halil Ağa
« : Temmuz 07, 2007, 03:47:58 »
Bana gelen bir e-mail'di ve sizlerle paylaşmak istedim!


>>>>ATATÜRK VE HALİL AGA İSİLİ BİR KÖYLÜNÜN HİKAYESİ
>>>>
>>>>(Hikayenin sonlarına doğru fark ediyorum ki burda anlatılanlar
>>>>ne yazık ki hala ülkemiz için geçerli..Maalesef meclisimizde
>>>>hala sagırlar var...Millet kan aglarken onlar yasaları düzeltmiyorlar
>>>>halkın sesine kulak vermiyorlar..)
>>>>
>>>>Atatürk köşkten sıkılır ve Nuri Conker' e
>>>>  "Gel yardım et bana Nuri... Kaçalım köşkten..."
>>>>Onun bu içtenlikli isteğine karşı çıkmak, büyük haksızlık olacaktı.
>>>>"Tamam, sen planı hazırla, ben uygulamasını yaparım..."
>>>>Atatürk ve Nuri Conker, birinin hazırladığı ötekinin uyguladığı
>>>>plansonunda Florya Köşkü ' nün tüm nöbetçilerini atlattılar ve köşkten
>>>>kaçtılar.
>>>>Altlarında, Nuri Conker' in bir arkadaşının arabası vardı. Eylül
>>>>sonuakşamı  sonbaharın tadını çıkararak, Çekmece' ye doğru gidiyorlardı.
>>>>  Birden Atatürk' ün gözleri akşam güneşi altında çift süren bir köylüye
>>>>takıldı. Yaşlı bir adamdı bu. Sapanın sapına iyice yapışmış, toprakları
>>>>yavaş yavaş deviriyordu. Fakat çiftin bir yanında öküz, bir yanında
>>>>merkepvardı. Eşit güçlerle çekilmediği için sapan yalpa yapıyordu.
>>>>  Atatürk şoföre durmasını söyledi.
>>>>  İndiler. Köylüye seslendi:
>>>>  "Kolay gelsin Ağa!.."
>>>>  Köylü bu sese başını çevirmeden karşılık verdi:
>>>>  "Kolay gelsin"
>>>>  "İşler nasıl Ağa? Bu yıl mahsülden yüzünüz güldü mü?" Köylü isteksiz
>>>>konuştu: "Tanrı' nın gücüne gitmesin bey, bu yıl yufkaydı mahsül.
>>>>Kabahatin acığı
>>>>bizde, acığı yukarda! Biz geç davrandık, yukarısı da rahmeti esirgedi."
>>>>  "Bakıyorum, sabanın bir yanında öküz, bir yanında merkep koşulu.
>>>> Öküzünyok  mu senin?"
>>>>"Var olmasına vardı ya, hıdrellezde vergi memurları sattılar." "Hiç
>>>>vergi memurları köylünün üretim aracını satar mı?"
>>>>  Olmaz böyle şey! Muhtara şikayet etseydin..."
>>>>  Köylü güldü:
>>>>"Muhtar başında deel miydi memurun, a bey?"
>>>>Atatürk dudaklarını dişleri arasında ezerek konuştu:
>>>>"Kaymakama gitseydin."
>>>>Köylü iyice güldü. "Sen de benle gönül mü eyleyon beyim?" dedi.
>>>>  Atatürk konuşmayı sürdürdü. "E peki, İstanbul şuracıkta geleydin
>>>> valiye anlataydın derdini.... Onun
>>>>işi  bu değil mi?" Köylü Atatürk' ün saflığına inanmış iyiden iyiye
>>>>gülüyordu. Konuşmanın
>>>>tadını çıkardığı için keyiflenmişti de biraz. Kestirip attı:
>>>>"Bırak şu sağırı Allasen, biz onun buralardan gelip geçtiğini çok
>>>>gördük.Yakasına yapışsak acep derdimizi duyurabilir miyiz?"
>>>>  Atatürk sordu:
>>>>  "Adın ne senin Ağa?"
>>>>  "Halil... Köylük yerde sorsan, Halil Ağa derler..."
>>>>  "Demek varlıklısın?.. Ağa dediklerine göre."
>>>>  "Acık çiftimiz- çubuğumuz varken adımız ağa' ya çıkmış."
>>>>  "Peki Halil Ağa, bu senin işin beni bayağı meraklandırdı. Benim
>>>> bildiğimegöre, bir çiftçinin üretim aracı elinden alınmaz. Sen aldılar
>>>> diyorsun.
>>>>Hadi kaymakam şöyle, vali böyle diyelim; e peki bir başvekil İsmet
>>>>Paşavar bilir misin?"
>>>>  "Bilmez olur muyum, beyim?"
>>>>  "Tamam öyleyse, hemen her hafta İstanbul'a geliyor. Florya Köşkü' ne
>>>>iniyor. Köşk de şuracıkta. Bir gün kapıda bekleseydin de
>>>>derdinidökseydin ona... Herhalde çaresini bulurdu."
>>>>  "Sen benim konuşmamdan hoşlaştın, gönül eyliyorsun.
>>>>  Ama bak şimci, tutalım gittim vardım, beni o kapıya koymazlar
>>>> ya...Tutalım
>>>>ki kodular, koskoca İsmet Paşa' mızı göstertmezler ya. Tut ki
>>>>gösterdiler
>>>>ya ona halimi nasıl yanacağım hele; o sağırın sağırı! Heç işitmez
>>>>beni..." Nuri Conker, lafa karışmak istedi, Atatürk bir hareketiyle onu
>>>>durdurdu.
>>>>  "E peki, bakalım bu dediğime ne bulacaksın!" dedi
>>>>  "Atatürk koca yaz şuracıkta oturup duruyordu. Gitseydin, çıksaydın
>>>> önüne,
>>>>anlatsaydın halini. O da seni yüzüstü bırakacak değildi ya!.."
>>>>Köylü iyice keyiflenmiş, gülüyordu.
>>>>"Sen ne diyorsun bey?" dedi. "Mustafa Kemal Paşa Atatürk' ümüzün yüzünü
>>>>görmek için Peygamber gücü
>>>>gerek... Hem, tut ki gördük. Yiyip içmekten, işinden gücünden başını
>>>>kaldırıp bizim öküzün arkasından mı seyirecek?.."
>>>>Halil Ağa, sigarasının son nefesini ciğerlerine doldururken, Atatürk'
>>>>tenyeni aldığı sigarayı da kulağının arkasına yerleştiriyor, çiftinin
>>>>başına
>>>>gitmeye hazırlanıyordu. Konuşacak bir şey de kalmamıştı. Atatürk
>>>>köylünün
>>>>omuzuna elini koyarak,
>>>>"Senden hoşlandım Halil Ağa" dedi.
>>>>"Bir gün köyüne de gelir, bir ayranını içerim. Açık yürekli
>>>>birvatandaşsın. Ama yine de sana söylüyorum, hakkını kimsede bırakma
>>>>ara!.."
>>>>  Döndüler, arabaya bindiler. Halil Ağa, onları uğurladı.
>>>>  "Meraklanma beyim, evelallah heç kimse bizim hakkımıza el değdiremez.
>>>>Fakat bu, Devlet Baba' ya borçtur. Ödenmesi gerek... Otomobil hareket
>>>>etti.  Atatürk' ün canı sıkılmıştı.
>>>>"Bir uygun yerden dönelim, tadı kaçtı bu işin!.." dedi. Dönüş
>>>>yolundaAtatürk konuşmuyor, sigara üstüne sigara yakıyordu. Yüzünde ince
>>>>bir keder
>>>>vardı.
>>>>"Yahu çocuk, şu Halil Ağa' nın vergi borcundan öküzünü satmışız,
>>>>merkepleçift sürüyor, hala da 'Devlet Baba' diyor. Ne mübarek millet, bu
>>>>millet!.."
>>>>Köşke döndüklerinde Atatürk yaverine emretti:
>>>>"Şimdi" dedi: "İstanbul' da ne kadar bakan, milletvekili varsa
>>>>hepsinitelefonla bulacaksın!..
>>>>  Bu akşam kendilerini yemeğe bekliyorum. Ayrıca Vali Muhittin Üstündağ
>>>> ile
>>>>İsmet Paşa' yı bul, onlara da haber ver." Yaver odadan çıktı.. Atatürk,
>>>>Nuri Conker' e döndü:
>>>>"Şimdi sen de arabayla çIkıp o Halil Ağa' ya gideceksin. Ona benim
>>>>kimolduğumu söyleme. Tüccar, zengin bir adam filan dersin. 'Seni sevdi,
>>>>sana
>>>>öküz alıverecek' diye bir şeyler söyle, kandır. Kuşkulandırmadan al
>>>>getir
>>>>buraya."
>>>>O akşam Atatürk' ün sofrasında Başbakan İsmet İnönü,
>>>>bakanlar,milletvekilleri ve İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ' dan
>>>>oluşan yirmi beş
>>>>konuk vardı. Atatürk, "Bu akşam soframıza efendimiz gelecek" dedi.
>>>>  "Kendisine nasıl davranacağınızı çok merak ediyorum."
>>>>  Bir süre sonra içeri başyaver girdi ve Atatürk' ün kulağynabir şeyler
>>>> söyledi.
>>>>  Atatürk "Buyursun!" dedi.
>>>>  Başyaver kapıyı açıp da Halil Ağa, gündüz konuştuğu beyin sofranın
>>>> başında
>>>>oturduğunu, yanı başında da İsmet Paşa' nın yer aldığını görünce,
>>>>şaşkınlıktan dona kaldı. Dizlerinin bağ çözülmüştü. Atatürk onu
>>>>görünceayağa kalktı. Arkasından tüm konukları da ayağa kalktılar.
>>>>Atatürk son
>>>>konuğunu,
>>>>"Hoş geldin Halil Ağa" diye karşıladıktan sonra kendisini
>>>>sofradakikonuklarına tanıttı:
>>>>  "İşte beklediğimiz, Efendimiz" dedi.
>>>>  Nuri Conker, Halil Ağa' yı Atatürk' ün sağ başına oturttu, kendisi de
>>>>yanındaki sandalyeye geçti. Atatürk, sofradakilere, o gün köşkten
>>>>Conker'
>>>>le birlikte nasıl kaçtığını, Halil Ağa' yı, bir yanında öküz, bir
>>>>yanındamerkeple çift sürerken nasıl gördüğünü, sigara yakmak bahanesiyle
>>>>nasıl
>>>>kendisi ile konuştuğunu ayrıntılı bir şekilde anlattıktan sonra şöyle
>>>>dedi: " Şimdi gerisini Halil Ağa ile birlikte yanınızda tekrarlayacağız.
>>>>Ben
>>>>sorduklarımı baştan soracağım Halil Ağa da orada bana söylediklerini
>>>>olduğu  gibi tekrarlayacak." Halil Ağa' ya döndü:
>>>>  "Bak beri, Halil Ağa" dedi. "Sen bu akşam benim başmisafirimsin. Senin
>>>>açık sözlülüğünü pek çok beğendiğimi bugün söyledim. Konuşmamızdan sonra
>>>>sana hiçbir zarar gelmeyecek. Öküzünü de alacağım. Ama şimdi ben
>>>>tarladasorduklarımı baştan soracağım, sen de orada söylediklerini aynen
>>>>tekrarlayacaksın. İşte soruyorum:
>>>>  Bakıyorum sapanın bir yanında öküz, bir yanında merkep koşulu. Öküzün
>>>> yok
>>>>mu  senin?" Halil Ağa dudakları titreyerek Atatürk' ün ayağına kapanacak
>>>>oldu.Atatürk önledi:
>>>>  "Yoo, bak böyle şey istemem. Soruyorum cevap ver."
>>>>  Soru- cevap valiye kadar aynen tekrarlandı. Sofradakiler, soluk
>>>> almadan
>>>>konuşmayı izliyorlardı. Ürkütücü sorulara gelmişti sıra. Atatürk sordu:
>>>>  "Peki İstanbul şuracıkta, gideydin valiye, anlataydın derdini, onun
>>>> işi bu
>>>>değil mi?" Vali Muhittin Üstündağ, Hali Ağa' nın ancak iki metre
>>>>ötesindenkendisine bakıyordu. Nasıl desin?
>>>>  Ter basmıştı iyice, işi savuşturmanın yoluna kaçtı:
>>>>  "Vali paşamızı biz görüp dururuz buralarda. Eteğine düşsek derdimizi
>>>>duyurabilir miyiz ki..." "Olmadı bu, Halil Ağa... Bana dediğin gibi,
>>>>dosdoğru..."
>>>>"Böyle demedik mi beyim?.." "Ya, ben mi yanlış anladım?.. Dur soralım
>>>>bakalım Nuri' ye. Nuri,böyle mi
>>>>dedi bize Halil Ağa?" Nuri Conker karşılık verdi. "Hayır Paşam!.."
>>>>"Gördün mü?.. Demek aklında yanlış kalmış. Hani bir şey dediydin sen,
>>>>vali
>>>>neden duymazmış?.. Aynen bana söylediğin gibi söyle." Halil
>>>>Ağakekeleyerek konuştu:
>>>>  "Köylük yerinde bizim dilimiz sağır demeye alışmıştır, paşam" dedi.
>>>>"Kusura  kalma gayri..." Atatürk gülmeye başladı:
>>>>"Diplomatsın ki, yaman diplomatsın, Halil Ağa... Ama şimdi
>>>>diplomatlıksırası değil, doğruyu konuşacağız... Söyle bana, orada
>>>>dediğin gibi..."
>>>>  Halil Ağa gözünü yumup, başını yere eğdi:
>>>>  "Şaşırmıştım, ağzımdan yanlışlıkla 'Bırak bu sağırı' diye bir laf
>>>> kaçırmışım..."
>>>>  Sofrada gülüşmeler başlamıştı.
>>>>  "Hadi buna da oldu diyelim. Geçelim gerisine:
>>>>  "E, peki bir Başvekil İsmet Paşa var, bilir misin?"
>>>>  Halil Ağa İsmet Paşa' nın yüzüne baktı ve gözlerini yere indirdi:
>>>>  "Şanlı İsmet Paşamız bilinmez olur mu hiç? O bugüne bugün..."
>>>>  Atatürk Halil Ağa' yı durdurdu.
>>>>  "Bırak şimdi övgüleri" dedi. "Ben lafın gerisini getireyim: Tamam
>>>> öyleyse,
>>>>hemen her hafta İstanbul' a geliyor, Florya Köşkü' ne iniyor, köşk de
>>>>şuracıkta. Bir gün kapıda bekleseydin de derdini dökseydin ona.
>>>>Herhaldebir çaresini bulurdu."
>>>>  Halil Ağa yine kaçamak yanıt verdi:
>>>>  "Kapıya koymazlar ya bizi, koysalar da Şanlı paşamıza öküzümüzü mü
>>>>yanacağız!.."
>>>>Atatürk' ün sesi iyice sertleşti: "Beni uğraştırma, Halil Ağa" dedi.
>>>>"Erkek adam sözünü yalamaz.
>>>>Ne dediysen,  tıpkısını tekrarlayacaksın!.."
>>>>Halil Ağa ürktü, toparlandı. Başını yine yere gömüp konuştu:
>>>>"Şanlı Paşamıza da sağır dedikti ya..."
>>>>"Yalnız sağır değil, 'sağırın sağırı' değil miydi?"
>>>>Halil Ağa yere eğik başını acıyla salladı:
>>>>"Öyle dedikti paşam, doğrusun!.." diyebildi.
>>>>Atatürk, İsmet Paşa konusunda daha fazla ısrar etmedi, sözü
>>>>kendinegetirdi.
>>>>  "Son soruyu sorayım şimdi" dedi. "Bunun da karşılığını ver, öküzünü al
>>>> git."
>>>>  "Koca yaz şuracıkta Atatürk oturmuyor mu? Gitseydin, çıksaydın önüne,
>>>>anlatsaydın halini. O da seni yüzüstü bırakacak değildi ya?"
>>>>  "Hiç bırakır mı Aslan Paşam benim!.. Erip erişir de tarlama dek gelir,
>>>>halimi dinler."
>>>>"Bırak bunları Halil Ağa, dediğini tekrarla." Halil Ağa birden
>>>>diklendi.Her şeyi göze almış insanların yiğitliği içinde doğruldu.
>>>>Atatürk' ün
>>>>gözlerinin içlerine bakarak konuştu.
>>>>"İşte bunu demem Paşam" dedi. "Ağzıma ataş doldur, işte bunu demem!"
>>>>Atatürk gülmeye başladı:
>>>>"Zorlatacak bizi bu Halil Ağa, laf anlamıyor." dedi. "Mustafa Kemal
>>>>PaşaAtatürk' ümüzün yüzünü görmek için, Peygamber gücü gerek demiştin,
>>>>yanılmıyorsam. 'Görsem de, işinden gücünden, yiyip içmekten başını
>>>>kaldıracak da bizim öküzün arkasından mı seğirtecek' demiştin." Halil
>>>>Ağa'nın gözlerinden yaşlar inmeye başladı. Tam kesilmiş, duruyordu.
>>>>Atatürk
>>>>konuşmasını içtenlikle sürdürdü:
>>>>"Atatürk de işi içkiye vurmuş, sarhoşun biri' demeye getirdin ya fazla
>>>>üstelemeyeyim" dedi. "Şimdi bak beni dinle, Halil Ağa... Seni şu kadar
>>>>üzmemin sebebi, şunu
>>>>anlatmak içindi: Şu gördüğün altı bay hükümet... Yani, biri Başbakan,
>>>>ötekiler de Bakan! Memlekete göz kulak olacak, işleri evirip
>>>>çevireceklerdiye bu makama getirilmişler. Bir kanun gerekti mi, bu
>>>>baylar hemen
>>>>sıvanırlar, İsviçre' den mi olur, İtalya' dan mı olur, Fransa' dan mı,
>>>>velhasıl neredense, bir kanun buluştururlar, Türkçe' ye çevirtirler,
>>>>sonrabasıp imzayı gönderirler Büyük Millet Meclisi' ne... Bu Millet
>>>>Meclisi
>>>>dediğim, şu alt baştan senin yanına kadar olan beyler. Kanun bunlara
>>>>gelir. Bunlar da 'hükümet elbette incelemiş, gerekeni düşünmüştür, benim
>>>>ayrıca
>>>>zorlanmama gerek yok' derler ve kaldırırlar parmaklarını, olur sana bir
>>>>kanun!.. Ama sonra bir vergi memuru gelir, vergi borcundan Halil Ağa'
>>>>nınöküzünü çeker, satar... Halil Ağa da tarlasını bir yanda merkep, bir
>>>>yanda
>>>>öküz, ırgalana ırgalana sürmeye çalışır. Ama üretim düşermiş, ekim
>>>>zorlaşırmıs, kimin umurunda... Sonra ben bunları görürüm, içim kan
>>>>ağlar,işitirim, tasalanırım ! E, hakça söyle bakalım şimdi Halil Ağa...
>>>>Sen
>>>>benim  yerimde olsan, efkar dağıtmak için, bunları bu beylerle konuşmak
>>>>için
>>>>içmez misin? Ama sonra da Halil Ağa tutar, sana 'sarhoş' der..." Halil
>>>>Ağa' nın dili çözülmüştü:
>>>>"Öyle diyen yok haşa!.. Dinden çıkmak gibidir...
>>>>Buldun mu bunu, hacısı da içer, hocası da içer..."
>>>>Atatürk sordu:
>>>>"Peki sen de içer misin?" "Hiç bulunur da içilmez olur mu, Paşam?..
>>>>İçeriz ki, tıpkı şerbet gibi!.."
>>>>  Atatürk hizmet edenlere işaret etti, kadehleri doldurttu. Kendi
>>>> kadehini
>>>>Halil Ağa' ya uzattı:
>>>>"Hadi bakalım Halil Ağa" dedi. "Sağlığına içelim."
>>>>  Halil Ağa, "Koca Allah, benim ömrümden de sana pay düşürsün Paşam,
>>>> sağlık
>>>>düşürsün" dedikten sonra Halil Ağa, edeple başını kenara çevirdi,
>>>>elineverilen kadehi bir yudumda boşaltıverdi. Yüzü kızarmış , gözleri
>>>>parlıyordu.  Ellerini dizlerinin üzerine koyarak
>>>>  Atatürk'e döndü: "Yunan' ı denize döktün Paşam, bayrağımızı başucumuza
>>>> diktin. Benim gibi
>>>>bir köylü parçasını sofrana alıp içirdin, sana duaya bilem dilim
>>>>dönmezki... Nideyim ben şimdi? Bırak ki oh paşam, ayağını öpem..."
>>>>  Halil Ağa Atatürk' ün ayağını öpmek için davranınca, Atatürk onu
>>>> sıkıca
>>>>tuttu ve bu hareketi yapmasını önledi. Halil Ağa bu kez, Atatürk' ün
>>>>ellerine sarıldı, ellerini öpmeye başladı: "Bayrağımız gibi sen
>>>>debaşımızdan eksik olma inşallah! Sana her kim düşman ise, onun yeri
>>>>senin
>>>>ayağının altı olsun!.. Gayri bana izin, koca Paşam!.."
>>>>  "Yemek yemedin!.."
>>>>"Yemek kolay... Meraklanır çocuklar, ben köyüme döneyim."
>>>>  Atatürk Nuri Conker' e işaret etti.
>>>>Conker kalkıp Halil Ağa' nın yanına geldi, kalktı Halil Ağa, önce
>>>>Atatürk'ü, sonra sofradakileri selamlayıp kapıya doğru edeple geri
>>>>geriçekildi. Kapı kapandığı zaman Atatürk sofradaki öteki konuklarına
>>>>döndü:
>>>>  "Efendimizin halini gördünüz mü beyler?" dedi. "Devlet size böyle
>>>>davransa, siz ne yaparsınız? Mübarek millet bu, adam millet bu... Şimdi
>>>>bu
>>>>adam milletin karşısında 'adam olmak,' bize düşüyor!.."
>>>>Sofrada kesin bir sessizlik vardı. Kimse gözlerini Atatürk' ten
>>>>ayıramıyordu: "Halil Ağa' nın öküzünü satıp, üretimini aksatan kanunu ya
>>>>biz yaptık ya
>>>>da bizim yaptığımız kanun yanlış yorumlanarak Halil Ağa' nın
>>>>öküzünüsatıyor. İkisi de bence birbirinden farksız... Böyle bir kanun
>>>>yaptıksa,
>>>>memleket çıkarlarına aykırıdır. Nasıl yaparız, nasıl yapmışız bunu? Eğer
>>>>yaptığımız kanun doğru da, yorumlaması yanlış oluyorsa, o zaman
>>>>sormaklazım. Hükümet nasıl bir yönetim içindedir? Sonra unutmayın ki,
>>>>olay
>>>>İstanbul'da geçiyor.  Bunun Van' ı var, Bitlis' i var, kıyı bucak ilçesi
>>>>var; acaba oralarda neler oluyor? Bu çark iyi dönmüyor beyefendiler!.."
>
>
>>>>Derleyen: Hanri Benazus - Bütün Dünya Kaynak: İsmet Bozdağ' ın "Atatürk'
>>>>ün Sofrası"
>>>>
>>>>                                         MERİH TETİK
>

Toyota Club Türkiye

Atatürk Ve Halil Ağa
« : Temmuz 07, 2007, 03:47:58 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • ゴールドメンバ
  • *****
  • Araç: Hilux
  • Kan Grubu: A-
  • Kilometre: 184000
  • Model Yılı: '13
  • 32 kere teşekkür etti
  • 59 kere teşekkür edildi
Atatürk Ve Halil Ağa
« Yanıtla #1 : Temmuz 07, 2007, 04:49:47 »
inatla okudum okuduğuma da değdi paylaşım için teşekkürler..

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
    • tubakan.blogcu.com
Atatürk Ve Halil Ağa
« Yanıtla #2 : Temmuz 07, 2007, 11:59:44 »
böyle hikayeler, benim ruh halime çok dokunuyor. başlıyorum zırıl zırıl ağlamaya. sonra birkaç eleman geliyor hayırdır Tuba hanım birşey mi oldu diye telaşlanıyorlar. durumu izah da edemiyorum. paylaşımınız için teşekkürler Yasemin hn. çok duygulandırdınız beni. Atamızla alakalı her yaşanmışlık onun ne kadar büyük bir insan olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyor bize. konunun başında o sağırlar hala var die bir cümle var. aslında, şimdikiler hem sağır hem kör hem de milletin açlıktan kokan nefesini duymayacak kadar da koku duyuları bitmiş insanlar. bunları düzeltmek hep bizlerin elinde. hazır önümüzde 22 temmuz gibi bir süreç varken bunu iyi değerlendirelim derim ben.
sevgiler
hala onbaşıyım :(

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: ---
Atatürk Ve Halil Ağa
« Yanıtla #3 : Temmuz 07, 2007, 13:20:10 »
Alıntı yapılan: Doğan Keleş
inatla okudum okuduğuma da değdi paylaşım için teşekkürler..
[/quote]

Doğan Bey, bende zaman ayırıp, okuduğunuz için teşekkür ederim. Beğendiğinize sevindim.

[quote=Tuba Akkır Kandemir]
böyle hikayeler, benim ruh halime çok dokunuyor. başlıyorum zırıl zırıl ağlamaya. sonra birkaç eleman geliyor hayırdır Tuba hanım birşey mi oldu diye telaşlanıyorlar. durumu izah da edemiyorum. paylaşımınız için teşekkürler Yasemin hn. çok duygulandırdınız beni. Atamızla alakalı her yaşanmışlık onun ne kadar büyük bir insan olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyor bize. konunun başında o sağırlar hala var die bir cümle var. aslında, şimdikiler hem sağır hem kör hem de milletin açlıktan kokan nefesini duymayacak kadar da koku duyuları bitmiş insanlar. bunları düzeltmek hep bizlerin elinde. hazır önümüzde 22 temmuz gibi bir süreç varken bunu iyi değerlendirelim derim ben.
sevgiler
[/quote]


Bende bu e-maili aldığımda duygulandım ve sizlerle paylaşmak istedim. üzerine de bir yazı kendimden kattım. Yüce Yaradanım, Vatan olarak, millet olarak, toplum olarak ve bu toplumda yaşayan bireyler olarak hakkımızda herşeyin hayırlısını versin diye her zaman dualar ediyorum. İnşallah dualarımız kabul olur. İnsanların barış, sevgi ve saygı içerisinde şu dünyada hür bir şekilde yaşaması, korkulardan, kederlerden uzak, mutluluk dolu, yarınlara genç nesillerimizi taşımamızı nasip eder! Herşeyin hayırlısı neyse o olsun!

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • 62 kere teşekkür etti
  • 14 kere teşekkür edildi
Atatürk Ve Halil Ağa
« Yanıtla #4 : Temmuz 07, 2007, 23:37:58 »
nihayet bitti  teşekkurler yasemın abla. . . .
...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: ---
Atatürk Ve Halil Ağa
« Yanıtla #5 : Temmuz 08, 2007, 00:46:00 »
Alıntı yapılan: Coşkun Demiratlı
nihayet bitti  teşekkurler yasemın abla. . . .
[/quote]

    bir şey değil!

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
    • carfreaksblog.blogspot.com
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: ---
Atatürk Ve Halil Ağa
« Yanıtla #6 : Temmuz 08, 2007, 22:33:02 »
paylaşım için teşekkürler...

(Gizli Üye)

  • Ziyaretçi
Atatürk Ve Halil Ağa
« Yanıtla #7 : Temmuz 09, 2007, 13:45:03 »
Valla tam çıkıyorum baktım. Zaman bulunca okucam tekrar yorum yapacam. Gözümüde korkutmadı değil. Am güzel bişeye benziyo yorumlara göre.