0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Doğru. Kapımızın içini temizlemeyi, kapımızın önüne süpürmek olarak gördükçe de sanırım hiçbir zaman anlamayacağız. Ay konusunda da şöyle bir gözlemim var. Kırsal da yaşayan insanlarımız, hani şu Güneş doğdumu kalkan, ay yükseldi mi yatanlar ( tarla insanı dedikleri) ne hicri, ne miladi takvimle yaşıyor. Onların yaşamında saatler yok, cuma ve pazartesi sendromları nedir hiç bilmezler. Onlar Ay ile, Güneş ile uyumlu yaşarlar. Onları doğayı bizim gibi pencerenin arkasından seyretmezler. O yüzden onların bizim gibi doğaya aykırı, çamaşır sularıyla yalıtılmış hücreleri ( biz ona apartman dairesi diyoruz) yoktur. Şanslılar ne diyelim.[/quote]Bir yana şanslı diyebiliriz. Bizim açımızdan belki öyledir. Birde onlara sormak lazım.Biz teknolojinin faydalarını sonuna kadar kullanırken, onların ne bilgisayarı, ne okulu ne suyu nede kombisi var evet pazartesi sendromları yok ama sosyal yaşantılarıda yok. Hastaneleri doktorları eczaneleri öğretmenleride yok. Belki ciğerlerini yakan oksijenleri var hava temiz su temiz egzoz dumansız, gürültüsüz, radyosyonsuzlar, ama ne olursa olsun İstanbul'da olmak gibi varmı...?Öyle bir yerde 10 gün bile duramazsın. Sıkılırsın ama İstanbul' büyüler seni!! Onca şıkayetlerimize rağmen bir büyü var bizi çeken bu kentte.