Selam.
Vecihi Hürkuş ismi size neyi hatırlatıyor?
Biyotarih internet sitesinden yaptığım alıntı ile izninizle sizinle paylaşayım.
http://www.biyotarih.com/?p=250 '' Vecihi Hürkuş 1917’de 7. Tayyare Bölüğü’ndeyken Kafkasya’da bir Rus uçağını düşürerek “uçak düşüren ilk tayyarecimiz” olmuş, daha sonra kendi uçağı da düşürülerek esir olunca Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’nda hapis yatmıştı. Oradan Azeri Türklerin yardımıyla, “Papillon” (Kelebek) romanında Henry Charriere’nin Fransız Guyana’sının Şeytan Adası’ndan kaçısı gibi yüzerek kaçmış ve Erzurum’a kadar yaya gelmişti.
Daha sonra Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’da bırakılmak zorunda kalınmış harap Yunan uçaklarının parçalarından marangoz Şaban Efendi ile birlikte kendisine “Vecihi k VI” ismini verdiği bir uçak yapmıştı.
vecihi_hurkus01.jpg
(Bombayı uçaktan beline kadar sarkıp,düşmanın üzerine eliyle atan Vecihi (Hürkuş) Bey.
Vecihi Hürkuş, okuluna gidip gelirken sık sık bisikletiyle kendisine sohbete uğrayan Reşit’e; bir gün uçağıyla Ankara yakınlarında bir köye düşüşünü, parçalanan kanadını köyde kesilen bir koyunun paçasından çıkarılan jelatin ile yapıştırışını ve İmalat-ı Harbiye yanındaki çayıra geri dönebilişini anlatmıştı.
Cumhuriyet’in coşkulu 10. Yıl Kutlamaları’nda tören alanının üzerinde akrobatik hareketler yapıp, aşağıya veciz sözler yazılı küçük kağıtlar atan pilot da Vecihi Hürkuş’tan başkası değildi. (Yıllar sonra aynı Vecihi Hürkuş, geçinebilmek için giriştiği reklam işlerinde, Puro Sabunları’nı ufak kağıt paraşütlere bağlayarak uçaktan atacak, uçak kanatlarına taktığı patiska kumaşlar üzerine banka isimleri yazarak şehrin üzerinde uçacaktı.)
On yılda her yaştan on beş milyon genç yaratılmıştı; Cemal Reşit Rey’in unutulmaz “10.Yıl Marşı”nın şairleri de, Gazi Lisesi öğrencisi Reşit’in öğretmenleri Behçet Kemal (Çağlar) ve Faruk Nafiz (Çamlıbel) idi.
Gazi, 10. Yıl Kutlamaları’nda, günümüzde Milli Eğitim Bakanlığı Şüra Salonu’nun ve Merkez Bankası Banknot Matbaası’nın bulunduğu boş alana kurulan tören sahasında kürsüde konuşmasını yaparken, Sovyetler Birliği’nden gelmiş film ekibi de harıl harıl film çekiyordu. On altı yaşındaki Reşit, izci kıyafetiyle büyük önderi on metre ötesinden can kulağıyla dinliyor, bir zamanlar şose Çankaya yolunda asker selamı veren çocuk şimdi trampetinin iki bagetini omuzuna çapraz yapmış, büyük öndere saygıyla selam duruyordu. O günün anıları bir ömür silinmeyecekti.
Vecihi Hürkuş’un yeğeni Eribe Hürkuş da ilk kadın havacılarımızdandı; Ankara’lılar onu “Küçük Eribe” diye tanır ve çok severlerdi. Küçük Eribe ne yazık ki 29 Ekim 1936’daki Cumhuriyet Bayramı törenlerinde paraşütle atlarken geçirdiği kazada ölecek ve tarihteki yerini “ilk kadın şehit havacımız” olarak alacaktı. ''