mubarek ramaza ayı da bitiyor, çok sağlıklı müthiş katkısı var insan sağlığına... Allah tekrarını nasip etsin...
Daha dur abi 1000 aydan daha hayirli Kadir gecesi var onu gormeden Ramazan bitmez.
Operadaki sisman kadin gibi oldu
Daha dur abi 1000 aydan daha hayirli Kadir gecesi var onu gormeden Ramazan bitmez.
doğru dediniz, bin aydan daha hayırlı olan, kulun rabbine daha yakın olduğu bu mübarek Kadir gecesinin tüm feyzi üzerinize olsun...
RAMAZAN AYI: RAHMET MAĞFİRET VE BEREKET MEVSİMİ
AYET : RA’D SURESİ – 28. AYET
الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ:
MEALİ :
“Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (RA’D SURESİ – 28. AYET)
Hiç kuşkusuz üç aylar ve onların içinde de özellikle Ramazan-ı şerif ayı toplumda yaygın bir harekete, berekete ve genel bir güzelleşmeye vesile olur. Topluca ve toplumca daha büyük oranda yaşanmaya çalışılan İslâm, günlük hayatımıza âdeta bir bahar havası gibi gözle görülür olumluluklar ve güzellikler kazandırır.
Ramazan ayının gündelik hayatımıza getirdiği bu görünür ve hissedilir güzellikler, hiç şüphesiz manevi hayatımızdaki güzelleşmenin yansımalarıdır. Bu sebeple her sene üç ayları ve özellikle Ramazan-ı şerifi, kulluk dünyamızın rahmet mevsimi olarak karşılar, algılar ve yaşarız.
Yine hemen herkes bu görünür güzelliği ve manevi derinliği bir şekilde dile getirebilir. Ama galiba yapılacak en isabetli iş, bu fevkalâde fırsatlar mevsimini bu ümmetin efendisinden sevgili Peygamberimiz (SAV)’den dinlemektir.
Selman-ı Farisî (RA) şöyle rivayet etmektedir:
Rasülüllah (SAV) bize Şaban ayının son günü bir hutbe irâd etti ve şöyle buyurdu:
“Ey Müslümanlar! Büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde “bin aydan daha hayırlı olan” Kadir Gecesi’nin bulunduğu bir aydır. Bu ay, Allah Teâlâ’nın, gündüzlerinde orucu farz; gecelerinde teravih namazını nafile olarak meşru kıldığı (mübarek) bir aydır. Bu ayda kim bir hayır işlerse, başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı eda eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getiren gibi sevap kazanır. Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay, ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır. Bu ay, müminin rızkının arttığı bir aydır. Kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği Müslüman’ın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar da ayrıca sevap kazanır.” Ashab-ı Kiram şöyle dediler: “Bizim hepimiz bir oruçluyu iftar ettirecek imkâna sahip değildir.” Bunun üzerine Rasül-i Ekrem (SAV): “Allah Teâlâ bu sevabı bir oruçluyu bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir.” buyurduktan sonra hutbesine şöyle devam etti: “Bu ay, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır. Kim (bu ayda) emri altındakilerin yükünü hafifletirse, Allah onu bağışlar ve cehennemden azat eder. Bu ayda dört şeyi çok yapınız. Bunların ikisi ile rabbinizi hoşnut edersiniz; ikisinden de zaten uzak kalamazsınız. Rabbinizi hoşnut edecek iki işiniz; lâ ilâhe illallah diyerek Allah’ın birliğine şehâdet etmeniz ve bağışlanma/mağfiret dilemenizdir. Uzak kalamayacağınız öteki iki şeye gelince, onlar da Allah’tan cenneti isteyip, cehennemden kurtulmayı dilemenizdir. Kim bir oruçluyu doyuracak olursa, Allah onu benim havuzumdan sulayacak o da cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.”
Peygamber Efendimiz (SAV) hutbesinde Ramazan-ı şerifin, müminlerin fert ve toplum hayatları, dünya ve ahirette kendilerine kazandıracağı neticeler açısından ne denli büyük bir fırsat olduğunu açıklamakta; hiçbir ayırım yapmaksızın tüm müminler için geçerli büyük müjdeler vermektedir. Bunlardan biri:
“Bu ay, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır.” müjdesidir.
RAHMET/BEREKET, MAĞFİRET/ARINMA-AKLANMA, CEHENNEMDEN KURTULUŞ
Bir aylık sürede üçte birlik dilimlerle bu üç büyük nimete kavuşabilme imkânına sahip olduğumuzu bilmek herhalde son derece etkileyici bir iyileşme teşvikidir. Ramazandaki bu rahmet, mağfiret ve kurtuluş sağanağından toplumun bütün kesimlerinin yararlanabilmesi için yönetim ve emir yetkisi bulunanlara yönelik olarak Peygamber Efendimiz (SAV)’in öngördüğü tedbir de son derece dikkat çekici ve uyarıcıdır:
“Kim (bu ayda) emri altındakilerin yükünü hafifletirse, Allah onu bağışlar ve cehennemden azat eder.”
Hz. Peygamber (SAV)’in bu beyanı, toplum kesimlerinin ve bireylerin rahmet-bereket-mağfiret mevsiminden yararlanma yol ve yöntemlerinin farklı farklı olabileceğini göstermektedir. Emir verme, iş yaptırma mevkiinde olanların, emirleri altındakilerin yükünü hafifletmek suretiyle kurtuluşa erebilecekleri açıkça hatırlatılmıştır.
Bu, herkes için küçük fedakârlık karşısında rahmet mevsimi Ramazan’dan büyük kazanç sağlamak imkânı bulunduğu anlamına gelmektedir. Zira sevgili Peygamberimiz (SAV), bu rahmet mevsiminin imkânlarından yararlanmak için ille de belli ölçüde maddî imkâna sahip olmak gerekmediğini belirtmiş bulunmaktadır. “BİR YUDUM SU İKRAMI” bile rahmete “VESİLE” kabul edilmektedir. Zira iyilik ve ikramın kendisi kadar hatta ondan da önce “İYİLİK YAPMA NİYETİ” önemlidir. Çünkü Allah Teâlâ rahmeti için baha/fiyat değil, bahane ister. Has / iyi bir niyete dayalı olarak yapılacak küçük bir iyilik, fevkalâde büyük bir iyilik olarak kabul görebilir. Ramazan için “rahmet, bereket ve mağfiret mevsimi” denilmesi, küçük iyiliklerle büyük sonuçlara kavuşma fırsatı olmasından ileri gelmektedir. O halde hiç kimse kısıtlı maddî imkânlarına bakıp bu ayda asla ümitsizliğe düşmemelidir. Yapabildiğince iyilik yapmaya, iyi olmaya gayret etmelidir. Öte yandan Peygamber Efendimiz (SAV)’in, “Allah’ı hoşnut edecek iki iş” olarak takdim ettiği, tevhid ikrarı ve mağfiret dileği, dikkat edilirse, her müminin diliyle gerçekleştireceği iki iyiliktir. Tevhid inancı ve şuuru Ramazan'da bilhassa kelime-i tevhid’i sık sık tekrarlamak suretiyle yüreklerde güçlendirilmeli, kökleştirilmelidir. Kur’an şöyle buyurur:
الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ:
“Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (RA’D SURESİ – 28. AYET)
Gerek “Bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi”, gerekse Ramazan’da yapılacak iyilik ve ibadetlerin, başka zamanlarda yapılanlardan çok farklı karşılık göreceğine dair beyan-ı peygamberi, “Ramazanın fevkalâde bir imkân” olduğunu göstermektedir. Bilinen bir gerçektir ki, büyük imkânlar, büyük sorumlulukları da beraberinde getirir. Sevgili Peygamberimiz (SAV), bir taraftan, Ramazan ayında yapılacak iyi işlerin kıymetinin yüksekliğini anlatırken, bir yandan da bu konulara ilgisiz kalacakların her zamankinden daha büyük kayıplara, zararlara uğrayacaklarını –dolaylı olarak- hatırlatmış olmaktadır.
Söz bu noktaya gelmişken, Ramazan’a duyulan saygıdan dolayı yapılacak her olumlu hareketin mutlaka bir kıymeti olacağını vurgulamakta fayda görmekteyiz. “Ramazan dolayısıyla” diye başlayan levhalarla durdurulduğu bildirilen bazı faaliyetlerin, alınan tedbirlerin her birinin ayrı bir değeri vardır. Umulur ki bu tür davranışlar, sahiplerinin, Ramazandan bir şeyler bekleyen sahiplerinin önceki yanlışlarına keffâret olur. Toplumu din konusunda, dinî hayatın gereği hakkında bilinçlendirmeye yarayan her davranışı takdirle karşılamak, bu tür teşebbüslerin yaygınlaşmasını teşvik açısından uygun olacaktır. Yılda bir ay süre ile de olsa, toplumun dinî havayı daha yoğun şekilde teneffüs etmesine yardımcı olacak her girişimi, -kimden ve nereden gelirse gelsin- olumlu karşılamak, herhalde daha isabetlidir.
Peygamberimiz (SAV)’in Ramazan’ı “sabır ayı” olarak tanımlaması, onun gerçekçiliğinin açık delilidir. Çünkü din ve ibadet disiplinine daha sıkı bir şekilde girmenin; bunun hisler hevesler, çevre ve fizikî bünyede meydana getireceği değişikliklerin baskısına, saygısızlara ve saygısızlıklara, hâsılı bütünüyle günlük hayata karşı sabrın en çok gerektiği ay Ramazan’dır. “Uzak kalamayacağınız iki iş, cenneti istemek, cehennemden kurtulmayı temenni etmek” tespiti de bir yandan, Peygamber Efendimiz (SAV)’in gerçekçiliğinin bir başka ifadesi olurken, bir yandan da yapılmasını uygun bulduğu bir tavsiyesini yansıtmaktadır. Çünkü hiç kimse mutluluk ülkesi cenneti reddetmez, yine aklı başında kimse de cehennemde azap çekmeyi istemez. O halde bu tabii durumu temin etmek için gayrete soyunmanın tam mevsimi gelmiş bulunmaktadır.
Peygamber Efendimiz (SAV)’in hutbesinden anlaşıldığına göre Ramazan, en tabiî isteklerimizden en önemli görevlerimize kadar her şeyin değerinin çok büyük ölçüde arttığı bir mevsim olmaktadır. O halde “rahmet, bereket ve mağfiret mevsimi geldi yine” deyip toplumca ve topluca kulluğa soyunmak en kutlu işimiz olmalıdır.
Tüm İslam Alemine Ramazanın Hayırlar getirmesini dilerim.
Yapacağımız tüm ibadetler İnşallah kabul olur.
Tutacağımız oruçlarda Rabbım hepimize Sabır, güç ve metanet versin.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı
Hakkiyla dolu dolu yasariz insallah
Hakkıyla yaşayıp, yaşatacağımız bir Ramazan ayı olur inşallah.
Ecmain, herkese hayırlı Ramazanlar.
Hakkiyla dolu dolu yasariz insallah
İlk gün menüde ne var Kadir?
Ramazan ayı rahmeti bereketi ile ülkemize ve insanlarımıza hayırlar, güzellikler getirsin inşallah.
Ramazan'ınız mübarek olsun.
Herkese hayırlı ramazanlar.
cümlemize hayırlar getirmesi dileğiyle, hayırlı ramazanlar...
Herkese iyi ramazanlar;
inşallah herkes ramazanın feyzinden faydalanır.
İlk gün menüde ne var Kadir?
Mantar corba, Turlu, pilav ve salata. Keyifli bir iftar oldu iftara 1 saat kala misafirimiz geldi.
Cümleten hayırlı ramazanlar.
TCT ailesinin ve tüm İslam aleminin Ramazanı şerifi mübarek olsun.
Bayramı da görürüz inşallah.
Mantar corba, Turlu, pilav ve salata. Keyifli bir iftar oldu iftara 1 saat kala misafirimiz geldi.
Misafir gelmiş daha ne olsun kardeşim
Ramazan ayı gelince bir başka güzel oluyor hayat yaşantı corolla

. Allahım hakkıyla geçirmemizi nasip etsin.