Eskiden her evde nikel kaplı, yuvarlak, iki ayaklı, arkadan kurmalı, masa saatleri olurdu, tepesinde çift çanlı ve tokmaklı.
Sonraları evrim geçirdiler, köşeli olanları, ahşap veya plastik malzemelerle yapılmaya başlandı, saat rakamları fosforluydu..
Dedelerimizin köstekli saatleride analogdu, saat buydu, böyle bir şeydi işte, zaten zaman daha farklı nasıl gösterilebilirdi ki?
Sonraları bu saatler alman araçlarının torpidolarında yer almaya başladı ve araçlarımıza extra değerler katmaya başladılar, gelişmiş teknolojik bir uygulama olduğundan değil, o zamanları herkesin kolunda saati bile olmayan tarihlerdi ve saati kolunda olsa dahi gece karanlığında kimse kolundaki saatin kaçı gösterdiğini kolay kolay okuyamazdı..
İşte bu saatlerin araçlara değer katmasının asıl nedeni ışıklı olmalarıydı ve araç içini evimize benzetmemize dolayısiyle o aracı daha çok sevmemize yardımcı olmuştu, artık "zaman" ile yolculuk ediyorduk.
Ve ilk dijital lambalı kol saatimi (Corolla saatine benzer) sanırım 1980 yılında gibi koluma takmıştım hemde oldukça pahalıya.
Renault 9 Broadway'de de Corolladakine tıpa tıp benzeyen mavi dijital saat vardı, göstergelerin uzağında konumlandırılmış bu saatler rahat okunabilirlik açısından en verimli olanlardandır.
Şu an kullandığım aracın göstergesinin içinde Odo metrenin üzerinde siyah renkle aynı ekran içinde ve kolay okunmuyor.