Gönderen Konu: Bu Kadar Sevebilir Misiniz?  (Okunma sayısı 931 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
Bu Kadar Sevebilir Misiniz?
« : Mayıs 28, 2009, 01:59:38 »
BU KADAR SEVEBİLİRMİSİNİZ?


Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk
kez

Biri tıpta okuyordu‚ öbürü mimarlıkta. O ilk
karşılaşmadan sonra‚

bir kere‚ bir kere‚ bir kere daha karşılaşabilmek için‚ hep
aynı

saatte‚ aynı duraktan‚ aynı otobüse bindiler. Gençtiler‚ çok genç...

Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama

sonunda

başardılar. İkisi de her sabah otobüse
bindikleri semtte

oturmuyorlardı

aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o
duraktan binmişti

otobüse‚

kız ise ablasında... Sırf birbirlerini
görebilmek için‚ her

sabah erkenden evlerinden çıkıp‚ şehrin öbür ucundaki o durağa‚
onların

durağına geldiklerini‚ gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...



Okullarını bitirince hemen evlendiler.
Mutluydular hem de çok

mutlu... Bazen işsiz‚ bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı

kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın

sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir
mimar

olduklarında

da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan‚
alışkanlıklara

yenik düşen‚ banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o

hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren

sevgilerden değildi onlarınki...



Günler günleri‚ yıllar yılları kovaladıkça
sevgileri de

büyüdü‚ büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir

tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca‚ "bütün mutlulukların

bizim olmasını beklemek‚ bencillik olur" diyerek devam ettiler

hayatlarına. Çocuk yerine‚ sevgilerini büyüttüler...



"Senin için ölürüm" derdi kadın‚ sımsıkı
sarılıp adama ve adam

da "Hayır‚ ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep...



Bazen eve geldiğinde‚ aynanın üzerinde
bir not görürdü kadın‚

"Bir tanem‚ kütüphanenin ikinci rafına bak...." Kütüphanenin
ikinci

rafında

başka bir not olurdu‚ "Mutfaktaki masanın
üzerine bak ve seni

çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan‚ salondaki dolaba
sevgi

dolu

notları okuya okuya koşturan kadın‚ sonunda
kimi zaman bir demet

çiçek‚

kimi zaman en sevdiği çikolatalar‚ kimi zaman
da pahalı

armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli
değildi

zaten....



Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın‚ işleri ne
kadar yoğun

olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına
ama

kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde‚ daha az çalışmaya karar

verdiler. Adam‚ hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul

etmeye

başladı.

Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece
özel projelerde görev

aldı.

Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir
gün sahilde

dolaşırken‚ harap durumda bir ev gördü kadın‚ üzerinde "satılık"
levhası

asılı

olan.



"Ne dersin‚ bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu
viraneyi yıktırır‚

harika

bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile.
Kocaman terası

olan‚ martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım

burayı..."



"Sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim?"
diye yanıt

verdi adam. "Amerika´daki tıp kongresinden döner dönmez ararım

emlakçıyı... Kaç

para

olursa olsun‚ burası bizimdir artık...."



Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri
halde‚

ayrılmaları zor oldu‚ adam Amerika´ya giderken. Her gün‚ her saat

konuştular

telefonla.

Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında.
Fakat birkaç gün

sonra‚ kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar

mutlu görünmüyor‚ konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için‚

sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç

beklemediği bir cevap

aldı: "Canım‚ o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen
en iyisi o evi

unut..."



Mutsuzluk‚ mutluluğun tadına alışmış insanlara
daha da acı‚

daha da çekilmez gelir. Kadın‚ hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri.

Derdini söylemesi için yalvardı adama‚ "Senin için ölürüm‚
biliyorsun‚

ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam‚

duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya

çalıştıkça‚

beton

duvarlara çarpıyordu kadın‚ her çarpmada daha
fazla kanıyordu

yüreği...



Bir gün‚ çocukluğunun‚ gençliğinin ve bütün
hayatının birlikte

geçtiği arkadaşına dert yanarken‚ "Artık dayanamıyorum‚ sana
söylemek

zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O‚ seni aldatıyor. İş
yerimin

tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen.

Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...." "Sus‚ sus çabuk‚ duymak

istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık
arkadaşını‚

kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün‚ öğle vakti o
restoranın

hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının
sadece

masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı

genç

çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde
ağırladıkları

kadına

nasıl

sarıldığını gördü adamın...



Akşam kocası eve gelir gelmez‚ bazen bağırıp‚
bazen ağlayarak‚

bazen

ona

sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı
suratına her

şeyi.

İnkr

etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği‚
insanların orta

yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi
ağzında
ve

bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken‚ "son bir kez kucaklamak

isterim seni" diyecek oldu ama kadın‚ "defol" dedi nefretle...



İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk
hikyesinin böyle son

bulmasına

kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle
ayakta kalmaya çalıştı

kadın.

Adamın‚ sevgilisiyle birlikte Amerika´ya
yerleştiğini öğrendi.

Bazen yalnız kaldığında‚ onu hala sevdiğini hissedince‚ ağlama
nöbetleri

geçiriyor‚ aşkın yerini‚ en az onun kadar yoğun bir duygu olan

nefretin

alması için dua ediyordu.



Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu
söylenen zaman

bile‚ kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah‚ ısrarla çalan
zilin

sesiyle

uyandı. Kapıyı açtığında‚ karşısında o kadını
gördü. "Sen‚

buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı.

"Lütfen‚

içeri

girmeme izin ver‚ mutlaka konuşmamız
gerekiyor." dedi genç

kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı:

"Hiçbir

şey

göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o
bir saat önce

öldü. Geçen yıl Amerika´daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve

yaklaşık

bir senelik ömrü kaldığını. Buna
dayanamayacağını‚ hep

söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni

kendinden uzaklaştırmak için‚ benden sevgilisi rolünü oynamamı
istedi.

Ailesine

de

haber vermedi. Birlikte Amerika´ya
yerleştiğimiz yalanını

yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev

tutmuştu.

Tedavi

görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı.
Gece

fenalaşmış‚ bakıcısı beni aradı‚ son anda yetiştim Sana bu kutuyu

vermemi istedi."Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu

kadın

Hemen

oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan
kutuyu açmayı

neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kğıt
duruyordu

kutuda.



İlk kğıtta‚ "Lütfen bütün notları sırayla oku
bir tanem"

diyordu... Sırayla okudu;



"Seni çok sevdim"‚



"Seni sevmekten hiç vazgeçmedim"‚



"Senin için ölürüm derdin hep‚ doğru
söylediğini bilirdim."



"Fakat benim için ölmeni istemedim"



"Şimdi bana söz vermeni istiyorum."



"Benim için yaşayacaksın‚ anlaştık mı?" son
kğıdı eline alırken‚

kutuda

bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son
kğıtta şunlar

yazılıydı:



"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre
yaptırdım.

Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken‚ ben hep seni izliyor

olacağım...."

Biraz uzun ama okudugunuza deger sanırım
96 corolla 1.6 xei & 2009 corolla 1.6 A/T

Toyota Club Türkiye

Bu Kadar Sevebilir Misiniz?
« : Mayıs 28, 2009, 01:59:38 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Efsane Toyotacı
  • *****
  • No Stock+
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 1 kere teşekkür etti
  • 22 kere teşekkür edildi
Ynt: Bu Kadar Sevebilir Misiniz?
« Yanıtla #1 : Mayıs 28, 2009, 02:06:34 »
 :blink:
Abi yazının uzun olmasına ragmen okudum.
Guzelmiş.Roman alıntısının özeti gibi.
2005 Corolla 1.6 (2005 - 2018)
2013 Avensis 1.6 (2018 -         )

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
Ynt: Bu Kadar Sevebilir Misiniz?
« Yanıtla #2 : Mayıs 28, 2009, 13:14:45 »
:blink:
Abi yazının uzun olmasına ragmen okudum.
Guzelmiş.Roman alıntısının özeti gibi.

Bilmiyorum açıkcası bir sitede okudum gerçekten duygulandım TCT ile paylaşmaya karar verdim
96 corolla 1.6 xei & 2009 corolla 1.6 A/T

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • BÜYÜK İZMİR BULUŞMASI :)
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: B+
  • 1 kere teşekkür edildi
Ynt: Bu Kadar Sevebilir Misiniz?
« Yanıtla #3 : Mayıs 28, 2009, 13:34:32 »
 :o teşekkürler  :(
2002 corolla H/B 1,6 terra   iZMİR / Balçova

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: ---
Ynt: Bu Kadar Sevebilir Misiniz?
« Yanıtla #4 : Mayıs 28, 2009, 13:38:30 »
Filimlerde olur böyle şeyler arkadaşım filimlerde
96 corolla xei

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Achtung! Adolf Hakkı ohne Toyota Yaris Twin-Turbo
  • Araç: ---
  • Kan Grubu: B+
  • 17 kere teşekkür etti
  • 41 kere teşekkür edildi
Ynt: Bu Kadar Sevebilir Misiniz?
« Yanıtla #5 : Mayıs 28, 2009, 13:41:27 »
Daha önce paylaşılmıştı ama yeniden okumak da hüzünlendiriyor insanı.
Folgsamkeit macht frei...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Toyota is my life...
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 3 kere teşekkür etti
  • 4 kere teşekkür edildi
Ynt: Bu Kadar Sevebilir Misiniz?
« Yanıtla #6 : Mayıs 28, 2009, 13:45:06 »
paylaşımınız için teşekkürler :)
2012 toyota corolla 1.33 comfort kar beyazı + LPG