Gönderen Konu: Atatürk Köşesi...  (Okunma sayısı 222313 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
    • www.gencts.com
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #40 : Ekim 01, 2006, 01:43:52 »
Atamızın cenazesinden hic bir yerde kolay goremeyeceginiz fotograflar allah rahmet eylesin huzur icinde yatsın izindeyiz.....
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Parola 61
Türk'lüğünden şeref duyan Sevdamın özü Özgürce dolaştığım sokaklarda aldığım her soluğun verdiği rahatlıktan iba

Toyota Club Türkiye

Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #40 : Ekim 01, 2006, 01:43:52 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
    • www.gencts.com
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #41 : Ekim 02, 2006, 03:11:56 »
Bu güzel yazıyı sonuna kadar okumanız ve yorum yazmanız dileğiyle....
   
    Kefen sıyrıldı ve...
   
    Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca
    Ata'nın
    yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları
    bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...
   
    8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile
    Şevki
    Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi
    Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayan
    ise
    Ankara Valisi Kemal Aygün'dü...
    Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını
    Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı
    geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan
    korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica
    ediyoruz."Prof. Mutlu
    önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu.
    Hastalığını
    gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını
    rica
    etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar
    götürürüm,
    bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı
    Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı.
    Meclis
    Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda
    da...Mutlu,
    görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı.
    Gerçekten
    tarihi bir tanıklıktı bu...
    Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici
    kabrinden
    çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir
    hafta
    boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk
    başında
    nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite
    üyeleri
    tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi.
    Bunun
    üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni
    bir
    sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali
    düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku
    çıkmadı.Sanduka
    talaş doluydu.
    Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı
    doluydu.
    Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında,
    ağzı
    kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza
    için
    kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi
    yazılıydı.Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi
    bir
    muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes
    nefesini
    tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu
    patlatmış,
    nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti
    geziniyordu. Ve 15
    yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları
    aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların
    yardımıyla
    katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi
    kahverengi
    bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı
    olmuştu
    Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle
    anlatacaktı:"Yüzünü örten
    ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü
    ile
    karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz
    kapağının
    üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında
    uyuyor
    gibiydi."
    Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun
    başına
    çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta
    Başbakan
    Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes
    de
    yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde
    aşağı,
    tabuta doğru baktı.
    O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan
    aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de
    baktım
    ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı.
    Tahmin
    ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda
    kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına
    yığılıverdi.
    Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş,
    tekrar
    solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu
    beyaz
    kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp
    doçenti Dr.
    Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı
    gösterdi ve
    şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım
    gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstünekonmasını
    istiyor."Doç.
    Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı.
    "Böyle bir
    kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser
    kâğıdı
    katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten
    sonra
    salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan
    besmele
    çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15
    yıl
    içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri
    bayrakla
    örtüldükten sonra kapağı kapatıldı.
    Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu
    Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son
    durağı
    olacak Anıtkabir'e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı...
    Atatürk'ün tabutu, Menderes'in huzurunda açılmıştı
    Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12
    askerin
    omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir
    top
    arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı.Radyodan
    naklen
    yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar
    hüzünlüdür.
    Ancak
    o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini
    çekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün
    naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem
    yapılmıştı.
    Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından
    gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir
    formül
    enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük
    ilaç
    şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem
    sayesinde
    Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi
    -
    öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün
    defnini
    şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.
    Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O
    komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in
    huzurunda
    Atatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca
    tahnit
    bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle
    Atatürk'ün
    (mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene
    katılanlar
    olacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o
    törene
    katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan
    bilgilerin bir
    kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk
    araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Prof.Dr. Kamile Şevki
    Mutlu
    ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor.
    Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu
    ayrıntılarla
    daha da ilginç bir boyut kazanıyor.
   
    Atatürk'ü son görenler anlatıyor:
   
    'Yüzünde iki günlük sakal vardı'
    Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te
    Etnografya
    Müzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki
    o
    töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı
    buldular.
    İzlenimlerini şöyle anlattılar:
     OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç
    heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile
    katafalka
    çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük
    sakalı
    vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu."
   
    ' Gözleri aralıktı'
   
     HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım.
    Başı yana
    doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı.
    Hani
    insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle
    aralıktı
    gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."
 
     Nefeslerin tutulduğu an...
 Tarih: 10 Kasım 1953. Mermer lahit sökülmüş, betonlar kırılmış, tabutu kaldıracak zincirli makaralar lahit salonunun tavanına yerleştirilmişti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve devletin en üst düzeyi, tabutun çevresindeler...
 
     Kız kardeşinin gözyaşları
 Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan, başını tabuta dayıyor ve dakikalarca öyle kalıyordu. Belki çok uzaklarda, Selanik'te kalan günleri yâd ediyor; belki de ağabeyinin ruhuna dualar gönderiyordu.
 
     Tabut ortaya çıkıyor
    Lahtin üzeri tamamen açılmış, Atatürk'ün cenazesini 15 yıldan beri muhafaza eden kurşun tabut ortaya çıkmıştı
 
     Atatürk'ün tabutu birazdan salona çıkartılmış olacak.
 Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes ve devletin en üst düzeyi tabutun çevresindeler...
 
     Tabut salonun zeminine yerleştiriliyor.
 Adnan Menderes birazdan 'Hanımefendi, buyurunuz' diyecek ve Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan'ı tabutun yanına götürecek...
 
     Mermer lâhid sökülüyor.
    Sonra betonlar kırılıyor ve tabutu kaldıracak olan makaralar lâhit salonunun tavanına yerleştiriliyor.
 
     Makbule Hanım hıçkırıklar içinde takip ediyor.
    Etnografya Müzesi'nden Anıtkabir'e doğru yol alan korteji, Makbule Hanım hıçkırıklar içinde takip ediyor.
 
     Son saygı duruşu
    Üniversite gençliği, Atatürk'ün Etnografya Müzesi'nde son saygı duruşunu yapıyor.
 
  ALINTIDIR.


yazıda daha fazla resim koymam gerekiyodu fakat saolsun forum ayarlarımız buna müsait degil daghan ilgilenirsen sevinirim.
Parola 61
Türk'lüğünden şeref duyan Sevdamın özü Özgürce dolaştığım sokaklarda aldığım her soluğun verdiği rahatlıktan iba

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: AB-
  • Kilometre: 120000
  • Model Yılı: '09
  • 111 kere teşekkür etti
  • 54 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #42 : Ekim 03, 2006, 02:35:18 »
ALINTI
Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes
de
yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde
aşağı,
tabuta doğru baktı.
O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan
aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de
baktım
ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı.
Tahmin
ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı.[/quote]
belkide yüzü tutmamıştır yaptıklarından sonra.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #43 : Ekim 07, 2006, 01:10:39 »
Toros dağlarının tepelerinde tek bir Türkmen evinin bacası tüter halde kalmış ise, ben bu milletten umudumu kesmem, bayrağımı göğsüme sarar, milletimin istiklali uğruna ölürüm.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

Mustafa Kemâl Atatürk

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #44 : Ekim 11, 2006, 13:47:26 »
Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir.Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyen ilerleme ve canlılığın düşmanlarından ve gözünden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz...

Mustafa Kemal Atatürk

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • 7 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #45 : Ekim 11, 2006, 19:28:41 »
Çok uzaklara gitmeyip Gençliğe Hitabesini okumak ve malesef ne kadar ileri görüşlü olduğunu görmek yetiyor. Her ne kadar Türk gençliği derin uykusuna devam etsede...  

Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927


ve 2006 yılındayız yaklaşık 80 yıllık bir öngörü...

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Fanatik Toyotacı
  • ****
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: AB-
  • Kilometre: 120000
  • Model Yılı: '09
  • 111 kere teşekkür etti
  • 54 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #46 : Ekim 15, 2006, 17:03:00 »
http://img105.imageshack.us/img105/2296/5832lujx3ga6.jpg
Atamızın naaşı anıtkabire taşınırken onu son kez görmek isteyen halkın caddeleri doldurması. ne büyük bir sevgi ve saygı.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #47 : Ekim 30, 2006, 23:59:17 »
Şapka kanunu çıkartılacak ve insanlar fes-sarık tarzı şeylerden kurtulacak.Atatürk arkadaşlarına danışıyor.'Bu şapka kanununa en fazla tepki nereden gelir?' diye.'Kastamonu' diyorlar.Atatürk Kastamonu'ya gidiyor ve ilk orada açıklıyor şapka kanununu

(Bugün okulumuza gelen yüce şahsiyet Dr. Erdal Atabek anlattı.)

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
    • Toyota Club Türkiye
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: 0+
  • Model Yılı: '13
  • 34 kere teşekkür etti
  • 25 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #48 : Kasım 10, 2006, 20:32:57 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #49 : Kasım 12, 2006, 20:48:10 »
Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır...

M.K.Atatürk

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Aktif Toyotacı
  • **
  • Araç: Corolla
  • Kan Grubu: A+
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #50 : Kasım 25, 2006, 20:05:53 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #51 : Kasım 29, 2006, 21:36:50 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #52 : Kasım 29, 2006, 21:52:45 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #53 : Aralık 10, 2006, 00:01:34 »
Atatürk'ün miras olarak bizlere bıraktığı şey.
Şöyle büyük büyük yazalım...İyicene akıllara girsin...

BEN, MANEVÎ MİRAS OLARAK HİÇ BİR AYET, HİÇ BİR DOGMA, HİÇ BİR DONMUŞ VE KALIPLAŞMIŞ KURAL BIRAKMIYORUM. BENİM MANEVÎ MİRASIM İLİM VE AKILDIR. BENDEN SONRAKİLER, BİZİM AŞMAK ZORUNDA OLDUĞUMUZ ÇETİN VE KÖKLÜ ZORLUKLAR KARŞISINDA, BELKİ AMAÇLARA TÜMÜYLE EREMEDİĞİMİZİ; FAKAT, ASLA TAVİZ VERMEDİĞİMİZİ, AKIL VE İLMİ REHBEREDİNDİĞİMİZİ TASDİK EDECEKLERDİR. ZAMAN SÜRATLE İLERLİYOR; MİLLETLERİN, TOPLUMLARIN, KİŞİLERİN MUTLULUK VE MUTSUZLUK ANLAYIŞLARI BİLE DEĞİŞİYOR. BÖYLE BİR DÜNYADA, ASLA DEĞİŞMEYECEK HÜKÜMLER GETİRDİĞİNİ İDDİA ETMEK, AKLIN VE İLMİN GELİŞİMİNİ İNKÂR ETMEK OLUR. BENİM TÜRK MİLLETİ İÇİN YAPMAK İSTEDİKLERİM VE BAŞARMAYA ÇALIŞTIKLARIM ORTADADIR. BENDEN SONRA BENİ BENİMSEMEK İSTEYENLER, BU TEMEL EKSEN ÜZERİNDE AKIL VE İLMİN REHBERLİĞİNİ KABUL EDERLERSE, MANEVÎ MİRASÇILARIM OLURLAR.

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Hiperaktif Toyotacı
  • ***
  • Araç: Auris
  • Kan Grubu: AB+
  • Kilometre: 20000
  • Model Yılı: '11
  • 3 kere teşekkür etti
  • 6 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #54 : Aralık 13, 2006, 18:46:25 »


Auris'11 A/T
Passat B8'15 TSI

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #55 : Aralık 17, 2006, 04:35:09 »
Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..

General SHERRIL

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #56 : Aralık 27, 2006, 01:21:39 »
LOZAN'IN YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİYLE BAŞVEKİL İSMET PAŞA'YA TEBRİK TELGRAFI

25 Temmuz 1930
Lozan muahedesini imzaladığımız büyük günün şerefli hatırasını tebcil, bundan duyduğum iftiharlarımı takdim eder, ve muhabbetle gözlerinizden öperim.

Reisicumhur

Gazi Mustafa Kemal

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #57 : Aralık 30, 2006, 17:18:11 »
Atatürk'ün Vasiyeti

Malik olduğum bütün nutuk ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum:
1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.

2. Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir.

3. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.

4. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.

5. İsmet İnönü'nün Çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.

6. Her sene nemedan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.

K.Atatürk

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Eski Toprak Toyotacı
  • *****
  • Site Başçavuşu
  • Araç: Başka Marka
  • Kan Grubu: A+
  • Model Yılı: -
  • 46 kere teşekkür edildi
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #58 : Aralık 30, 2006, 17:47:59 »

Çevrimdışı (Gizli Üye)

  • Aktif Toyotacı
  • **
Atatürk Köşesi...
« Yanıtla #59 : Ocak 15, 2007, 03:02:15 »
Atatürk'ün İslam'a Bakışı

Atatürk'ün İslam'a Bakışı

Atatürk Araştırma Merkezi'nce hazırlanan ''Atatürk'ün İslam'a Bakışı'' adlı kitapta, Atatürk'ün İslam dini hakkındaki düşünce ve söylemleri belgelerle ortaya konuluyor.

Kitapta, Atatürk'ün halka hitabelerinde sıkça, ''Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tahakkuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır'' dediği bildiriliyor.

İslam dini konusunda geniş bir bilgiye sahip olan Atatürk'ün, İslam dininin layıkıyla halka öğretilememesinden son derece üzüntü duyduğu belirtilen kitapta, ''İnsanlara ilk emri okumak ve ilim yapmak olan İslam dini ile, Türk milletine ilmi ve fenni rehber olarak bırakan Atatürk'ün ters düşmesi mümkün değildir'' deniliyor.

Atatürk için dinin, ''kendi hayatında hem toplumsal bir realite ve hem de iç dünyasında alışılmışın dışında gizli ve özel bir duygu'' olarak yerini aldığı vurgulanan kitapta, Atatürk'ün saf, temiz ve sade bir din anlayışına sahip olduğu kaydediliyor.

Atatürk'ün, İslam dinine sonradan girmiş olan her türlü safsata, hurafe ve boş inanışlara karşı durduğu ve rasyonel bir din anlayışını benimsediği ifade edilen kitapta, şunlar kaydediliyor:

''Atatürk, İslam dininin özüyle uyuşmayan hurafeleri dine sokanlarla, İslam'ın sadeliğinde ve temelinde var olan canlı, yapıcı ve hamleci ruhunu birtakım laf kalabalığına boğanlarla ve her şeyden önemlisi dini özellikle siyasi ve dünyevi bir çıkar aracı olarak kullanmak isteyen zihniyetin temsilcileri ile amansız bir mücadele etmiştir.''


Kitapta, Atatürk'ün halka hitap ve demeçlerinde İslam dini hakkında söylediklerine de yer veriliyor. Kitapta, Atatürk'ün 31 Ocak 1923 yılında İzmir'de halka yönelik yaptığı bir konuşmada, İslam dininin tarihsel süreçte birçok batıl fikirlerin saldırısına uğradığını dile getirdiği ve İslam dini hakkındaki düşüncelerini soranlara da, İslam dinine sokulan ve onu çepeçevre kuşatmaya çalışan hurafe ve batıl fikirlerden yakındığı bildiriliyor.

Atatürk, Ankara Orman Çiftliği'nde Asaf İlbay'ın ''Paşam din hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum'' sözleri üzerine şunları söylüyor:

''Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi. Fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı yorum, unsurlar, boş inançlar binayı daha fazla hırpalamış.''

Kitapta, Atatürk'e ''dine karşıymış'' gibi bakılması veya gösterilmeye çalışılmasının bu din anlayışından kaynaklandığı vurgulanarak, oysa Atatürk'ün gerçek dine ters düşen hurafe ve eklemelere itibar etmenin yanlışlığına işaret ettiği belirtiliyor.


ATATÜRK'ÜN BALIKESİR KONUŞMASI

Kitapta, Atatürk, 7 Şubat 1923 yılında Balıkesir Zagnos Paşa Camii'nde ise dine ilişkin şunları söylüyor:

''Allah birdir. Şanı büyüktür... Peygamber efendimiz hazretleri, Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa, gerçeğe uymamış olsaydı, bununla ilahi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü alem kanunlarını yapan Tanrı'dır.''


Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Mehmet Saray, Atatürk'ün, Türk milletinin dinine bağlılığının devam etmesini istediğini, ancak laik Cumhuriyeti kurarken, dinin devlet iş ve güçlerine karıştırılarak yaşanmasına izin vermediğini hatırlattı.

Atatürk'ün, ''laik sistemi dinsizlik manasında anlamayın. Herkes dininde inancında hürdür'' dediğini bildiren Saray, Atatürk'ün, İslam dini hakkında asla menfi bir sözü olmadığını vurguladı. Saray, kitabı, birçok insanın ''Atatürk İslam'a şöyle bakmış, böyle bakmış'' şeklinde kitap yazması üzerine, konuyu netleştirmek için hazırladıklarını söyledi.

Bu çerçevede, Atatürk'ün gençlik yıllarından vefatına kadar İslam ile ilgili söylediği bütün sözlerin belgeleri ile ortaya konulduğunu, bilim adamlarınca tartışıldığını ifade eden Saray, şunları kaydetti:

''Belgeler ve yorumlarda Atatürk'ün, ateistlikle, dinsizlikle, İslam'ı yermeyle hiçbir alakası olmadığı ortaya çıkıyor. Atatürk İslam dininin siyasete sokulmasını asla istememiş, tahammül edememiş ve bu laik rejimi kurarak, İslam'a değişik bir ivme kazandırarak, dinimizin güzellikler içerisinde yaşanmasını sağlamıştır. Bu İslam'a en büyük hizmet olmuştur.''

Saray, Atatürk'ün bu yaptıklarının İslam dünyasına örnek olduğunu ve İslam alimlerince rehber olarak görüldüğünü kaydetti. Saray, ayrıca laik sistemde İslam'ı en güzel ve en nezih yaşayan yegane Müslüman ülkenin Türkiye olduğunu ifade ederek, ''Ben bunu herkesle tartışırım. Gitsin Müslüman'ım diyen ülkelerde İslam nasıl yaşanır görsünler ve bir de Türkiye'ye baksınlar. Aradaki farkı tespit edeceklerdir'' dedi